Hikayesi tükenmiş, ana karakterleri ayrılmış, artık gidecek tek bir adımı kalmamış diziler ciklet gibi uzadıkça uzuyor; nerede eli yüzü düzgün, merakla takip edilen dizi var, onu kaldırıyorlar. Misal, ‘Arkadaşlar İyidir’. Sosyal medyadan olsun, kendi çevremde konuşulanlardan olsun, müdavim kitlesi bulunduğunu bildiğim, iyi yazılan, çok iyi oynanan ve merakla izlenen bir projeydi.
Yaratıcı yönetmen Zeynep Günay Tan’ı, yönetmen Deniz Koloş’u, senaryo yazarı Ekin
Daha Ayşe (Didem İnselel) ile Tarık Hoca’nın (Emre Karayel) flörtü yeni başlıyordu; Eren (İdris Nabi Taşkan) ile Gizem (Su Kutlu) yaralarını sarıyordu; Seda (Aslı Melisa Uzun) sevginin baktığı yerde değil, başkasında olduğunu keşfedecekti; Yunus (Akın Akınözü) öz annesini bulacaktı; Sema (Pınar Çağlar Gençtürk) kendi kıymetinin farkına varıp, hayırsız kocadan kurtulacaktı Candan (Neslihan Yeldan) yeniden hayata tutunacaktı; Leyla (Ece Dizdar) kızından ve Arda’dan aldığı derslerle görünenin arkasına bakmayı öğrenecekti belki...
Final haberi son gün gelmiş!
O bayıldığımız Merve (Hayal Köseoğlu) ile Arda’nın (Cankat Aydos) gidecek ne yolları vardı kim bilir. Üstelik yola bir intikam hikayesiyle çıkmıştık, daha onun çözülmesi gerekiyordu. Hepsi öylece kalakaldı. Hem de nasıl! Belli ki, çekimin son günü gelmiş final haberi. Tam olayların en düğüm olduğu noktada, Eren Gizem’in hayatını mı kurtarsın, Seda’yı mı diye seçim yapmak üzereyken, hop bir dış ses girdi devreye. Gizem’in sesi hayattaki seçimlerin önemini anlatırken arkada, biz alelacele çekilmiş mutluluk tabloları izledik peşpeşe.
Hangi hikaye nasıl gelişti bilmiyoruz, bildiğimiz hepsinin tepeden inme mutlu sona bağlandığı. Seyreden insana zerre kadar saygı yok. Bari birkaç hafta sabredin, 13 bölümü tamamlayıp finale gitsin. O bayıldığımız Netflix, HBO dizilerinde üç sezon boyunca neler olacağı belliyken, bize reva görülen muamele bu.
Yılmaz Erdoğan ve ‘bir röportaj’
Hürriyet’in geçtiğimiz pazartesi günkü Kelebek eki... Cengiz Semercioğlu, Onur Baştürk, Melike Karakartal ve Ömür Gedik’ten oluşan Magazin Konseyi toplanmış, haftanın gündemini değerlendiriyor. Sayfanın başlığı: “Felsefeciyim derken ne demek istedi?” Yılmaz Erdoğan’dan söz ediliyor. Spottan devam edersek, “Yılmaz Erdoğan ‘Ekşi Elmalar’ filmiyle gündemde olduğu kadar bir röportajında söylediği şu sözleriyle de konuşuldu: ‘Politik olan, bir ucuyla güncel olandır. Felsefi olan, daha geniş zamanlara yayılandır. Ben felsefeciyim. Felsefeci değilsen sinemadan bahsedilemez.’ Konsey, Erdoğan’ın bu iddialı sözlerini masaya yatırdı.”
Pek güzel. Peki bu iddialı sözler nerede yayınlanmış? Kim tarafından yapılmış? Anmaya gerek duymadıklarına göre, bir gün önceki Cengiz Semercioğlu röportajından mı? Hayır, Milliyet Sanat dergisinin kasım sayısından. Ebru Çeliktuğ imzalı. Tam burada Semercioğlu’nun 2012 tarihli bir yazısından alıntı yapmak isterim: “Milliyet gazetesine garip bir haller hasıl oldu. Mesela televizyon programlarından haber yapıyorlar, programın adını yazmaya elleri varmıyor. ‘Bir TV programı’ diye geçiyorlar. Emeğe saygısızlık! Cumartesi günü de bir haber vardı, şöyle başlıyor: ‘Magazin eklerinden birinin kapağında koskocaman bir başlık vardı...’ ‘Magazin eklerinden biri’ dedikleri Kelebek.”
Kızmış ve haklı. Devamında da özellikle bana hitap ediyordu Semercioğlu: “Umarım bundan sonra haberi aldığın gazetenin adını vermeyi de öğrenirsin. Bak ben senin için ‘bir gazeteci’ diyor muyum?” Teşekkür ederim, ben öğrendim. Darısı başınıza.