Geçen gün bahar dallarını gördüm yolda. Havalar bir anda ısındı ya, açıvermişler. Küçüklüğümden beri mutluluk verir bana o pembe beyaz çiçekler. Ama annem, hep üzülürdü şubatta - martta açan bahar dallarını görünce, “Yazık, güneşe aldanmışlar, donacaklar” diye. O zaman pek anlam veremezdim de, belli ki aklımda yer etmiş, bu sefer benim de içim ürperdi.
Bu bir süredir kendimi iyi hissettiğim, güneşe aldandığım, bahar geldi sandığım pek çok anda kendini hissettiren sinsi bir duygu aslında. “Sen şu an hayat normal akışındaymış gibi gezip eğleniyorsun, tiyatroya sinemaya gidiyorsun, güneşi gördün diye şımarıyorsun, insan içine karışıyorsun ya, öyle gitmez o. Yakındır, her şeyin tepetaklak olması, ortalığı sis ve dumanın kaplaması” diyen bir ses konuşup duruyor kafamın bir yerlerinde. Hepimizde olduğu gibi.
Kalbiniz dayanıyorsa...
Sonra bir pazar akşam üstü, korkarak beklediğimiz haber geliyor bir kez daha. Kızılay’da patlama. Kısa süre içinde twitter’dan yakınlarını aramaya başlıyor insanlar, #ankkayıp etiketiyle. Kalbiniz dayanıyorsa bir bakın o kayıp fotoğraflarına. Sanırsınız okul yıllığı. YGS’den çıkan çocuklar bir nefes almak istemişler. Bu ülkede bir rahat nefes almak mümkün zannetmişler. Martta açan bahar çiçekleri gibi.
Patlamada sıra arkadaşlarını, yurt komşularını kaybeden bir genç kız, bir saat önce “Yarın doğum günüm” yazmış neşeyle. YGS’den söz etmiş, pizza ısmarlamış kendisine sınav çıkışı. Bir saat sonra patlama ve ‘yine siren sesleri’. Bir ülkenin doğal dış sesleri. “Ben daha bugün 20 yaşımı doldurdum, yeni. Patlamalarda kaç arkadaşımın ölüm haberini aldım, neden?” diye soruyor.
Kimin cevabı var bu soruya? 20 yaş böyle bir şey değildir ki, arkadaşlarını toprağa verdiğin yaş değildir ki 20.
Boğazımızda düğüm...
Ozancan Akkuş’u hepimiz tanıyoruz artık dünden beri. ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Fakültesi 1. sınıf öğrencisi. Son paylaştığı tweet’lerden biri “Siz hiç üstünde #barış yazan bir kefen gördünüz mü? #Ankara” olmuş. Tarih, 10 Ekim 2015. Ozancan arkadaşı Ali Deniz Uzatmaz’ı kaybetmiş, ‘Barış Mitingi’ öncesi Ankara garı önündeki patlamada. “Ankara’da okuyabilmekti en büyük hayali, nerden bilecekti ki?” yazmış arkasından; “Gözlerimizden akan yaş bile ellerinizdeki kanı temizleyemeyecek. O temiz adam her zaman sizin yakanızda, bizim kalbimizde kalacak.”
Beş ay sonra, Kızılay’daki patlama da Ozancan Akkuş’u kopardı hayattan. Şimdi ‘o temiz adam’ da bu ülkenin çocuklarına bu hayatı ve ölümü reva görenlerin yakasında kalacak. O fotoğraftaki gülüşü de bizim boğazımızda düğüm.
Canlı yayında uzatılan mikrofona sesi kısılırcasına bağıran adam var ya, yakınını kaybeden bu lanet patlamada, hiç unutmayalım onun dediklerini. Her ne uğruna oluyorsa bunlar, hiçbiri bu gençlerden tekinin hayatına değmez.