Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir savaşın izleri üzerinden kaç yıl geçtikten sonra silinir? 20 yıl yeterli midir? İnsanlar kendilerine kör topal yeni hayatlar kurduğunda, savaşın acılarını hafızalarından ilaçlar marifetiyle sildiğinde, bombalar patlarken ana rahmine düşen çocuklar 18’ini doldurduğunda artık geçmiş - bitmiş sayılır mı o felaket? Yoksa yeni mi başlıyordur acaba?

Çünkü işin bir de yüzleşme kısmı var. “Bana ne, ben mi çıkarttım savaşı?” diye sıyrılamayacağın, savaşta yaptığın her şeyin mübah sayılamayacağı, kendinden sonrakilere de hesap vereceğin bir gün geliyor. Ozan Açıktan’ın son filmi ‘Annemin Yarası’ işte o günü anlatıyor.

Yetimhanede büyüyen Salih (Bora Akkaş), 18’inde ailesini aramaya karar veriyor. Her ne varsa köklerinde, kazıyıp bulacak. Artık anne kucağı mı, yoksa unutulmak istenen bir yara mı, hepsine hazır. En azından öyle sanıyor.

Önce savaşta bir bacağını kaybeden kunduracı Mirsad (Okan Yalabık) ile deli dolu karısı Nerma’nın kapısını çalıyor. Birbirini çok seven, ortak belleklerindeki acıya karşı birbirine tutunan bir karı koca. Nerma’nın bu susmayan neşesi hep aldığı ilaçlardan.

Haberin Devamı

Oyuncuların hepsi çok iyi
Orada kafası iyice karışınca çaldığı ikinci kapı, birbirlerine 20 yıldır hâlâ deli gibi aşık, dış dünyaya neredeyse kapalı çiftliklerinde peri masalı gibi bir hayat sürmekte olan Borislav (Ozan Güven) ile Marija’nın (Meryem Uzerli) evi oluyor. Giderek alışıyor bu karı kocaya. Hayatta sadece içen, şarkı söyleyip dans eden, ava çıkan ve Marija’yı seven Borislav’da aradığı babayı, dokunduğu yeri güzelleştiren, hayat dolu ve şefkatli Marija’da da anneyi buluyor. Onlar da Salih’i sahip olamadıkları çocuğun yerine koyuyorlar. Kök salabilir buraya, artık bırakabilir karanlık geçmişi kurcalamayı. Ama işte o kapı bir kere açıldı mı, mümkün mü kurtulmak? Savaş 20 sene öncede falan kalmamış ki, hâlâ her cümlenin altında yatıyor.

Oyuncuların hepsi çok iyi. Borislav ile bir aşk nefret ilişkisi kurmamızı, sürekli ikilemde kalmamızı sağlayan Ozan Güven, o boynu bükük halinin altında fırtına gizleyen Salih’de genç oyuncu Bora Akkaş, ilaçları bırakınca bambaşka birine dönüşen Nerma’nın iki zıt kişiliğini başarıyla çizen Belçim Bilgin, coşkulu bir genç kızla olgun bir kadın arasında çok iyi denge kuran Marija’da Meryem Uzerli ve tabii koşulsuz sevgisi ve sessiz kabullenişiyle Mirsad’ın göründüğünden çok daha fazlası olduğunu her sahnede hissettiren Okan Yalabık...

Haberin Devamı

Derin bir yeri kazıyor
Hikayesinin bütün ağırlığına rağmen, seyircinin duygularını kanırtmayan, keyifle izlenen bir film, ‘Annemin Yarası’. Tabii ki seziyorsun, sonunda bozulacak bu mutluluk tablosu, ama Belgrad’daki o çiftlik, Borislav’la Marija’nın tutkusu, Mirsad’la Nerma arasındaki şefkat, Milliyet Sanat için röportaj yaptığımda Ozan Güven’in söylediği doğru, bu bir aşk filmi bir yandan. Bir aile, bir baba oğul hikayesi.

Ve savaş filmi, hiç savaş sahnesi göstermeden. Kim haklı kim haksız derdine düşmüyor, “Kötü Sırplar iyi Müslümanlara tecavüz etti” kolaycılığıyla alkış toplamaya çalışmıyor. Daha derin bir yeri kazıyor. Düşündürüyor ciddi olarak. Ne zaman biter savaşlar, ne zaman kapanır annelerin yarası...