Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları

SiLiKONLU PLAJLAR DiYARINDA BU YAZ


Yaz sezonu başladı, Türk erkeği bir yaz ritüelinin daha eşiğinde: Sabah çarşaf çarşaf gazete, öğlen sere serpe tavla, akşam kadeh kadeh rakı... Futbol sezonu bitti, seçim oldu, gündem rahatladı, artık ‘hafif’ şeyler konuşulmalı. Havuz başında, deniz kenarında kafa kafaya vermiş erkeklerin sohbet konusu, ağırlıklı olarak plaj kadınları.
Erkeklerin, kadınlardaki burun kaldırma, dudak büyütme, gıdı toparlama gibi ufak operasyonları ruhu bile duymazken, göğüs hizasındaki en ufak bir değişiklik hakkında farklı analizler yapması nasıl açıklanmalı bilemedim.
Türk erkeğinin “Kadının ilk neresine bakarsınız?” sorusuna, “Gözlerine” diyen sözde romantikleri, “Kaşına/saçına” diyen özde entelleri klasman dışı bırakırsak geriye ağzının suyunu akıta akıta “Göğüslerine” diyen geniş kitle kalıyor.
Geçenlerde adını hatırlayamadığım bir sağlık dergisinde ilginç bir veriye rastladım. Türkiye’de yapılan meme büyütme operasyonlarının sayısı nisan-mayıs aylarında ikiye katlanıyor; yaz öncesi ‘balkonu güzelleştiren’ kadın sayısı her yıl keskin bir artış gösteriyormuş.
Meme, kadının kendini en kadın hissettiği olgu. Ne kadar “Kendimi daha iyi hissetmek için yaptım” dese de bu yaz silikonlar, rekor sayıda, her yerde. İçkinizi hazırlayan barmaid’de, yan şezlongda yatan üç çocuk annesinde, televizyondaki oyuncuda, gazetedeki mankende. Silikon, bir endüstri, bir olgu, bir haykırış, belki de bir yalvarış...

Haberin Devamı

Silikon aşığı erkekler
Plajda kafaya kafaya vermiş erkeklerin yanına dönecek olursak... Silikon aşığı erkek çok. Avucunda tuttuğu sıcaklığın altındaki plastik şeyden duyduğu tuhaf hazzın altında nasıl bir psikoloji yatıyor bilemiyorum. Bunlar ikinci bir yazı konusu. İlişkide araya giren sert ve hareketsiz bir nesne iki tarafın da fantezisini okşarken, dalga dalga yayılan plastik kokunun kimse farkında değil. İlişkiler de git gide silikonlaşıyor: Sert, gerçek olmayan ve hareketsiz.
Silikonlu yaz sezonu açılmıştır. Bol şans...


HER YOLUN MUZiP BiR GÜLÜMSEMESi VARDIR
Geçen haftadan sarkan bir ek kutuyla, Anadolu gezmelerinde son perde.
Yer, iki gün önce Angelina Jolie’nin gelişiyle şenlenen Hatay; bulunduğum yer bir yeme-içme mekanı değil, taş toprak, bir off road alanı. Jeep Grand Charakoe test sürüşü vesilesiyle Hatay’da, yeni nesil Grand Charoke’nin dayanıklılığını ölçüyoruz.
Girilmedik dere, çıkmadık tepe bırakmamışken dönüş yolunda yorgunluk değil, ‘hafiflemiş’ bir ruh hali çöküyor. Dağ tepe, çayır bayır, dere tepe düz gitmenin tuhaf şekilde rahatlatıcı bir tarafı var. Bir düzine Grand Charoke konvoy olmuş, eldeki telsizlerle birbirine bağlanırken benim hatlar karışmış, aklımda bambaşka sorular var: Bu yolun ifadesi neye benziyor?
River Phoenix’in performansıyla hafızalara kazılı ‘My Own Private Idaho’ çarpıcı bir yol hikayesini anlatır. Yıllar önce kendisini terk edip İtalya’ya giden annesini bulmak üzere yollara düşen epilepsi hastası Mike’in hikayesini konu alan film kahramanın şu sözleriyle son bulur: “Ben yolların uzmanıyım. Hayatım boyunca yolların tadına baktım. Her yolun muzip bir gülümsemesi vardır. Bu yol bitmez. Muhtemelen tüm dünyayı dolaşıyordur.”
Bu yaz yapılacak listenize bir de ‘arabayla uzun yolculuk’ ekleyin. Seçmece yol şarkılarınız benden...
Yol şarkıları: Walk on-U2, Road Trippin-Red Hot Chilli Peppers, Güneye Giderken-Bulutsuzluk Özlemi, I am the Highway-Audioslave, Train Song-Tom Waits, Exit Music-Radiohead, Hadi Güneye-Nazan Öncel, Route 66-Rolling Stones, Bodrum Bodrum-MFÖ.