Müzmin bekarlar sorarım size: Gerçekten hayatınızda kimse olmadığını, yalnız bir hayat sürdüğünüzü mü zannediyorsunuz? Siz ‘yalnızım’ diye sayıklarken, bilmediğiniz kaç insanın sevgilisi olabilirsiniz? Belki de usta bir gizli flörtçüsünüz...
Bin yıllık flört türlerinden gizli flört, yabancı basında, blog’larda daha sık yazılıp çizildikçe tekrar gündeme geldi. Taraflar, dönen flört havasının farkında ama birbirine çaktırmıyor. Aleni olmayan, dillendirilmemiş bir flört hikayesinden ibaret. Boy boy, çeşit çeşit. En sık kulüplerde/barlarda ve iş ortamlarında görülüyor, mesela. Barda içki alana, kulüp kapısında sıra bekleyene dikkatlice bakın. Mesaj kaygılı laflar, noktalama işareti niyetine kullanılan göz kırpmalar... Flörtlerin en masumu gibi dursa da aslında sakat bir durum var ortada. Amacınız, sırf kendi işinizi görmek ya da kendinizi daha iyi, daha seksi hissetmek olabilir. Ya da gerçekten hoşlandığınız birine küçük sinyaller yollamak isteyebilirsiniz.
Önemli olan dillendirilmemiş kuralları ve oyunun inceliklerini bilmek. Yoksa, bardan hızlıca içki alayım diye ettiğiniz imalı bir laf, gecenin sonunda barmenin yanınıza gelip “Eee sana mı gidelim, yoksa bana mı?” demesine yola açabilir. Oysa kural basit: Konuşurken ölçüyü kaçırma, belden aşağı inme, üst üste seks göndermeli cümleler kurma ve flörtöz bir laf ettiğinde altını çizmek uğruna bunu yüz-göz mimikleriyle destekleme. Karşı tarafı dinlerken de asla anlam yükleme, lafı olduğu gibi işit. Mümkünse, bazı kaş-göz hareketleri görmezden gel. Altını çizelim: Hepsini değil bazısını.
‘Kendi kendine gelin güvey olmak’ deyiminin, sırf bu kendini bilmez gizli flört oyuncularından çıktığına kalıbımı basarım!
Gizli flörtleşme açıkça konuşulmadığı takdirde sevgili olmaya kadar gidebiliyor. Şöyle ki: Bütün sevgililik hallerini (kıskanma, heyecan, özlem, hatta hesap sorma) içeren bir ilişkiniz var, tüm olan bitenin farkındasınız fakat karşı tarafı “Ne yani? Şimdi sevgili miyiz, arkadaş mıyız?” gibi suallerle sıkıştırıp, durumu berraklığa kavuşturmak işinize gelmiyor. Yanlış. Ofsayt. Çıkın oradan. Hem size hem karşı takıma zarar. Özetle: Ölçülü ve yerinde kullanıldığı takdirde gizli flörtten kimseye zarar gelmez. Aksine canlı tutar, özgüven aşılar. Yeter ki ‘gelin-güvey’ durumlarına düşmediğinizden emin olun.
“Böyle anılmak istemiyorum” sendromu
Buse Terim’in, Beyaz Show’da ettiği “Soyadımla anılmak istemiyorum” lafı, malum magazin kültürümüzde yeni bir jargon değil. Twitter sayesinde meşhur olan “Twitter fenomeni olarak anılmak istemiyorum”; bir dizi ya da filmdeki sevişmesi, öpüşmesiyle ünlenen “O sahneyle hatırlanmak istemiyorum” der, durur. Anladık sadece soyadınızdan, Twitter hesabınızdan, o sevişme sahnesinden ibaret değilsiniz. Fakat, kişinin bilinirliğinin artmasına yardımcı unsur, bir süreden sonra külfet oluyor, ağırlık yapıp, bir an önce kurtulmak isteniyor. Buse Terim’in de derdi şu, ‘Fatih Terim’in kızı’ etiketinden sıyrılıp, bir an evvel ünlü moda blogger’ı/tasarımcısı/danışmanı olarak anılmak! Hepsi ya da biri, artık hangisi tutarsa. Blog’unda annemim yılbaşı sofrası, babamın tertipli gardırobu türünde yazılar paylaşan biri olarak Terim kızı, sanki ters istikamete gidiyor.
Pazar halleri: Tıklamadan geçme
Bahar Kongel’in Blank mag’i: İsminin önünde -takip edebildiğim kadarıyla- moda editörü/stylist sıfatlarını barındıran, moda mahallesinin cool kadınlarından Bahar Kongel’den online moda dergisi Blank-mag.com’da popüler kültüre dair ilham verici objeler, nesneler, fikirler akıllıca filtrelenmiş, zekice tasarlanmış.
Kartopu’nun sosyal sorumluluk projesi: Van için üretime devam. Kartopu, sadece depremzedelere değil sıkıntıdan Seda Sayan’lara saran ev hanımlarına da iyi gelecek bir sosyal sorumluk projesi tasarlamış. Yün Kartopu’ndan, örmesi ev hanımlarından. www.vanicinoruyoruz.com