Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sex and the City’nin akıttığı zehirden yeni arınmış şehirli, modern ve bekar kadın, ‘Gossip Girl’ modeline dönüşmekte pek zorlanmadı, fakat yeni dizi ‘Girls’le sert kayaya çarptı

Sex and the City’nin bir kuşakta yarattığı tahribatı say say yetmez, yaz yaz bitmez. New York’lu seks yazarı Carrie ve silah arkadaşlarının altı sezon artı iki film, 98-10 arası, toplam 12 yıllık zaman dilimine yayılmış maceraları paralel evrende, Nişantaşı caddelerinde an be an tekrarlandı. Bir anda kadınların dörder dörder örgütlenmesine, önlerinde salata kaseleri, dillerinde geceden kalma seks muhabetiyle nasıl da şehirli ve muhteşem (pardon, ‘fabulous’), ne kadar özgür ve modern durduklarına şahit olduk. Erkek tarafında durum pek de farklı değildi. Bir yandan birbirlerine “Bana Mr. Big deyip duruyor. İyi mi, kötü mü bir şey bu dediği, anlamadım” diyor; diğer yandan yatakta gece boyunca büründüğü her pozisyonun, çıkardığı her sesin ertesi sabah kahvaltıda
bal-kaymak niyetine yenmesinden/konuşulmasından korkuyor. Kucağında MacBook, saten çarşaflı yatağına iki seksen uzanmış bir halde ilişki yazarlığına soyunmuş yerli Carrie’ler bugün hâlâ Starbucks’taki kahvenizde, okuduğunuz magazin eklerinin baş köşesinde, barda, sporda, sağda solda, her yerde.
Dizilerle etkileşimli hayatlar
Derken devir değişti, zamanla ‘Sex and The City’ kadını olmanın, pek eprisi, havası kalmadı. Zaten onlar da çoluk çocuğa karıştı, menopoza girişti, filmleri de kendileri de zamanla yerden yere vuruldu. Daha parlak, daha boş bakışlı ve daha moda ikonu yeni bir sürüm sürüldü piyasaya: ‘Gossip Girl’. ‘Gossip Girl’ olmak daha kolaydı, zira. Alışverişini Harvey Nichols’dan yapacaksın, yakın arkadaşının eski sevgilisiyle (ya da tam tersiyle) yatacaksın, BBM’den yazışırken sesli harf kullanmayacaksın, falan filan... ‘Gossip Girl’, etkisini yeni yeni göstermeye başlamışken SATC’yı dünyaya salan kanal HBO, yeni bir gizli silahla çıkageldi. Yeni dizi ‘Girls’, ilk bölümden popüler kültürün yeni meselesine dönüşeceğinin sinyalini verdi. Nostalji çukurunda debelenen, yeniden çevirimlerle top çeviren pop kültür atlasında olay yaratmak ne kadar başarı, orası ayrı.
Abercrombie çocuğuna ‘bye bye’
Yeni kuşağın işi zor, bu kez sert kayaya çarptı. ‘Girls’ün baş kahramanı dört kızın (tabii ki, dört kişiler) temsil ettiği yaşam bambaşka. 20’lerin başındalar. Parasız, pulsuzlar. Ayaklarında bir çift Louboutin, ellerinde afilli bir Cosmopolitan kokteyli yok. Metropolde yaşam mücadelesi veriyorlar. Sekse de hayata da bakışları tamamen farklı. Dizinin başrol oyuncusu/yaratıcısı/senaristi Lena Dunham’dan, tüm trend gurularını bir araya getirseniz bir Sarah Jessica Parker plastikliği çıkmaz. Yarattığı dizi de kendisi de olduğu gibi; doğal, makyajsız ve gerçek. Şimdi işin yoksa değiştir sevgiliyi, yenile gardırobu. Baba parası yiyen Abercrombie çocuğundan ayrıl; Cihangir’de, Galata’da bohem yaşam süren, parasız pulsuz, yeniyetme bir artiz oğlan bul. En zorlayıcı kısım, işin seks boyutu. Newsweek enine boyuna işledi; tartışmayı Özkök bizim topraklara taşıdı: Dizi, Amerika’nın yeni bestseller kitabı Fifty Shades of Gery’le beraber, yeni jenerasyon kadınlarının cinsel hayatta nasıl da erkeğe boyun eğmekten haz aldığını vurguluyor. Dizide, “Sen benden başka kimsenin kölesi olamazsın” gibi laflar havada uçuşuyor. SATC kadınlarının yaşadığı seks maceralarını pratiğe dökmekten büyük haz alan bekar ve modern Nişantaşı kadınını yeni bir imtihan bekliyor şimdi: Erkeğe itaat konusunda ne kadar ileri gidecek?