Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları

Bir gece kulübünde elinize ilkokullarda dağıtılan Türk Bayrağı tutuşturulup, fonda arka arkaya 10’uncu yıl Marşı çalsa ne yapardınız?

Duruma ayak uydurmak adına bayrağı gururla sallayıp eller havaya ‘Çıktık açık alınla’ diye tempo mu tutarsınız yoksa cool’luğunuzdan taviz vermeden etkisiz-tepkisiz mi geçirirsiniz o 3-5 dakikayı? Nereden baksanız tuhaf bir durum. Oralı olmayan, yan locanın kaşları çatık, ‘Hay senin vatan sevgine’ bakışına maruz kalıyor. Duruma ayak uydurayım deseniz ortam ilkokul müsameresinden hallice. Not düşelim: Tarih 30 Ağustos, yer Bodrum Ship A Hoy. Bayrak dağıtılması olağan bir durum. Günün anlam ve önemini belirtmek adına da araya bir kere ‘10’uncu Yıl Marşı’nı serpiştirdiniz diyelim. Peki, aynı gece, aralara muhtelif dıptısdıptıs sesleri atarak, 4-5 defa arka arkaya çalmak neye alamet? Gün boyu devam eden ‘kutlama’ karmaşası ayrı bir mesele. 30 Ağustos’un hem Zafer Bayramı hem de Şeker Bayramı’nın birinci günü oluşu kafaları iyice karıştırmış. “Bayramınız kutlu olsun” diyor biri. Öteki hemen işkilleniyor: “Bir dakika hangi bayramımı kutladı şimdi bu?” Hangi 30 Ağustos’ta insanlar sohbet arasında “Zafer Bayramı’nız kutlu olsun” demişti ki? Facebook-Twitter aracılığıyla atılan bayram mesajları pek kaygılı, pek ince hesaplı: Milliyetçilik meselesi haline getirip sadece “Zafer Bayramı’nız kutlu olsun!” diyenler, “İyi Bayramlar deyip ne etliye ne sütlü bulaşanlar, “Şeker Bayramı’nız kutlu olsun. Zafer Bayramı’nız da” deyip orta yolu bulmaya çalışanlar. Ship A Hoy’a dönelim: İki Serdar Ortaç arası bir ‘Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan’ coşkusu, üstüne Ajda’nın en ‘kop kop’ şarkıları. Her ‘Türküüüz Cumhuriyet’iiiin’ çıkışında eller havaya ritmi hızlanıyor, ‘Türk önde Türk ileri!’ finalinde kadehler tokuşturuluyor. Türkbükü Cumhuriyeti’nde bir 30 Ağustos Zafer Bayramı böyle kutlanıyor.

Haberin Devamı

İKİ MEHMET, DÖRT EV ÖDEVİ
Geçen hafta, gazetelerde iki farklı Mehmet’in iki tuhaf röportajı vardı. Biri, Çeşme Marrakech’in sahibi Mehmet Özöner. Milliyet CADDE’den Mine Aydın’a konuşan Özöner’in “2’nci Lig’de oynadım. Bank Asya’ya çıktım. Süper Lig’e çıktım. Şimdi Şampiyonlar Ligi’ne oynuyorum” demesi pek orijinal. “Çapkınım ama terbiyesiz değilim” lafı talihsiz; “İçkiyle aram yok. İşim dışında gece çıkmam, sade bir hayatım var.” Lafıysa gayet sıradan ve bayat. Bir işletmeci de çıkıp ‘Gece hayatının hastasıyım. Partileri severim. İçkiyle aram iyi” dese. En ilginç olanı da şu: “Burayı Nurgül’lerle doldurmadık” diyor ama ‘Dünya cicisi’ Demet Akalın’ın inanılmaz desteğini aldığını belirtiyor.
Özöner’e iki ev ödevi: Demet Akalın mı yoksa Nurgül Yeşilçay mı Şampiyonlar Ligi’nde daha iyi iş yapar? Araştırılacak, terbiyeli çapkın imajı cilalanacak.
UEFA’ya ödev: Çeşme sınırları dışına çıkmadan Süper Lig’e çıkıp, şimdi Şampiyonlar Ligi’nde oynadığını iddia eden Marrkesch’e acilinden bir şike davası. Dava düşerse Çeşme’de 5-10 beach’in arasındaki mücadeleye ‘Şampiyonlar Ligi’ denmesi yasaklanacak.
Öteki Mehmet, Mehmet Aslan, HELLO! dergisine verdiği röportajda döktürmüş: Kadına şiddet için “Şimdi moda bu” diyor, özgürlüğü ve özgürleştikçe egoistleşmeyi de eşcinselliğe alamet olarak görüyor. Favorim şu: “Sadece kadın değil, erkek de şiddet görüyor. Cezaevlerinde tutuklu olan kadınların yüzde 90’ı kocalarını öldürmüş(...) Şiddet karşıklı”
Aslan’a iki ev ödevi: Karşı cinse şiddetten tutuklu kadınla erkek sayısı karşılaştırmalı incelenecek. Aradaki uçurum göz ardı edilip, şiddet gören erkekler için Mor (ya da siyah) çatı kurulacak.

NE SÖYLEMEYE ÇALIŞTI?
Monocle’ın yazları yayımlanan, yazlık Akdeniz gazetesi Monocle Medditerrano da yine bol bol Türkiye var. Bir ‘beach house’ olarak Osmanlı yalıları, Bodrum’dan üç cool adres, İstanbul’dan takip edilesi üç moda adresi. Bir Türk konuk daha var: Corvus Şarapları’nın yaratıcısı Reşit Soley. Kendi marketlerindeki boşluğu fark edip, şanı dünyaya yayılan markalarını yaratan isimler, ‘Akdeniz’in ilham veren girişimcileri’ başlığı altında toplanmış. Soley başarı hikayesini anlatırken bir Türk deyimi aktarmış. Monacle çevirisiyle Soley’in deyimi şu: “If you’re mad, you can have everything you want.” Türkçe çevirisi “Çılgınsanız, istediğiniz her şeye sahip olabilirsiniz.” Buna en yakın deyim, ‘Delidir, ne yapsa yeridir’ tadında bir şey koysanız maya tutmuyor. Burada deli kim? Soley mi, Monacle mı?