Şu yaşadığımız kaba, sert, acımasız dünyada bazı insanlar oluyor, varlıklarıyla yüreğinize su serpiyor. Her zaman nazik oluyorlar, düşünceli... Öfkelerini, hayal kırıklıklarını dile getirirken bile zarif... Kalpten bir yerden konuşuyorlar, sizi de oradan yakalıyorlar.
Doğum gününü kutlamıyor
Yalnız yanlış anlaşılmasın, şarkıların hepsi ayrı yakaladı beni. Alışık olmadığımız kadar Akdeniz esintili, zeytin ağaçlı, sakızlı kahveli, buzukinin damgasını vurduğu ‘Fer’ mesela... Söz ve müziği Ata Akağ’a ait olan ama hüzünlü FD şarkılarıyla tam bir ruh kardeşliği taşıyan ‘Olmasaydın’… Yine Düzağaç’ın bildiğimiz alaycı tavrıyla biraz daha ‘az acıtan’ ‘Sorma’...
1996’da yayınlanan ‘Beyaz’ın Oya Erkaya Arman tarafından düzenlenmiş yeni hali sonra... Hürriyet’ten İpek İzci’yle röportajında bu şarkıyı “Arkasından atıp tuttuğunuz adamın 20 yılı oldu” demek için koyduğunu söylüyor.
İki röportajını okudum zaten; diğeri Zaman’dan Ali Pektaş’ınki, gördüm ki derin bir kalp kırıklığı içinde Feridun Düzağaç. Ülkedeki kamplaşmadan, yıllardır bağırıp çağırmadan müziğini yapan, son derece kişisel şarkılar yazan, sadece barış ve özgürlük isteyen (kendi kendisine tatlı su solcusu diyor) bir adam bile nasibini alabiliyor. Eskiden sokakta insanların ona sevgiyle baktığını, şimdi bunun yerini nefretin aldığını hissedebiliyor.
Doğum günü 10 Ekim olduğu, bunu da bayıldığımız ‘FD’ şarkısında “Onuncu ayın onuncu günü saat on buçukta yanmış mumum” diye ifşa etmiş olduğu için acı çekebiliyor. Çünkü 101 kişinin öldüğü bir katliamdan sonra “Feridun Düzağaç’ın işiymiş, zaten şarkısını yazmıştı” diye ‘şaka’ yapabilen insanlarla yaşıyoruz.
Ve o onların yerine de utanıyor. “Artık doğum günümü kutlamayacağım” diyor, çok anlaşılır bir şey tabii. Ama izin verirse ben kutlamak istiyorum, yaralarını göstermekten çekinmeyen, kalbinden geçen söz ve ezgilerle 20 yıldır yol arkadaşımız olan Feridun Düzağaç, iyi ki doğdun...