Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları

Farkında mısınız? Hayatımız artık kesit karelerden, spot yazılardan, tweet’lerden, ‘özet geçme’lerden ibaret. Derdini kısa ve net bir şekilde anlatabilen yarışı kazanıyor
Modern hayatta her şeyin net, sade ve kısa olanı makbul Kimse uzun cümleler kurmuyor, kalın kitaplar okumuyor, uzun filmler izlemiyor. Çevremdekilere bakıyorum. Herkes ucundan da olsa ‘zaman takıntılı’ olmuş. Bir nevi hastalık. Belirtileri kişiye göre değişiyor. Eski bir kız arkadaş mesela, filmin ismine, cismine bakmadan arka kapağını çevirip, filmin süresine bakardı: “164 dakika mı? Çok uzun aşkım, biliyorsun gelemem ben öyle filmlere.” Yakın bir arkadaşımın “Oğlum, o kitap çok kalın. Gözümde büyür. Okuyamam. Yarıda tıkanırım ben.” dediğini çok duymuşumdur. Yüz buruşturma, Sayın Okur! Bunlar en azından kendine yalan söylemeyen, içi dışı bir insanlar... Gündemi Twitter’dan, Facebook’tan takip edenlerin de gizli sebebi belli: Hap/özet bilgi almak. Ayrıntılarda boğulmadan, zamana yenik düşmeden, yaşayıp gitmek...
Öğütmeye programlı, ‘hap’ bilgilerle/sohbetlerle ayakta duran yaşam stilinin tam ortasındayken merak etmeden duramıyorum: Bu ne acele? Bu koşturmaca, sürekli bir “Geç kaldım” halleri nereye kadar böyle? Varsın, bir gecede beş mekanın kapısını arşınlayacağınıza tek bir yere gidin, bir günde onlarca insanla aynı anda program yapıp “Onu da gördüm, aradan çıkarmış oldum” diyeceğinize birkaç arkadaşınızla uzun uzun vakit geçirin. Yavaşlayın! Derin nefes alın. Uzun uzun bir filme, bir kitaba, bir insana odaklanmanın tadını, keyfini çıkarın.

Haberin Devamı

Oscar’lı yönetmene bir ‘Ahududu’ lütfen!
Tüm bu düşünceler Londra’da, önümde Twitter’ın beşinci yılı şerefine yazılmış uzun bir makale, ‘Jameson Done in 60 Seconds’ ödül törenine giderken akıyor önümden. Twitter edebiyatı kapıya dayanmışken, sinemada Jameson Irish Whiskey ve Empire sinema dergisi üç yıldır cin fikirli, orijinal bir yarışma düzenliyor. ‘Done in 60 Seconds’ yarışması beyazperdenin Twitter versiyonu gibi. Popüler bir filmi, mizahi bir dille, özet geçerek ya da hafif çarpıtarak 60 saniyede yeniden çekiyorsunuz. 60 saniyelik filmler, tıpkı twitter gibi, insanları daha yaratıcı olmaya, derdini kısa ve net biçimde anlatmaya çağırıyor.
Londra Sinema Müzesi’ndeki gecede 12 ülkeden 24 finalist bir araya gelmiş, iki gece sonra verilecek Jameson Empire Awards Töreni’nde ‘en iyi 60 saniyelik film ödülü’ için yarışacak beş filmden biri olmayı bekliyor. Gecede yarışan filmler arasında Türkiye ayağını kazanan iki film de var: ‘Strangelove’ ve ’12 Angry Men’. Gecede Kazakistan’la Türkiye’ye; İngiltere’yle İrlanda’ya aynı masada yer ayrılmıştı. Ülkelerin adı okunurken her masadan farklı bir ses/coşku yükselince ‘Eurovision’un bol bol kulağı çınlatıldı.
Yarışmanın bu yılki jüri başkanı ise ‘King’s Speech’le ‘en iyi yönetmen’ Oscar’ını eve götürmüş İngiliz yönetmen Tom Hooper. ‘Kral’ yönetmen, Los Angeles’ta olmasından dolayı geceye katılamayınca, gönderdiği konuşma videosuyla yetindik. Acı ama gerçek, Hooper’ın konuşması, filmdeki meşhur Colin Firth konuşmasının aksine, tam ‘Ahududu’ ödüllüktü. Kamera yanından kendisine gösterilen metni gayet sıkıcı bir ses tonuyla okuyup bitirse de gece boyunca gösterilen ‘60 saniyelik’ hafif alaylı, bol esprili ve yüzde 100 bağımsız filmler gayet eğlenceliydi.
Sahnede Empire dergisi editörü Mark Dinning ve aktör Chris O’Dowd’la yönetmen Neil Marshall, her film sonrası yorumlarda bulunurken Türkiye finalistlerinden ‘12 Angry Men’deki tek kişilik performansı şaşırtıcı ve sürprizli buldular.
Gecenin sonunda açıklanan 60 saniyelik Lion King, Avatar, 127 Hours, Indiana Jones, Exorcist görülmeye değer, komik ve orijinaldi. Jameson’un 60 saniyelik filmleri, ‘hap’ bilgi/sohbet bağımlısı kişilere ilaç niyetinde. Uzun filmlere dayanamayan ‘eski kız arkadaş’, duy sesimi...

‘Gelecek yazı’ fragmanı:
Bu gece Jude Law’lu, Gwyneth Paltrow’lu Jameson Empire Awards törenindeyiz. Geceden detaylar ‘az sonra’...