Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları

New York’tan yırtma hikayelerini konu alan, Amerika’nın yeni popüler dizisi ‘How to Make It in America’ İstanbul’da geçseydi ne olurdu?

Tuhaf bir döneme tanıklık ediyoruz. İnsanların artık iki ana kategoride incelendiği bir dönem bu yaşadığımız: Ünlüler ve henüz ünlü olmayanlar. Artık, ‘sıradan’ insanlar diye bir kavram yok, henüz ünlenmemiş insanlar var. Kimisi dikizleme kültürünün bir mevyesi, kimisi ünlü ‘DJ/fotoğrafçı/tasarımcı’. Ünlü olmak hiç bu kadar kolay olmamışken asıl prim yapan ünlülerin beylik lafları, sıkıcı pozları değil ünlü olmayanların nasıl yırttığına an be an şahit olmak.
New York’ta geçen bir grup genç erkeğin yırtına yırtına nasıl da ‘yırttıklarını’ konu alan yabancı dizi ‘How To Make It in America’, bu duruma dair en güncel ve eğlenceli örnek. Popüler kültür eleştirmenleri diziyi erkek dünyasında ‘Entourage’da boşalan yeri doldurduğu inancında. Doğrudur. Dizinin kahramanları, az bilgi/çok heyecanla moda dünyasında kendi markasını yaratmak için yola çıkmış bir grup genç erkek. Zirveye giden yolda tüm o bilindik duraklardan geçiliyor tek tek: Pop-up mağaza açmalar, jet-setin ev partisine sızmalar...

Haberin Devamı

Diziyi lokalleştirelim
Kahramalar Türk, fonda da İstanbul olsun. İçinde yaşanmışlıklar, küçük sırlar olan yerel ‘yırtma’ senaryoları yazalım. Maksat, ‘henüz ünlü olmamış’ insanlara hızlandırılmış bir oryantasyon turu:
* Önce seçenekleri masaya dök. Moda tasarımcısı ya da danışmanı, DJ, fotoğrafçı... İster biri ol, ister hepsi. Çoktan seçmeli, atmalı tutmalı bir soru.
* Galata’ya taşın. Mavra’da mahalle sakinleriyle kaynaş. Fotoğrafçı, model, tasarımcı, yazar ve kimsenin ne iş yaptığını bilmediği birinden oluşan gruba kendini dahil et.
* Partilere katıl. Parti fotoğtrafçısı Franz’a bol bol poz ver. (Franz’ı tanıman için bir ipucu: Lakabı Christoph Daum)
* Saat başı tweetlemeyi, tweetlerinde takipçisi bol ünlü isimleri alıntılayarak onlarla arkadaş(mış) gibi gözükmeyi ihmal etme.
* İlla ki cebinde ‘yedek cephane’ niteliğinde 3-5 ‘proje’ olsun. İçeriğinin pek önemi yok. Projeni markalara sat. Ucu partiye bağlansın, sergi ya da kitapla tamamlansın ki ‘yaratıcılığın’ tescillensin. Proje insanları her zaman kazanır.

İKONCAN BİR TESPİT
Ünlü olunca da iş bitmiyor. Kulvar değiştirirek, farklı yollara saparak size ayrılan 15 dakikayı akıllıca uzatmanız lazım. ‘Nasıl ünlü olunur?’un kitabını yazmış ‘İkoncanlar’ı ele alalım. Bir zamanlar ‘ikoncanların’ davete teşrif etmesi geceyi düzenleyenler için büyük bir zafer niteliğindeydi. Tek ikoncan, partinin namını kurtarmaya yeterdi. Çek ayaküstü bir ikoncan fotoğrafı, postala gazetelere, şahane partin ertesi gün çarşaf çarşaf yayılsın gazetelerde. Bir ara ikili, üçlü kombinasyonlarla verilen poz poz bakışlar, ikoncaların katıldıkları etkinlikleri tavan yapardı. Sonra ne oldu? ‘İkoncanlar’ strateji değiştirip, ‘halka inmeye’ karar verdiler. ‘A plus’ kitle dar geldi, daha fazlasını istediler. Kapsama alanlarını genişletmek adına, Acun damarından ‘halka iniverince’ ikinci kitabı da tamamlamış oldular: “Nasıl ünlü kalmaya devam edilir?”