Manu Atelier markasını duyma-yanınız yoktur... Daha önce de başarı ve projelerine bu köşede yer verdim. Markanın doğuşundan bu yana şahsen, severek takip ediyorum ama daha yakından tanıma fırsatını ‘Style*ist’ için yaptığımız bir röportaj sırasında yakaladım. Markayı bugüne taşıyan, müthiş enerjik ve vizyoner iki kardeş Merve ve Beste Manastır... Fakat markanın kökleri, daha da geçmişe dayanıyor. Babaları Adnan Manastır deriye aşık bir zanaatkâr. Merve ve Beste, babalarının atölyesinde büyüyor. Farklı alanlarda eğitimler alsalar da babalarından aldıkları ilhamla Manu Atelier’i kuruyorlar. Önce Türkiye’de kendilerini ispat ediyorlar. Ardından, fark yaratan tasarımları tüm dünyada ilgi çekiyor. Global dergilerin editörleri markayı daha yakından tanımak üzere İstanbul’a geliyor. Atölyelerinde tüm detayları inceliyorlar. Ardından tüm bu izlenimlerini, büyük bir hayranlıkla mecralarında paylaşıyorlar. Böylece markanın globalleşme yolundaki süreçleri hızlanıyor.
Vizyonları her zaman çok daha iyisini yapmak olan bu iki kardeş, başından beri ‘Bir dünya markası yaratmak istiyoruz’ mottosuyla çalışmalarını gerçekleştiriyor. İşte sonuç! 2014 yılında kurdukları markaları şu anda dünyaca ünlü. Birçok dergi ve influencer tarafından ‘en heyecan verici aksesuar markası’ olarak tanımlanıyor. Bizzat gittiğim moda haftalarında ne zaman Manu kullansam, herkes tarafından hayranlık tepkileriyle karşılaşıyorum. Aynı şekilde stilini çok beğendiğim isimlerin kolunda, markanın farklı modellerini görüyorum. Bu gerçekten gurur verici. Peki modanın bambaşka bir yere gittiği bugünde, her yeni gün hayatımıza yeni bir marka girerken, bu kadar kısa sürede böylesine başarılı olmanın sırrı nedir? Sektörde birçok farklı alanda deneyim sahibi olan biri olarak fikrim; çok gerçekçiler!
Doğru büyüme ve zaman Elbette işin tasarım yanı çok hayali ve heyecan verici bir süreç. Fakat bir marka ortaya koymak, en ince ayrıntısına kadar planlamayı ve gerçekçi olmayı gerektiriyor. Merve ve Beste, çok doğru zamanda, ailelerinin de altyapısının gücünü arkalarına alarak bu yola çıktı. İşin başarısı hızlı şekilde sınırları aşsa da, onlar kendi içlerinde yavaş adımlarla ilerleyip, doğru büyümeyi, doğru zamanda yaptılar. Bu da en başında doğru bir ‘business plan’ hazırlayıp, uyguladıklarının bir göstergesi. İşin her detayıyla bizzat ilgilenip, çok ama çok yoğun günler geçiren bu ikili, marka kurmanın ve yönetmenin ne kadar zor bir iş olduğunu her fırsatta vurguluyor.
Markalarının dilini ve görselliğini çok net çizgilerle yansıtıyorlar. Onları anlatan renkler, ilham kaynakları; onlarla özdeşleşen isimler, her şey çok net. Öyle ki başarılarının en önemli sebeplerinden biri de sosyal medyanın hayatımıza yerleşmeye başladığı günlerde, tam da onları anlatan bu isimleri #manuspeople etiketiyle, Instagram’da paylaşmaları oldu. Bu sayede stillerini ve hikayelerini, çok daha net şekilde aktardılar bize. Hâlâ da sosyal medyayı çok doğru şekilde yönetiyorlar.
Kullandıkları renkler, içerikler hatta açılar; ilham aldıkları ve paylaştıkları her detay onları anlatıyor... Yaptıkları çekimlerin hikayelerini çok doğru belirliyorlar. Çalıştıkları influencerlar, ürünlerinin satıldığı her nokta, stillerine çok uygun şekilde belirleniyor. İşte tüm bu nedenlerle bu başarıları elde eden kardeşler, bizi yeni bir heyecana sürüklüyor! Ayakkabı koleksiyonu çıkarmak üzere kolları sıvadılar. Business of Fashion aracılığıyla geçtiğimiz aylarda duyurulan bu girişim yol katetti. Hatta bazı görselleri gördük bile. Tam da ‘Manu’yu anlatan ayakkabıları, bu kez adımlarımıza eşlik edecek.
Anlamı: ‘El yapımı’ Anlattığım tüm bu başarılar ve markanın dünyada da çok tanınıyor olması sebebiyle, birçok ünlü ismin kullandığını zaten tahmin edersiniz. Geçtiğimiz günlerde bu konu, bir üst aşamaya taşındı ve Cambridge Düşesi Kate Middleton, bir açılışta karşımıza Manu çantasıyla çıktı. Middleton’ın görünümü, çantayla çok daha sofistike bir hal almış. Latincede ‘el yapımı’ anlamına gelen çantaların, en büyük meziyeti işte bu; bir anda tüm görünümü bambaşka bir boyuta taşımak! İyi ki varsın Manu...