Bir şeylerin toplumda değiştirici, dönüştürücü etkileri olduğundan söz edeceksek, bunda başı karşısında saatler geçirilen televizyonun çektiğini herhalde hepimiz kabul ediyoruz. En çok da RTÜK kabul ediyor olmalı ki, çocukları, gençleri alkolden, sigaradan ve küfürden korumak uğruna kuş uçurtmuyor ekranlarda.
Aynı hassasiyeti şiddet sahnelerine de göstermelerini dilerken, sözü TÜSİAD’ın Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesine getirmek istiyorum. Toplumda kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını ‘demokratik gelişmişlik, kapsayıcı büyüme ve sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru’ olarak gören TÜSİAD, değişimde televizyon dizilerinin çok önemli bir yeri olduğunu düşünüp, Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç Dr. İrem İnceoğlu ve Yard. Doç. Elif Akçalı’ya ait araştırmanın sonuçlarını paylaşmıştı.
Sonuç tabii ki şaşırtıcı değildi. Kadın karakterleri yüzde 80 oranında iş yerinde göremiyorduk, ev işi içerikli sahnelerin yüzde 92’si kadın karakterler için, iş içerikli söz ve eylemlerin yüzde 82’si erkek karakterler için yazılıyordu.
Mecbur olmasa niye çalışsın?
Zaten şöyle bir düşündüğümüzde, en çok izlediğimiz dizilerde kadınların meslekleri gelmiyordu aklımıza. Çalışmıyorlar diyemezdik tam olarak, hobi olarak gene çalışıyordu bazıları. Kocalarının desteğiyle açılmış bir iş yerinde, misal ‘İstanbullu Gelin’deki Süreyya gibi müzik okulunda. Ya da maddi olarak zor durumlara düştüğü, ‘başında bir erkek’ de olmadığı için niteliksiz işçi olarak çalışabileceği yerlerde. Konfeksiyon atölyesi olur, fabrika olur, bir eğitimi ve kariyer kaygısı yoktur, para kazanmaktır derdi. Mecbur olmasa kadın neden çalışsın? Evin idaresi, kocanın gömlek ütüsü, çocukların kahvaltısı derken gün bitti zaten...
‘Ufak Tefek Cinayetler’in işine tutkun jinekolog Oya’sı (Gökçe Bahadır), bu anlamda bir yüz akı mesela. Ya da ‘Kadın’daki doktor Jale (Ece Özdikici)... Aynı şekilde ‘Kalp Atışı’ndaki beyin cerrahı Eylül (Öykü Karayel)... Biraz canı istedikçe çalışıyordu ama, ‘Poyraz Karayel’deki kalp doktoru Ayşegül (Burçin Terzioğlu)... Bu vesileyle görmüş oluyoruz ki, kadın ille kendini bir işe vakfedecekse ona doktorluk gibi kutsal bir meslek yakışır. Herhalde uzaya gitmek ya da atomu parçalamak için aile hayatını ikinci plana atacak değildi.
İlk bölümüyle pek parlak bir başlangıç yapmayan ‘8. Gün’ü, bu açıdan önemli bulmuştum. Ortada ülke güvenliği için devrim niteliğinde bir jet yazılımına imza atmış başarılı bir mühendis kadın var; Ceyda Düvenci’nin oynadığı Şehnaz. İşi en önemli önceliği, buna rağmen istediği kadar zaman ayıramadığını söylediği kızı tarafından suçlanmıyor, aksine kızı annesinin başarılarıyla gurur duyuyor. Bunun dışında ortalık yine erkekler koğuşu gibi, esas kız Burcu Biricik’in işine gücüne dair henüz bir fikrimiz yok ama bu bile bir şeydir. Umarım bir örnek olsun, kadınlar dizilerde evimizin çiçeği, erkeklerin baş destekçisi, yuvanın kutsal bekçisi olmaktan öteye geçebilsin.