Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları

Şehirli jet-set’in ‘salaş’ merakı, kendi halindeki iki mekanın seyrini değiştirdi. Asmalı’daki Balkon Bar ve Karaköy’deki Akın Balık’ın başına gelenler...

SALAŞ EĞLENCE GÖRÜNDÜĞÜ KADAR KOLAY MI

Her belli gelir seviyesinde yaşamını sürdüren şehir insanın fantezisidir, salaş eğlence. Beyaz yakalılar, arada Boğaz’daki fiyakalı rakı-balık masasından kaçıp, kravatı gevşettiği gibi soluğu muşamba örtülü bir masada, gıcırtılı bir tabure üzerinde, rakıyı çay bardağıyla içtiği salaş bir balıkçı hayaliyle yaşar. Ucuz ama temiz olmalı, salaş ama konforlu durmalı.
Yıllardır balıkçılar pazarının sonunda kendi halinde yaşayıp giden Akın Balık, Karaköy’deki hareketlenmenin de etkisiyle, bir anda keşfedildi; bir kesmin “Hayalimdeki salaş balıkçı” dediği yere dönüştü. Şimdi, farklı semtlerden akın akın salaşsever geliyor Akın Balık’a.

Haberin Devamı

Ucuz biracılar
Yaz aylarında Asmalı’da bir mekan daha benzer kaderle çehresini değiştirdi. Masaların toplanmasıyla Asmalı’da nereye gideceğini şaşıran zengin yerli turist, Otto’nun yan binasının tepesindeki Balkon’u keşfetti. ‘Ucuz biracı’ Balkon, ceketli/kalıplı abilerin istilasına uğradı. Rezervasyon nedir bilmeyen Balkon çalışanları, uzun süre “Ben filancayım. Bana şu masayı ayır” telefonlarıyla baş etti.
Bu iki kendine has mekanın ruhunu öldürmeden meraklısına ‘salaş’ takılmaya dair birkaç not:
* Önce üzerinize başınıza çekidüzen verin. Topuklu ayakkabının cazibesi, dekoltenin derinliği buralarda sökmez. Bi kot, bi tişört işlem tamam.
* Ayrıcalık beklemeyin. Burada herkes eşit, herkes aynı.
* Boşuna “Nerede kaldı bizim sipariş?” diye böğürmeyin. Burada herkes salaş, her şey rahat. Ya da tam tersi.
* Mekanda kendi raconunuzu işlemek yerine, siz mekanın havasına ayak uydurun. Relaksss...
* Kartvizit buralarda çalışmıyor. Boşuna yanınızda taşımayın.

POPUN SUÇU NE?

‘Türkçe pop’ kulüplerin artışıyla pop pop ‘takılmak’, hop hop/kop kop eğlenmek, son günlerde gecenin en sıcak konusu. Geçen haftaki “Bu furya daha devam eder” tespitini tescilleyen okur yorumları gösteriyor ki konunun didiklenecek tarafı çok. (Geçmişten bugüne gelişini merak edenler Onur Baştürk’ün Hürriyet Kelebek’teki ‘Türkçe Barların Önlenemez Yükselişi’ yazısını okusun. Baştürk, yazısında şarkı şarkı, bar bar nasıl bu noktaya gelindiğini anlatıyor).
Bir başka durumsa şu: eelence, Kaf:f ve Zilly Pera gibi Türkçe pop çalan kulüplerin kapısında konuşulanlara bir kulak kabartın. Herkeste bir ‘istemem yan cebime koy’ hali... Tekrara düşmemek adına kendimden bir ‘eelence’ alıntısı: “İçeride özünü bulmasına rağmen, “Bu gece saçmalayalım” bahanesiyle kendini her gece eelence’ye atan yurdum insanı...”
(17 Mayıs tarihli yazıdan).

Haberin Devamı

Popu itip kakmayın
Pop dinleyen de pop eğlenen de hep bir ‘kulp’ bulma derdinde. Bıraksanız, “Aslında hiç dinlemem” dediği o ‘uyduruk’ pop şarkısıyla ne göbekler atacak! Bugün Türkçe pop çalan mekanlarda eğlenmek, çoğunluğa göre en batılı tabirle bir ‘guilty pleasure’. Yani, iyi olmadığını bile bile, bundan haz alarak tüketim hali, bir tür suçlu zevk. Kullanılıp atılabilir olması, bir süreden sonra dinleyene zayıf ve bayat gelmesi popun tabiatında var, kabul. Peki bu durum popun itilip kakılması, sahiplenilmemesi için yeterli mi? Yanıt için araya İngiliz yazar Nick Hornby’nin nefis bir tespitini sokuşturalım: “Kullanılıp atılabilir olmak, sanılanın aksine, pop müziğin olgunluğunun, sınırlarının farkında oluşunun göstergesidir.”
Çoğu kendini tekrar eden, özensizce yazılmış, boş, yaratıcılıktan yoksun pop parçaları savunacak değilim. Sözüm ıslıkla eşlik ettiği, mırıldandığı şarkıya “Aptal şarkı, takıldı ağzıma günlerdir” diye söylenen eğlence insanlarına: “Çekinmeyin, girin içeri. Kıvranmayın, eşlik edin rahat rahat. Hayatta tek kullanıp attığınız şey bu ‘pop parçalar’ mı?”