Yıllardır gitmek istediğim, kendimi çok yakın hissettiğim ve bir noktada üst jenerasyonlarla bağlı olduğum Fas’a, Marakeş’e sonunda gitme fırsatı yakaladım. Farklı mimarisi, büyüleyici doğası, bahçeleri ve son dönemde sosyal medya aracılıyla keşfettiğim birbirinden göz alıcı mekanlarıyla gerçek bir çekim noktası. Ama buranın benim için asıl çekim etkisi, en sevdiğim tasarımcıların başında gelen Yves Saint Laurent ile olan bağı. “Marakeş’e ilk geldiğimizde, bütün hafta yağmur yağmıştı. La Mamounia’da kalıyorduk ve otelin diğer müşterileri gibi artık yağmur yüzünden neredeyse konsiyerji suçlayacak noktadaydık. Ama birden güneş açtı ve ikimiz de o anda her yeri aydınlatan güneş, kuş cıvıltıları ve tepesi karlı Atlas Dağları’nın tezadına şahit olup, buraya aşık olduk” diyor ünlü tasarımcının hem ortağı hem hayat arkadaşı Pierre Berge. 1966 yılı. O tatilin ardından Marakeş’teki ilk evlerini satın alıyorlar, yıllarca her fırsatta buraya kaçıyor ve dünya jet sosyetesini burada ağırlıyorlar.
Majorelle BahçesiBurada ilk keşiflerinden biri de o sıralarda gözden düşmüş, bakımsız ve pek
kimsenin rağbet göstermediği Majorelle Bahçesi... Yves Saint Laurent ve Pierre Bergé’nin ilk görüşte bağlandıkları Majorelle Bahçesi, onlar Marakeş’i keşfetmeden birkaç yıl önce ölmüş olan Fransız ressam Jacques Majorelle’in eseri. Beni de en çok etkileyen yer bu bahçe oluyor. Gerçekten çok büyüleyici. Buranın ikonik kobalt mavisi rengi, bugün Majorelle mavisi olarak tanımlanıyor.
Bahçeyi 1966 yılında keşfeden ve her fırsatta yeniden ziyaret eden Yves Saint Laurent ve Pierre Bergé, 1974’te arazinin hemen komşusu konumundaki bir eve yerleşiyorlar. 1980 yılına gelindiğinde bir inşaat firmasına satılan bahçenin içindeki binalarla birlikte yok edilip, yerine otel yapılacağını öğreniyorlar. “Bu proje gerçekleşmesin, bahçe olduğu gibi kalsın diye büyük çaba harcadık. Çalmadığımız kapı kalmadı ve sonunda evi ve bahçeyi satın almaktan başka çaremiz kalmadı” diyor Berge... 2008 yılında beyin kanserinden ölen 20’nci yüzyılın en büyük modacısının külleri, eskiden ressamın atölyesi olan ve şimdi Oasis (vaha) Evi olarak anılan binanın önündeki gül bahçesine saçıldı. Bugün hâlâ dünyanın her yerinden ziyaretçi çeken bu bahçeye girmek için uzun kuyruklar bekleniyor. Çünkü burada tutku var, inanç var, aşk var. Bunu her detayda, her renkte hissetmek mümkün.
Geriye Kalanlar!Ben de burayı ziyaret etme şansını yakaladım. Ayrıca 15 Nisan’da başlayan ve
30 Nisan’da son bulacak Vogue Türkiye ile gerçekleştirdiğimiz ‘Bugün Ne Giydim?’ serisi için bir çekim gerçekleştirdim. Vogue.com.tr üzerinden inceleyebileceğiniz bu çekim dışında Marakeş, hem farklı noktalarını keşfettiğim hem de çekim yaptığım bir rota oldu. Penti ile her sezon gerçekleşen iş birliğimizin son ayağı da Marakeş oldu. Bu sezonun renkleri, desenleri ve egzotik dokusu, şehirle keyifli bir uyum yakaladı. Bol bol renk, bol bol desen bu yazın olmazsa olmazı olarak karşımızda. Şehirde Medina sokakları, minimal yapısıyla Riad Assouz ve otantik yapısıyla La Sultana, görülmesi gereken noktalar. La Sultana’nın terasında güneş ışığının eşlik ettiği bir günde ilham veren dakikalar yaşamanız kaçınılmaz. Yves Saint Laurent Müzesi ve Majorelle Bahçesi de şehre değer katan en önemli noktalar. Gerçekten kendine has stili ve Yves’in ruhuyla gelen o aşk için ziyaret edilmeli.