Varsın o dünyaca ünlü bir yönetmen olsun, filmleriyle yüreklere dokunmuş olsun...Hiçbir hak ihlaline, ırk ayrımına, soykırımın sözüne bile tahammülü olmayan insanımız bünyesinden atıverdi işte Emir Kusturica’yı
Bizde herkes özgürdür
Sonra “Pes etti ve gitti” gibi bir başlıkla duyurdu ‘galibiyetini’. Artık her şey güllük gülistanlık olacak. Önceki gün Altın Portakal’da gösterilen ‘Press’ filmi sonrası tanık olduğumuz tartışmalar da Kusturica etkisinin uzantılarıydı kuşkusuz. Yoksa Türk insanı kimseyi “Burası Türkiye, Türkçe konuşsana” diye sözünü keserek azarlamaz. Saygılıdır, filmiyle ilgili önce Kürtçe sonra Türkçe bir sunuş yapmaya hazırlanan sanatçıyı azarlamaz, dinler. Herkes sözünü söylemekte özgürdür bizde.
Meclis Başkanımız da nitekim, “Kim hangi sözü söylerse söylesin, her insanın şahsı ve şahsının güvenliği, Türkiye Cumhuriyeti yasalarıyla teminat altındadır” diyor.
Yanılıyor olamaz ya... Günün kahramanı Derya Alabora. Altın Portakal’ın ilk iki gününün en çok konuşulan filmlerinden biri, Sedat Yılmaz’ın ‘Press’i oldu. 1990’ların ilk yarısında Diyarbakır’da yaşanan insan hakları ihlallerini duyurmaya çalışan bir avuç gazetecinin hikayesini anlatan filmin ardından yapılan söyleşide, gergin anlar yaşandı.
Filmin oyuncularından birinin konuşmasına Kürtçe başlamaya ‘teşebbüs etmesiyle’ başladı tartışmalar ve bir dinleyicinin “Siz taraflısınız” cümlesi de bardağı taşıran son damla oldu. Salonda bulunan oyuncu Derya Alabora önce “Sanat tarafsız olur mu?” diye girdi söze, ardından “Tabii ki siz nasıl taraflıysanız o da taraflı. Katılırsınız, katılmazsınız, ama sanat zaten taraflı bir şeydir” diye terk etti söyleşiyi. Ve ardından gün boyunca da her yaştan seyircinin tebriklerini, teşekkürlerini kabul etti.
Özellikle gençler “Sizin bunları dile getirmeniz bizim için o kadar önemli ki” diye geldiler yanına. Ve akılların bir tarafında sürekli birkaç saat önce çekip giden Emir Kusturica vardı. İnsanların birbirini ‘dinlemeye’, “Sen bir tarafsın, ben de bir tarafım, ama konuşabiliriz” demeye başlaması yeterliydi aslında. Ama içeride kalanlar Derya Alabora için de “Pes etti, gitti” demiştir belki. Kim bilir?
KiM BU ŞULE?
Altın Portakal’ın ‘gizli’ bir kahramanı da vardı. Yüzünü gören yok. Çünkü festivalde yakalanan şöhretlerle ‘fotoğraf çekinmek’ adettendir de, bu sene bir grup gencin enteresan bir girişimiyle karşılaştık: Yakaladıkları ünlüyü bir köşeye dikiyor, ellerinde küçük bir kamerayla “İyi ki doğdun Şule desenize” diyorlar. Bir film girişinde Güven Kıraç’ı, ardından söyleşi arasında Derya Alabora’yı ve birkaç başka ismi daha kameraya gülümseyip “İyi ki doğdun Şule” derken görünce, “Kim bu Şule?” diye sordum, bilen yok. Görünüşe göre şu sıralar doğum günü var ve muhtelif ünlülerden doğum günü dilekleriyle dolu bir sürpriz filmi olacak. Festivalin eğlencelerinden biri oldu bu da, o zaman
hep beraber: İyi ki doğdun Şule!