Uzmanlar uyarıyor, kendi kendimize kararlar alıyoruz ama uygulamak çok mümkün olmuyor. Çoğumuz sabah uyanınca otomatik olarak elini cep telefonuna uzatıyor.
Ben de öyle tabii. Bakayım Instagram’a hangi arkadaşım bu sabah ne yemiş? Avokado, kinoa, chia tohumu ve karabuğday çimi... Hiç poğaçayla, açmayla kahvaltı eden yok, çok şükür. Sucuklu yumurtaya ekmek banan da. Geçmişte kaldı onlar. Ben de yavaşça bırakayım elimdeki lokmayı kendimi, “Hayır, ekmek yiyen mi kaldı bu devirde?” diye azarlayarak.
Peki Facebook’ta durum nasıl? Burada da bir takım sihirli formüller mevcut. Kefirin içine ne katsak probiyotikle proteini bir hamlede bünyeye katabiliriz? Süte zerdeçal karıştırırken, yanına kakule de koysak bir taşla iki kuş vurur muyuz? Taze yaban mersininin bel bölgesindeki yağları erittiğini biliyor muyuz? Aaa, aşk olsun antioksidan deposu hem.
Goji Berry’yi de mi duymadık hâlâ? Ama nasıl çağ dışı kalmak bu. Her gün yeni bir süper yiyecek, içecek, ot, kök...
Bu gidişle zayıf ve fakir olacağız
Kendimi de bundan ayrı tutmadan, hep birlikte sağlıklı beslenmeyle bozduğumuzu düşünüyorum. Ve bunu da özellikle bu yaşımıza kadar adını bilmediğimiz yiyeceklerle yapmaya, o yolla fit ve genç olmaya çalışıyoruz. Buradan mutluluğa uzanacak yolumuz diye umuyoruz.
Bu sırada gerçekten fit olan bazı arkadaşlar da “Falanca markanınkini kullandım, şahane”, “Yok yok onun içinde katkı maddesi var, asıl buyrun buradan yakın” şeklinde mesaj pompalıyor damarlarımıza.
Bunu o markayla ilgisi olduğu için değil, tamamen bizim iyiliğimiz için yapıyor elbette canım, şüpheniz mi var? Bu arada tabii ki işi bu olan beslenme uzmanlarının önerilerini kastetmiyorum, onlar başımızın tacı.
İçinden sürekli marka adları geçen sosyal medya hesaplarının ‘amatör uzman’ sahipleri, sözünü ettiklerim.
Tabii, herkesin hayatını sürdürmek için seçtiği iş kolu kendisini ilgilendirir de, biz karşılarında ne yiyip içeceğini şaşıran fanilere ne olacak? Fit ve sağlıklı herhalde sonra da ölümsüz olma umuduyla o tahıl senin bu tohum benim, deneme tahtasına döndük. Üstelik normalde bu topraklarda yetişmediği için ninelerimizden öğrenmediğimiz, nasıl pişireceğimizi bilmediğimiz bu yiyecekler bütçeyi de sarsacak fiyatlara satılıyor.
Zayıf ve fakir olacağız bu gidişle.
Bana, daha ziyade biraz sakinleşmeye ihtiyacımız var gibi geliyor.
Hani bir dur güzel kardeşim, bir nefes al, hayat bu kadar kurala, kaideye gelebilen bir şey değil. Zaten toplumca kaynayan bir düdüklü tencereye sıkıştırılmış gibiyiz, bir hava alalım. Mutluluk chia tohumuyla değilse de huzurla alınan bir nefesle gelebilir. Bence cildinize de iyi gelir bu, kesin bilgi.