Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Birkaç hafta önce mail kutularımıza düşen bir basın bülteni vardı. Başlık: “Usta yönetmen Hakan Şahin: Film eleştirmenlerini önemsemiyorum.”
Bu bir röportaj, ve ‘usta yönetmen’ Şahin Bey, ‘çarpıcı’ açıklamalarda bulunmuş. Diyor ki “Film eleştirmenlerinin yazdıklarını okumam. Film eleştirmenleri ne iş yapar, bunu da bilmiyorum. Oturun iki sahne yazın, deseniz yazamazlar, şunu çek deseniz çekemezler. Yani bunu yapamayan insanlar beni nasıl eleştirebilirler bunu anlamıyorum.”
Bunun nasıl kendi kendini çürüten, saçma bir iddia olduğuna dair daha önce kalem oynatmışlığım var.
Özetlemek gerekirse, işi sinemacılık olan birinin bu ikisinin iki ayrı meslek olduğunu ayırt edebilmesini bekliyor gönül. Umarım bir gün kabul edeceksiniz ki film eleştirmeni; bir filmi izleyip onu okuyabilen, hakkında yazı yazabilen insana deniyor. Film çekene değil. Dolayısıyla “Al eline kamerayı çek bakayım” denmiyor ona dünyanın hiçbir yerinde.
Neyse, o zaman artık bu asırlık tartışmayı bir kez daha ateşlemeye gerek duymamıştım, bunu haber olsun diye aralarında film eleştirmenlerinin de bulunduğu bir dizi medya mensubuna yollayan PR’cıyı içimden tebrik edip yoluma devam etmiştim.
Ama bugün, daha korkunç bir manzarayla karşı karşıyayız: Bu kez ‘Fatih’in Fedaisi Kara Murat’ adlı ‘başyapıt’ın yapımcısı filmini eleştirenleri sinek gibi ezmekle tehdit ediyor.
Önce Twitter’dan; “O. çocuğu çapulcular” diye de hitap etmişti de sonra sildi o cümlesini. Nedir; filmiyle ilgili karalama kampanyası başlatılmış, onlara halkımız gişede cevabını verecekmiş. Tamam, cevap halktan geleceğine göre ne bu şiddet bu celal?! Kim, neden filminizle ilgili karalama kampanyası başlatsın, bu nasıl bir iddia? Sonra, “Tek tek tespit edileceksiniz” ne demek? Sinemacı mısınız, polis mi?
Ayrıca alt tarafı bir film, bir ‘sanat eseri’. Beğenen olacak, beğenmeyen olacak, eleştiren olacak, olumsuz yazan olacak. Harcadığın emek, para, sahip olduğun özgüven, altını çizmek istediğin ideolojin filmini iyi yapmaya yetmiyor maalesef. Dolayısıyla bunları birer kriter olarak alamıyoruz filmi izler ve eleştirirken.
Bunu milli mesele haline getirmek, beğenmeyeni kafası ezilecek düşman gibi görmek - göstermek, bunlar normal tepkiler mi? Sinema bu kadar ‘hırsla’ yapılacak bir iş midir?

Haberin Devamı

“KADIN DA HAK EDİYOR”

Haberin Devamı

Magazin haberlerini yorumlayan bir sabah programı... Eskiden ‘Aramızda Kalsın’ vardı, yeni versiyonun adı ‘Aramızda Kalmasın’. Funda Özkalyoncuoğlu, Jess Molho ve Gamze Karaman sunuyor. Bu sabah da eski programın sunucularından Salih Keçeci konuk olmuştu aralarına.
Önce Al Pacino ve 39 yaş küçük sevgilisi meselesine bir takıldık. Tabii ki en bildik yorumlarla... Salih Bey “Biz erkekler 70’te de 80’de de cazip geliyoruz” dedi. Al Pacino da onları temsil ediyormuş. Peki, öyle olsun bakalım... Ama tam tersi durumu düşünmek bile istemiyormuş, yanlış anlaşılmamak için... Ben bir şeyler anladım ama yanlış mı doğru mu bilemiyorum, her koşulda hoş değil.
Neyse, az sonra nasıl olduysa oldu, 22 yaşındaki eski öğrencisiyle ilişkisi olduğunu öğrendiği 37 yaşındaki karısını boşayan öğretmen haberine geldi konu. Herhalde yaş farkıyla ilgili atladık oradan oraya, tam anlayamadım. Oradan da kadına şiddet konusuna. Ve Salih Keçeci’den değil bir televizyon kanalında söylenmesi, akıldan geçirmesi bile tehlikeli olan şu cümleler geldi: “Şiddete karşıyım tabii ama öyle istisnai örnekler var ki, kadın da hak ediyor”. Devamı da şöyle: “O öğretmenin başına gelen benim başıma gelse ne hukuk, ne kanun, kendi cezamı veririm, girer içeri yatarım”.
İnsaf. Nasıl bir yol gösteriyorsunuz oturduğunuz yerden seyirciye? Hele bizimki gibi her hafta düzinelerce kadının, kendi cezasını kendi veren kocaların - sevgililerin kurbanı olduğu bir ülkede...
Ondan sonra istediğin kadar “Öldürmeye karşıyım, Allah’ın verdiği canı kimse alamaz” de.
Söz söylendi bir defa...