Geçen haftaki yazımda tasarımcıların büyümek ve dünyaya açılmak konusunda yaşadığı zorluklardan bahsetmiştim. Bu zorlu sürecin en önemli aşaması moda fuarları… Gerek Türkiye’de gerekse dünyanın birçok farklı ülkesinde gerçekleşen ne kadar çok fuara katılırlarsa o kadar çok imkan yakalama şansları var. The Core İstanbul, tam da bu imkanları tasarımcılara sunan, ülkemizde gerçekleşen önemli bir moda fuarı.
Bu sezon yine mart ayında moda haftasıyla paralel olarak gerçekleşecek. Ekonomi Bakanlığı’nın desteğiyle, İHKİB, Moda Tasarımcıları Derneği, İstanbul Moda Akademisi tarafından gerçekleştirilen organizasyon marka ve tasarımcıların koleksiyonlarını dünyanın birçok yerinden gelen satın almacılarla buluşturma imkanı sağlıyor.
Fulya İlkmen; Milano’da yer alan Istituto Marangoni’de aldığı tasarım eğitiminin ardından markasını kuruyor. Kaliteli kumaşları, farklı baskı teknikleri, her parçasında kullandığı farklı detaylarıyla kadınlara hem rahat hem de şık olma imkanı sunan başarılı bir moda tasarımcısı. Tasarım eğitimini yurt dışında tamamladığı günden bu yana, markasını da dünyaya taşımak ve bir Türk tasarımcı olarak koleksiyonlarını dünyanın dört bir yanındaki kadınlara ulaştırmayı hedefliyor. Türkiye’deki başarısından sonra bu hedefine ilk olarak Amerika ile ulaşan İlkmen, geçtiğimiz sezon katıldığı The Core Istanbul’la Orta Doğu’ya açılarak markasının yelpazesini, tam da hayal ettiği gibi daha da genişletiyor. Dünyaca ünlü bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen tasarımcıyı tebrik ediyor ve tüm genç tasarımcılara fuarlara katılmalarını ve tüm planlamalarını bu organizasyonlara göre yapmalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
Moda haftalarından sevdiğim detaylar...
New York Moda Haftası
Proenza Schouler detaylarıyla beni kendine ‘en sıkı bağlayan’ markaydı. Ralph Lauren her zamanki gibi ‘en görkemli süet’lerini konuşturdu. Gerek renk tonları gerekse tasarımıyla büyüleyen markanın imzası süet; ceket, etek, kemer, çizme gibi birçok detayda karşımıza çıktı. Moda haftasının ‘en çok konuşulan’ showu Marc Jacobs’a aitti. Bunda tasarımcının farklılığı ve yaratıcılığının etkisi ilk sıradaydı fakat podyuma çıkan Lady Gaga’nın etkisi de yadsınamazdı! Tim Burton’ın Beetlejuice filmine gönderme yapılan defilede aşırı yüksek topuklu ayakkabılar da en dikkat çekici detaylardandı. Altuzarra, ‘en modern-folk’ koleksiyonla karşımızdaydı. Birçok farklı desen ve baskının bir arada kullanıldığı koleksiyondaki favori parçalarım çiçekli bot ve oversize deri ceketti! Suno ‘en desenli’ koleksiyonuyla benim yeni keşfimdi. Kareler, çizgiler, çiçekler… Birçok farklı desen yalınlık ve gosterişin uyumuyla adeta dans ediyordu.
Londra Moda Haftası
JW Anderson’ın volanlar, pileler, farklı kesim ve renklerden oluşan keskin silüetlerini çok sevdim. Londra Moda Haftası’nda her zaman göğsümüzü kabartan Bora Aksu ve Erdem’e bir kez daha hayran kaldım. Sonbahar - Kış sezonunda trend olan ve New York Moda Haftası’nda da çokça karşımıza çıkan gotik detaylar Bora Aksu koleksiyonunda da olabilecek en zarif ve yalın şekilde hayat buldu. Erdem’in muhteşem koleksiyonu bizi detaylarıyla dönemsel bir yolculuğa davet ediyordu. Erdem, 20’lerin silüetlerini, 30’ların çapraz askılı saten elbiselerini 40’ların etek ceket takımlarını ve eldivenlerini muhteşem yorumuyla günümüze taşıdı. Romantik detayları, asi dokunuşlarla harmanlamak konusundaki ustalığını bir kez daha gözler önüne seren Alexander McQueen’in smokin ceketlere getirdiği yorum en beğendiğim detaylardandı!
Geri sayım başlasın: Siz bu yazıyı okurken ben Milano Moda Haftası’nda sizler için birçok defileyi, etkinliği, sokak stillerini takipte olacağım. Beklemede kalın!
HAFTANIN MODA FİLMİ:
The September Issue (2009)