Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları

Söz konusu fotoğraf çekme/çektirme olunca, hele ki mevsimlerden yaz, temalardan tatilse içimizden bir Japon turist çıkarıyoruz. Üstelik bizimkisi öyle meraklı iki göz, gördüğü her kareye çon enteresanmış gibi çeken masumane turist hali değil; kafa göz yara yara verilen pozlar ve hayalet misali ancak flaşlar patlayınca beliren şiş şiş egolar ön planda.

‘İstemem yan cebe’ciler: En şuursuz grup. Yanındakinin eline kamerayı tuttururken bir yandan da “Beni çekme, manzarayı çek” diye tutturur. Malum, ‘söylenenin aksine’ yapma hali kanımızda var. Çocuk, “Beni çek” demişcesine poz poz kızı çeker. Aslında çocuk haklı. Kız bir yandan “Beni çekme, manzarayı çek” deyip, bir yandan poz veriyorsa çocuk ne yapsın?
Naturistler: Poz vermek bu kişilere sahte/yapay/zorlama gelir. “Öyle kameraya bakıp poz vermem Fuatcan. Doğal halimi yakala. Doğal güzelliğim çıksın” diye, bir göz ucuyla kamerayı kontrol edip, diğeriyle börtü böcekle haşır neşir olma derdine girer. Çıkan sonuç, iki şaşı gözün “Yine bir gözüm yerde, diğeri gökte çıkmış” serzenişinden ibarettir. Neden acaba?
Faktöryel sevenler: Favori grubum. İlle de masadaki herkesin birbiriyle pozu olacak. İkili delilikler yetmez, üçlü dörtlü kombinasyonlar da hesaplansın. Finalde fiyonk niyetine kamera garsona emanet edilip, toplu kare pozu atılır.
Fotoğraf çektirmeyenler: Eş dost ortamında illa ki “Beni çekmeyin” diyen bir çıban çıkar. Yok fotoğraflarının sitelere konmasını, tag’lenmesini sevmezmiş de yok kameraya bakmak ‘cool’ değilmiş de... Sanırsınız kendisi bir adet mega/süper/überstar ve çekildiği her kare aleyhinde delil ya da şantaj olarak kullanılacak.
Çalışıp da gelenler: Kendine göre en ‘cool’ kareyi vakti zamanında, ayna karşısında çalışmış da bulmuş; her objektif karşısında aynı pozu verir durur. Ağzını burnunu yamultur, dudağını büzer, tuhaf şirinlik mimikleri yapar. Ya Twitter’da paylaşacak ya da Facebook profil fotoğrafı olarak kullanacaktır.
Sanatçı ruhlular: Bu grubun uzmanlık alanı akşam yemeği masalarıdır. Hele ki denizle mehtap işin içindeyse sanatçı bir hal çöker o gözlere. Anında masadaki şişe, mum, çiçek, böcek ne varsa titizlikle yerleri düzenlenir, ‘şipşak’ komposizyon sonrası deklanşöre basılır. Altına da google’lanarak bulunmuş iki dize aşk şiirini döşediğin gibi hoop Facebook’a.
‘Hem çok pis bakarım, hem çok pis çekerim’ciler: Facebook/Twitter gibi sitelerde bir kolu kadraj dışında, baş hafif arka sağa doğru yatmış, yandan yandan gülen tek kişilik Naciye pozunu profil fotoğrafı olarak kullanan arkadaşlar bu grup giriyor. Kendi fotoğrafını çekmenin de bir raconu var ve bazıları bu işi müthiş kıvırıyor.
Fotoğraf mağdurları: Hangi garsonun çektiği fotoğraftan ötürü takdir edildiği görülmüştür? Önce “O tuşa değil, diğerine” diyerek teknoloji özürlü olduğu kanaatine varılır. Sonra “Bunda çirkin çıkmışım, bi tane daha...” şımarıklığına maruz bırakılır.

YAZLIK iSTANBUL KULLANIM KILAVUZU

Ne yapılır?

Tezat eğlenceler arası mekik dokumak

Şehrin tadını çıkarmak isteyenlere, ‘gerçekten’ gece eğlenmek isteyenlere önerim her daim aynı: Karıştırın, İstanbul’un eğlence nimetlerinden yararlanıp, bir uçtan diğerine savrulun. Caz konseri çıkışı gidilen Kaf:f’taki Türkçe pop soslu partiden alınan zevkte, tezatlığın verdiği haz büyüktü. Mekanın dillere marş şarkısı, Sibel Can’ın ‘Padişah’ parçası olmuş, başladığı an millet fes, kavuk ne bulursa kafasına geçirip, masa tepelerinde hep bir ağızdan başlıyor: “Bu devirde kimse sultan değil, padişah değil...”

Ne yapılmaz?

Ulu orta, kalabalık yerde rakı-balık keyfi

İstanbul’da gece çıkan binlerce insanla aynı anda, aynı masada rakı-balık ‘keyfi’ yapılır mı? Gedikli’de yapılırmış. Asmalımescit’teki Gedikli’de bir yemekte bin kişiyle konuşmuşcasına masadan yorgun argın kalkıyorsunuz. Sanki tüm İstanbul kulağınıza bir şeyler fısıldıyor, arkanızdan vızır vızır geçen insanların derdi bitmiyor: “Seni seviyorum lafını duyana kadar süründüreceğim onu” , “Ben altta kalır mıyım? Aldım telefonunu, başladım karıştırmaya...”, “Annemi ikna etmesi kolay. Asıl sorun babam...” Ayaküstü bu kadar hararetli, köpüklü, derinlemesine konuşan tek toplum biz miyiz?