Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsan hayatında yeni bir sayfa açmaya, mesela evlenmeye karar vermişse onu gerçek bir beyaz sayfa kılmak için geçmiş defterlerini tamamen kapatmak isteyebilir belki. Eski sevgilileriyle ‘hesaplaşmayı’, kırdığı kalpleri geç de olsa onarmayı, bir tür ‘helallik almayı’...

Kendini ‘eşsiz ve unutulmaz’ zanneden kibirli bir bakış açısı tabii ama kabul edilebilir.

‘Özel’ olanları seçiyor

Bizim adamımız da 33 yaşına gelmiş, yazdığı kitapla az buçuk şöhreti yakalamış ve 23 yaşında bir hemşireyle nikah masasına oturmadan önce şehir şehir dolaşıp eski sevgilileriyle son kez görüşmek istiyor. ‘İhtiyacı var’ buna, kendi ifadesiyle. Zaten hayatın kendi ihtiyaçları üzerinden döndüğünü zannettiği için, hakkı da olduğu kanaatinde yıllar sonra ortaya çıkıp ‘bir yangının külünü yeniden yakıp geçmeye.’

Haberin Devamı

Hayatına giren bütün kadınları arayıp görmeye kalksa yetiştiremeyeceğinden, sadece onun için ‘özel’ olanları seçip otel odalarında buluşuyor. Bakalım affedilmiş mi… Her şey yolunda mı… ‘İyi miyiz?’

Feri Baycu Güler’in kurduğu Mam-Art topluluğunun ilk oyunu ‘Özel Kadınlar Listesi’; orijinal adıyla ‘Some Girls’, bu bencil, kibirli ve büyümemiş adamın çeşitli biçimlerde kırıp dökerek ardında bıraktığı dört kadınla buluşmasını anlatıyor. Neil Labute’un yazdığı oyunu Tuğrul Tülek sahneye koymuş; Hülya Gülşen, Beste Bereket, Feri Baycu Güler, Başak Daşman ve de Deniz Karaoğlu oynuyor. Oyuncuların hepsi o kadar iyi ve uyumlu ki, gerçek bir ekip çalışmasıyla karşı karşıya olduğumuz oyunun her anından belli.

Ustaca yazılmış bir tekst

Pınar Töre’nin çevirisi son derece başarılı. Tuğrul Tülek’in sapsade rejisi metni gölgelemiyor, su gibi akmasını sağlıyor. Ya o da Murat Daltaban gibi iyice yönetmenliğe yönelir de onun gibi bir oyuncudan da mahrum kalırsak diye endişe ettim doğrusu.

Her seferinde basit 1 - 2 hamleyle değişen bir otel odasında görüyoruz kadınları ve adamı. Çok ustaca yazılmış bir tekst, her sahnede yeni bir kart açılıp sonunda tablo tamamlanıyor.

Okuldaki ilk sevgiliden, güya en özel ve unutmadığı ama ‘o’ kadına kadar, hepsini ‘kaçma suretiyle’ terk etmiş adam. Çok tanıdık bir yöntem yani, ‘çağımızın’ stili. Tabii ki bir dizi açıklaması, özürü, bir yazar olarak da ağız dolusu lafı var. Çok sevimli olduğundan, ‘affedileceğinden’ emin.

Haberin Devamı

Halbuki ‘unutamadığı’ sevgilisi Bobbi’nin dediği gibi bir ‘seri katil’ olarak ortalıkta dolanıp insanların duygularını katletmiş ve daha kötüsü bu onu sadece ‘sıradan’ bir erkek yapıyor. Ama neyse ki kadınlar onun kadar sıradan olmadığından ortaya son derece zengin bir ‘ilişkiler’ panoraması çıkıyor.

Sonunda onun iyi niyetini “Ortadoğu’ya güya demokrasi getiren ülkelere” benzeten Bobbi, “Erkekler hep iyi niyetlidir tam da birinin canına okumadan önce” diye haykırırken, bu bir Neil LaBute metni olduğu için adamın niyetinin görünenden de kötü olduğu ortaya çıkıyor.

Savunmasıysa güzel; “Bu beni tam da bu çağın insanı yapıyor” diyor; “Zamanın ruhunu yakalıyorum ben.”

Şaşırtıcı, sürprizli, insanı sorulara ve hayatıyla ilgili bir hesaplaşmaya iten, etkileyici bir oyun... İzlerken düşüneceksiniz; kimleri incittim geçmişte, kimlere kırdırdım kalbimi... Kırmamak, kırılmamak mümkün değil de, mesele ‘seri katil’e dönüşmemekte...