Ne severiz değil mi, o mahalle dayanışması filmlerini... Hani ‘kentsel dönüşüm’ uğruna dört yanı gökdelenlerle çevrilmiştir o yoksul semtin. Bir avuç insan sıkışıp kalmıştır ortada. Ama işte o kadar onurlu ve yüreklidir ki o bir avuç insan, el ele verince de birlikten öyle bir kuvvet doğar ki, kafa tutarlar bütün kodamanlara. Ve sevgi kazanır, iyilik kazanır, dostluk, dayanışma, birlik kazanır... Sen de kendini iyi hissedersin izleyici olarak. Güçlü, umutlu, inançlı çıkarsın salondan.
Bir de iyi yazılmış, iyi çekilmiş ve de iyi oynanmışsa, tadından yenmez. ‘Pilav üstü kuru’ gibi. Bugün gösterime giren ‘Takım: Mahalle Aşkına!’ gibi...
Bu filmin ‘direnenleri’ babalarından kalan halı sahayı kanlarının son damlasına kadar savunan iki kardeş; Tufan (Fırat Tanış) ile Turgay (Yağız Can Konyalı). Ama yalnız değiller; Çingene Selim’den (Özgür Emre Yıldırım) Liceli Memo’ya (Uğur Uzunel), iman gücüyle oynayan Mümin’den (Yunus Emre Terzioğlu) takımın adını ‘sathı müdafaa’ koymaya niyet eden Kerem’e (Kaan Turgut), maçta oğlanların tozunu attırdığı yetmezmiş gibi ‘bayan değil kadın’ demeyi de öğreten Gülgün’e (Beyza Şekerci) şahane bir ‘takım’ları var. Bir de Pascal Nouma’nın oynadığı Afrikalı göçmen Puma katılınca mozaik tamamlanıyor.
Arkalarında da yakılan sahayı evlerinden getirdikleri halılarla onaran mahalleli var, sırtları yere gelir mi?
Sıcacak bir film
Bu kadar ‘beş benzemez’ olunca önce bir kapışacak gibi oluyorlar, takımın isminde birleşmek bile mesele oluyor. Öyle ya, “Herkesin sevdiği bir şey kaldı mı bu ülkede?”, Memo’nun sorduğu gibi... Sonra buluyorlar: Pilav üstü kuru! İşte sana takımın adı. Şimdi iş kaldı sokak turnuvasını kazanıp ödülü kapmaya, halı sahayı kötü adamların elinden kurtarmaya...
Yönetmen Emre Şahin’in senaryosunu İnan Temelkuran’la birlikte yazdığı ‘Takım: Mahalle Aşkına’, güçlü hikayesi ve anlatımı, sahici karakterleri, iyi oyunculuklarıyla tek bir anı bile sarkıp sıkmayan, kelimenin tam anlamıyla ‘sıcacık’ bir film. Yani bu iddiayla çekilmiş ne filmler izledik, bu sahiden öyle.
Ayrıca olana bitene, bize, bugüne dair söyleyecek çok sözü var ve bunları kafana kakmadan, “Dur seyirci, bir mesajım var” demeden dile getiriyor. Yetmiyor, son derece eğlendiriyor, güldürüyor, ağlatıyor. Benim gibi futbolla alakası olmayan birini heyecanlandırıp kendine bağlıyor. Hayır, daha ne yapsın?
Sesler Oscar’lı Mann’den
Çok çok iyi bir müzik kullanımı var ayrıca; Manga’dan Ceza’ya, bir Fırat Tanış bestesi söyleyen İrem Candar’a uzanan... Ben birbirinden parlak genç ana kadroyu saydım, siz üzerine Rozet Hubeş, Cezmi Baskın, Mehmet Özgür, Sinan Bengier gibi ustaları, Tufan’ın karısında Ayça Erturan’ı, karanlık adamların başında Erkan Kolçak Köstendil’i ekleyin... Gerçek bir
A takımı...
Peki “Nasıl bu kadar iyi çekilmiş bu futbol sahneleri?” Aksiyon sahneleriyle ünlü görüntü yönetmeni Clint Lealos sayesinde... Ses düzenlemesini de ‘Whiplash’ ile Oscar kazanan Craig Mann gerçekleştirmiş.
Uzun zamandır izlediğim en dört başı mamur, en sağlam, en ‘bizden’ film. Ve acilen hatırlamak zorunda olduğumuz şeyleri hatırlatıyor. Ne kadar farklı olsak da hep birlikte sevdiğimiz bir şeyler vardı hani, onları...
Ülke gündeminde kaynayıp gitmesine izin vermeyin, tam da şimdi izleyin.