Ne kadar meraklıyız ‘vefasızlık’ haberlerine. Tanınmış bir insanın zor durumda olduğunu, ya da cenazesine az kişi geldiğini, ölümünden sonra unutulduğunu duymayalım, hemen birer cengaver kesiliyoruz. “Falancaya büyük vefasızlık!”
Bu sürekli ‘birilerini’ suçlama merakının bir tezahürü tabii. O kişinin hayatında bizden daha yakın birileri var büyük ihtimalle, biz bu mesafeden atıp tutarken asıl acıyı çeken onlar ve biz
onları suçluyoruz, o acıyı layıkıyla yaşayamadıkları için.
Mesela son olarak üç yıl önce kaybettiğimiz usta oyuncu Tuncel Kurtiz’in mezarını ‘yaptırmadıkları’ için. Onu ‘sahipsiz’ bıraktıkları için.
Sosyal medyada böyle bir telaş var bir haftadır. Tuncel Kurtiz gibi yaşamı boyunca çok sevilmiş, son anına kadar etrafında onun ağzından bir kelime daha fazla kapabilmek için gözünün içine bakan genç oyuncu arkadaşları ve elini hiç bırakmayan Menend Kurtiz gibi şahane bir kadın olmuş ve Tuncel Kurtiz ‘sahipsiz’ kalmış. Ne demekse.
Hiç de sahipsiz görünmüyor
Komplo teorisini ileriye taşıyıp olayı Kurtiz’in muhalif bir sanatçı olmasına bağlayan bile var. Hani muhalif sanatçıların başına pek çok şey gelebilir bu memlekette ama mezar yaptırılmasına henüz bir engel yok.
Bakıyorum fotoğrafa; etrafı kireçle boyanmış taşlarla çevrili bir çiçek tarhı, rengarenk çiçekler ve üzerine el yazısıyla ‘Dayı’ Tuncel Kurtiz yazılmış doğal bir mezar taşı. Mermerlerle yüksel- tilmemiş, üzerine altın yaldızlı harflerle şiirler yazılmamış, herhalde hayatımda gördüğüm en sade, insana huzur veren mezarlardan biri.
Hiç de sahipsiz görünmüyor. Tam tersi, tam da ‘sahibi gibi’ görünüyor. Kaz Dağları’nda nasıl doğal bir ortamda yaşadıysa Tuncel Kurtiz, o sade yaşamına yakışacak bir yerde uyuyor. Bana göre de “Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni / ve de uyarına gelirse / tepemde bir de çınar olursa / taş maş da istemez hani” diyen Nazım Hikmet gibi yattığı yerden hâlâ bir şeyler söylüyor.
Peki kimi suçluyoruz?
Bunu anlamamak, beğenmemek, ‘vefasızlık’ nutukları çekmek, “Bu alemde dizin reyting yaptığı sürece kıymetlisin” gibi kime olduğu belirsiz sitemler savurmak acayip. Muhatabımız kim? Seyirciyi mi suçluyoruz mezarı ‘yaptırmadığı’ için? Yoksa ailesinin ve yakınlarının gözünde dizisi reyting aldığı sürece kıymetliydi mi demek istiyoruz? Her koşulda, o aileye
ayıp etmiş oluyoruz.
Nitekim, mezarın bulunduğu Edremit’in belediye başkanı Kamil Saka açıklama yapmak durumunda hissetti kendisini; “Tuncel Kurtiz doğal bir insandı. Hayatında şatafata yer yoktu. Türbeleşmeye karşıydı. Mezar yerinde gerek mahalledeki ekipler, gerek bizim ekiplerimiz doğallığı bozmadan gerekli çalışmaları yapıyoruz. Sosyal medyada çıkan haberler yakınlarını üzüyor. Mezarı bizler bile köy olarak yaparız. Ancak büyük usta Kurtiz böyle istedi” diye.
Rahat edebiliriz yani, sahipsiz değil Tuncel Kurtiz. Birine saygı deyince aklımıza anıt mezar falan geldiği, “Ne kadar devasa, o kadar kıymetli” sandığımız için belki... Anlaması zor olabilir ama bazı insanlar da işte gösterişsiz yaşayıp bir dağ köyünde toprakla ve doğayla bütünleşerek, hayatına dokunduğu insanların anılarında yaşamayı seçebiliyor.