İnsanın kendi hayatına son vermesi, son derece kişisel bir karar. Tek başına verilen ve uygulanan... Önceden intihar edeceğini bildirmenin içinde bir yardım çağrısı barındırdığı söylenir. Bazen ulaşır bu çağrı hedefine, bazen karşıdan bir yankı bulamadan boğulur gider.
Şimdi anlatacağım oyunun kahramanı ise yardım değil, ölüme beraber gidecek yoldaş arıyor. Hani şu her gün ‘ne hissettiğimizi’ soran sosyal paylaşım siteleri var ya, biz de yazıyoruz; “Neşeli hissediyorum, hüzünlü hissediyorum, özlemiş, aşık, mutlu, hasta, korkmuş, bezgin, yılgın hissediyorum” diye.
İşte Julie adlı genç kız, yolun başında yorulmuş yaşamaktan, oraya yazıyor; “Benimle intihar edecek birini arıyorum” diye. Tanık istiyor hayatının sonuna.
Ölüm randevusu
August adlı bir delikanlıya ulaşıyor çağrısı. Norveç fiyortlarında sahnelemeye karar veriyorlar hayatlarının son oyununu. Birbirlerini fotoğraflarından görüp beğendikleri için, romantik bir buluşmaya gider gibi gidiyorlar ölüm randevusuna.
Ve kısa sürede, etraflarındaki buzullara inat, kalplerini ısıtan bir şey doğuyor aralarında.
Tabii eğer yarın el ele tutuşup ölmeyi planlıyorsan, gerçek hayatta bir ilişkinin gerektirdiği bütün girizgahlar, ince hesap ve kitaplar devre dışı kalıyor. Aklına geleni söyleyebiliyorsun, hani şu sürekli kullandığımız ‘yarın yokmuş gibi’ kalıbı var ya, Julie ile August için tam yerine oturuyor.
Fakat sıra geriye bir belge bırakmaya gelince karışıyor iş. Aileleri, akadaşları için bir video çekecekler de, ne diyecekler? Onlar bu videoyu izlediğinde kendilerinin çoktan ölmüş olacağını bildirirken, nasıl göründüklerini de önemsiyorlar bir yandan. Ne düşünecek bunu izleyenler, önemli olan bu. Fazla yıkkın görünmemeli ama çok umursamaz olmak da doğru değil. Tekrar tekrar deniyorlar, ellerinde kamera. Her tür ‘büyük söz’ ediliyor, gözyaşları dökülüyor, kahkahalar atılıyor, bir türlü aranan ‘sahiciliğe’ ulaşılamıyor. Ölüm, ‘performansa’ dönüştükçe gerçekliğini yitiriyor.
Gerçek bir hikayeden…
El ele ölmeye karar veren Julie ile August’un hikayesini anlatan ‘Burada.Bugün’, Igor Bauerisma’nın gazetede okuduğu gerçek bir olaydan yola çıkarak yazdığı bir oyun. Mekan Artı’nın Çemberlitaş Şafak Sineması içindeki yeni yerinde Mert Öner’in rejisiyle sahneleniyor. Birlikte intihara giden gençleri, tiyatro eğitimi alan ama dizilerden tanıdığımız Sercan Badur ve Büşra Develi oynuyor. Her ikisinin de ilk oyunu ve bundan duydukları heyecan, bütün yoğunluğuyla seyirciye geçiyor.
Mert Öner’i bugüne kadar oyuncu olarak takip ederdim, ‘Burada.Bugün’de, video çekimlerini sahneyle içiçe geçirmedeki başarısına özellikle dikkat çekmek istediğim, dinamik ve aksamayan bir yönetimi var.
Metnin bu iki gencin ölüm gibi ‘hayati’ bir kararı verirkenki gerekçelerini aktarmakta biraz yetersiz kaldığını düşünüyorum. Ama insanın bu boşlukları izlerken doldurduğu, eğer geride bıraktıysa o 20’lerin başındaki sebepsiz bıkkınlık, o tekrar etmekten gizli bir zevk aldığı “Bana bu hayatın bu kadarı yetti” halini hatırladığı bir oyun ‘Burada.Bugün’ Badur ve Develi de bütün inançları ve enerjileriyle ‘o gün orada’lar. Bu genç ekip, takip edilmeyi hak ediyor.