İstanbul durmak bilmiyor. Partiler, sergiler, konserler, festivaller ve ödül törenleri birbirini kovalıyor. Hızlı geçen geçen haftayı, yetişebildiğim kadarıyla sizler için saat saat kaleme aldım
Pazar 21.00: Kemer Country ‘Chill Out’ dönüş yolu. Festival adabına dair öğrendiklerimi sıralıyorum: Gözlük tak, havandan geçilmesin. Tok git, aç kalmayasın. Vakitli dön, yollarda telef olmayasın. Ha bir de umursamadan stil görün, aynalara küsmeyesin.
Salı -14.30: Beren Saat’ten tweet var: “Rexona’sız ilk sabah. Gün pek aydın sayılmaz. Duştan sonra Rexona yok. Fikri bile tuhaf. Bugün benim yerime de kullanın:)” Bir kadın, ki bu Beren Saat, dört gün boyunca deodorant kullanmayacak ve hislerini (!) bizlerle paylaşacak. Fikri bile tuhaf.
Salı-22.30: Sofa Hotel’in terasında Leona Blush ve Tempo dergisinin ‘Blush’ partisi. Parti insanları “Geçiyorduk uğradık” niyetine gelmişken, kendini Ozan Doğulu’nun karşısında senkronize bir şekilde ‘eller havaya’ yaparken bulmuş. Hafife almayın, ‘eller havaya’nın da bir raconu var: Vücut rahat olacak, baş elin tersi yönünde hafifçe sallanacak, ayakla tempo, elle havada ufak ufak çemberler çizmece şeklinde devam edilecek. Birtakım ünlü isimlerin ‘pembe’ dokunuşlarla anlamlaştırdığı ‘Blush Kareler’ mini sergisi, “İçkimin içine yaprak düştü” paniğime karşılık barmenin “Beyfendi o gül yaprağı. İçtiğiniz en özel Blush kokteyli” demesi ve Ayşe Özyılmazel’in ‘assolist’ kıyafeti yorumsuz kalsın. Köşede suratlar asık, zorla cevap ünlü düşünür popçu Kendi’den gelsin: “Pembe, gereksiz ciddiyete tepki”
Ada havası yandan çarklı
Çarşamba 16.00: Beren Saat, az önce deodorant yerine ıslak mendil kullanmış. Koltuk altına photoshop yapılmış, “Bakayım terlemiş miyim?” pozu gözümün önünden gitmiyor. Fikri bile tuhaf.
Çarşamba 19.30: Suada’da Shop&Miles Bosphorus Cup 2011 ödül töreni ve “Bir ada havası almaya gidelim” niyetli insanlar. Herkes pek jilet, pek sportif. Suada’da değişen bir şey yok: Ada havası yandan çarklı, şallara dollanılmış cafcaflı.
Çarşamba 21.30: Karşımdan gelen kadını Beren Saat zannettim. Değilmiş. Oysa koltukaltları ne kadar da Rexona’sız ne kadar Beren Saat. Deodorantsız Bihter’le karşılaşan Behlül Kıvanç, nasıl bir tepki verir acaba? “Vay vay vay!” ?
Çarşamba 22.30: “Bu sesi mutlaka dinlemelisin. Çarşamba Kiki’ye gel” dediler, “Peki” dedim. Kiki’nin müdavim dolu bahçesinde tanıdık yüz arıyorum. Köşe masada Deniz Türkali ve Barış Pirhasan var. Tam “Zeynep Casalini de burada. Aile konseyi tamamlanmış” diyecekken “Yok, yok bu Sertab” diye diye frene basıyorum. Sertab? Zeynep? Boy farkıyla Zeynep! Ailenin Kiki’de toplanma sebebi Barış Pirhasan’ın Londra’da yaşayan Emine, Nam-ı diğer Sister Mary. Meğer ‘Sister’ Emine, nefis bir sese sahip müzisyenmiş; Londra’da ‘Sister Mary&The Choir Boys’ adlı bir grubu varmış. Caz, folk, rock, soul Allah ne verdiyse ustaca kullandığı, ‘şiir gibi sentez, bal gibi harman’ performansı tam ‘tadı damakta kalan’ cinsten. Türkiye’deki ilk performansına denk gelmişiz. “Yine bekleriz” dedik. “Kim bilir?” dedi.
Ter bezleri klima dinlememiş
Perşembe-19.00: Ya Beren Saat’le karşılaşırsam? Uzaktan beni gördü ve yanına çağırdı diyelim. Kaç metre yanına yaklaşabilirim? Malum, deodorant kullanması yasak. Günü klima altında geçirse de nafile. Ter bezleri, klima dinlememiş. Öyle tweet’lemiş bugün. Fikri bile tuhaf.
Perşembe 00.30: Karaköy Bankalar Caddesi üzerindeki Sumahan’da ‘Tribal’ party. İçeride hava sıcak, müzik güzel; dışarıda hava güzel, insanlar sıcak. Dışarıdaki kalabalık, içeriden kat be kat fazla. Ve çoğunun içeride olan biten umurunda değil. Karşısında günlerdir kovaladığı çocuk, bir elinde içki diğerinde sigara, bol bol sosyalleşme, bol bol flört. Daha ne olsun?