Her kulüpten bir ‘Richie Rich’ partisi yükseliyorsa, ortada şüphesiz bir başarı var. Peki, bu başarının arkasında ne var?
Bu aralar yeni açılan, takviye kalabalığa ihtiyaç duyan, parti havasını biraz olsun daha kımıldatmak isteyen her kulübün başvurduğu formül belli: Richie Rich partisi. Telefonunu tuşladığı isimse partinin ‘yaratıcısı’ Mert Vidinli. Çeşme’de Bobou Beach, Bodrum’da Billionare, Kuum Beach şeklinde uzayıp gidiyor Richie Rich’ın yaz boyunca uğradığı kulüp listesi. Meselenin Ankara’ya, Eskişehir’e sıçramışlığı da var. Geçen kış, W Lounge’da başlayan parti serisinin girmediği delik, çıkmadığı kulüp kalmamış durumda.
Zamanında “Hadi eşinizi dostunuzu çağırın, bizim kulüpte bir parti verin. Siz kazanın, biz kazanalım” lafıyla başlayan hadise, bugün kapsama alanını bu kadar genişletmiş. Bu partilerde dönen yeni bir numara var mı? Pek sayılmaz.
Kapısında Mert’le Çağla Gürsoy tarafından karşılanmanın, gecenin altköşesinde ‘Richie Rich’ yazmasının dışında diğer gecelerden hiçbir farkı yok. Altı doldurulmamış, öylece bırakılmış bir parti serisi bu. (Oysa güzel konsept olurmuş Vidinli’nin ünlülerle yanak yanağa çektirip Instagram’da paylaştığı fotoğraflardan. Zira, kimi ararsanız Vidinli’nin yanağına yapışık vaziyette Instagram’da: Naz Elmas, Wilma Elles, Hazal Kaya...)
İçeride aşkın taşkın bir durum yok, milletin dibini düşürecek cinsten şovlar, müzikler yok. Peki, nasıl oluyor da ağızdan ağıza yayılıyor, dilden dile dolanıyor bu partiler?
İşin sırrı ikilinin elleriyle biriktirdiği telefon rehberindeki ünlülerde, Twitter’da bol şöhret isim ‘mention’layarak artırdıkları takipçi sayısında. Söz konusu rakamlar yüksek olunca, bir gecede kulübün kapısına kamyon dolusu şöhret isim bırakabiliyor genç ikili. Malum, çok konuşulan partinin formülü belli: Ne kadar çok ünlü, o kadar bol malzeme, bol dedikodu. Ünlü takımından kimisi görme/görülme arzusuyla, kimisi Hello’larda/Alem’lerde boy boy fotoğrafı basılma merakıyla, kimisi de sırf arkadaş ricasıyla Richie Rich partilerine atıyor kendini. Mühim soyadlara sahip, ünlülerin oğulları/kızlarıyla başlayan Vidinli/Gürsoy kemik kitlesinde bugün hangi sosyetik ismi, parlak oyuncuyu ararsanız mevcut.
Çok bilinenin değil, çok tanıyanın kazandığı bir sistem. Mert Vidinli, Çağla Gürsoy gibi kendi isimlerini yaratırken, ‘cin fikirli’ işletmecilerin payına düşen de bunu nakite dönüştürmek oluyor. İşin eğlence kısmındaysa değişen bir durum yok, fondaki nakarat bâki: “Gördüm, görülmedim/Göreni göremedim/Geceden böyle bezdim, amaaan.”
BOZ MU, POZ MU?
Murat Boz’la Greenpeace işbirliğini duymuş, görmüşsünüzdür mutlaka. Projenin sloganı ‘Kuzey Kutbu erimesin/Kutup ayıları ölmesin’. Önce www.savethearctic.org/tr adresine girerek çorbaya bir tutam tuz katıp, ardından kampanya için çekilmiş Murat Boz’un poz poz hallerini seyre dalalım: Tişörtle uyumlu şapka, şapkayla uyumlu ‘yo yo’ hip hop pozu, pozla senkronize el kol haraketleri...
Boz’un Poz’a dönüşümü yeni değil, ilk değil. Popstarsan, maskülenliği tartışılmayan bir Tarkan olmaya oynuyorsan, vereceğin her poz milim milim çalışılmalı, yapacağın her hareket adım adım hesaplanmalı. Bir popstar için her daim photoshop’lu bakmak, ‘styling’ durmak belki de bir tür zorunluluk olabilir. Doğrudur, haklıdır. Fakat, söz konusu sosyal sorumluluk olunca poz poz Murat’lar iyice sırıtıyor sayfada.
Amaç sanki projeyi duyurmak değil, hem duyarlı hem havalı Murat Boz imajını daha da parlatmak, Poz’un ‘ne kadar da sosyal/ne kadar sorumlu’ olduğuna dair mesaj vermek gibi duruyor.
‘Poz poz’ durmadan poz verebilmeyi kıvırabilse işte o zaman “Her şeyim tastamam/Olmaya çalıştığım” nakaratı ağzına yakışacak, nihai hedefe bir adım daha yaklaşacak.