İşletmecilerin, kulüp insanlarının son durum tespiti şu: En sık, türkçe pop kulüplerinde kavga çıkıyor. Nedenlerini bizzat yaşadım, gördüm. Sıralıyorum
* Eller havaya denilen senkronizasyonu iki metrekarelik alanda 50 kişi üst üsteyken yapmanın sakıncalı tarafları var. Şarkının ‘Benden selam söyleyin/bütün aşklarıma’ kısmında, mizansen amaçlı yukarı doğru selam vermek için elinizi kaldırmayı deneyin bakalım. Dirseğiniz yandaki sarışına, kolunuz öndeki bıyıklıya küt diye çarpınca kavga kaçınılmaz oluyor.
* Türkçe popun tabiatında efelene debelene, yalvara yakara kop kop eğlenmek var, kendi halinde salınmaca yok.
* ‘Baktın/bakmadın’ kavgalarına en şık paslar hep fondaki Demet Akalın’dan, Serdar Ortaç’dan geliyor.
* Çalan dans parçası dahi olsa, sözlere sinmiş ayrılık acısı, intikam duygusu, alkollü bünyeyi çevresine zararlı birer tehlike unsuruna dönüştürebiliyor.
Sazlı sözlü Lomography açılışı
Bir taraf koşaradım dijitalleşirken, öteki taraf köşe bucak piksellere ayrılmaktan kaçıp kendini analogun sıcak kollara atmakta. Ev iPad, iTv, iYatak, iSevgili’den geçilmezken, bir yandan plakların bu kadar popüler oluşu hep bu dijital-analog arası gelgit haller yüzünden. Lomography’nin Galata’da mağaza açılışı bu karmaşanın tam ortasına düşmüş oldu. Dünyada birbirinden pek ayrışmayan Lomography mağazaları, İstanbul’da buram buram yerelllik kokuyor. Bir nev-i analog galerisine dönüşmüş, bir duvarın tamamı 3 bin 500’den fazla İstanbul fotoğrafına ayrılmış. Açılış partisi de pazarlama dünyasının meşhur sözü ‘lokal davran, global hareket et’in pratiğe dökülmüş hali gibiydi.
Girişte sağlı sollu midyeciyle Bambi’nin ıslak hamburgeri, fonda darbuka müziği, köşede dansöz... Şehrin dokusuna entegre olmak adına, yerel tatlarla Lomografi dokusu iç içe. Belki de en güzeli böyle.
Serdar-ı Ekrem bohem olabildi mi?
Evrimini tamamlama sürecinde en sancılı dönüşüm yaşayan sokaklardan biri oldu Serdar-ı Ekrem. Mavra Cafe ve Building mağazasıyla kişilikli bir havaya bürünen sokak, Gizia gibi ‘duyduk geldikçiler’ sayesinde tuhaf, birbirinden alakasız dükkanlar geçidine dönüştü. Georges Otel ve girişindeki havalı bar sayesinde Sezai Taşkent’ler, Mermerci’ler siyah camlı limuzinleriyle sokağa yanaşıp bir tutam sostetik havayı beraberinde getirince iyice karıştı sokak. O istenilen bohem kıvam tutmadı, gitti. Lomografi ve iki adım gerisindeki yeni sanat oluşumu Galeri Bu’yu görünce “Tam da olması gereken bu” diyorsunuz. Tam sokağın kişiliğine yakışan yeni mahalle sakinlerine sevinmişken karşınıza Mezura ve Stretch gibi 90’ların Osmanbey tekstilci dükkanları çıkıyor karşınıza. Bir süre daha bir sağa bir sola, kafası karışık, aklı havada bir gelecek bekler meşhur sokağı.
Bir karikatüristin sergi açılışından
Yeni kuşağın muhalif duruşa sahip, dillendirilmeyeni gayet kibar ve olgunlukla yazan çizen sayılı figürlerinden biri o. Penguen’deki ‘Her şey olur’ köşesinden tanıdığınız Cem Dinlenmiş, şimdi ikinci sergi heyecanında. ‘Şimdi Olmaz’ sergisi 24 Nisan’a kadar Abdi İpekçi Caddesi üzerindeki x-ist’te kullanıma/dolaşıma açık. Biraz Penguen’deki köşesi tadında, bol parçalı, çok yüzeyli ve detayda düşündürücü. Serginin açılış gününe bakılırsa Dinlenmiş, çoktan kendi kitlesi yaratmış. Bir karikatüristin sergisi olunca açılışa gelmiş galeri insanın profili değişiyor haliyle.
Erkekler kabarık saç, bonus kafa; kadınlar bol dövmeli, bol hızmalı. Muhabbetler karikatür gevrekliğinde. Öyle üstten bakmalar, alttan süzmeler yok. Tablo karşısında uzun uzun düşüncelere dalmak yerine, ev sahibi Cem Dinlenmiş, gayet yalın, samimi ve doğal bir dille anlatıyor alt metinleri, satıraralarını.