Megan Fox’la tanışırız, yanak yanağa pozumuzu verip havamızı basarız derken kendimizi nasıl figüran olarak bulduk?
Sefaköy yollarındayız. Bundan birkaç saat öncesini düşünüyorum. “Megan’ın setine mi gidiyorsun gerçekten? Kardeşim, gurur duyuyorum seninle” gazlamarıyla, sırtım sıvazlana sıvazlana, yüzümüzde gururlu bir ifade uğurlanıyorum. Yolun ucunda Megan Fox olunca, insan ister istemez hayallere dalıyor. Menajerinin sıkı talimatlarını duydukça tek tek suya düşüyor bizim hayaller. “Kimlikleriniz alınacak, telefon yasak, fotoğraf yasak...” Bundan bir ‘tık’ ötesi, Megan’la göz göze gelmek yasak, aynı havayı solumak yasak. Çekim alanına vardığımızda tanışma, yanak yanağa poz verme gibi niyetimiz var, umudumuz yok. Muhabbet, “Kulisinde biraz laflarız”dan “Setin bir köşesine ilişiriz, yönetmenden “‘Ayak altında dolaşmayın’ azarını işitiriz”e kadar düşmüş.
Kaprisli mi değil mi?
Kuliste konuşulan tek konu, malum, Megan Fox. “Bana gülümsedi. Ah o ne gülüş...”, “Suada’da yediği kebabı çok beğenmiş” “Evet, evet... Üzerine baklavanın tadına bile baklamış”, “Ben odasına girdim”, “Ben göz göze geldim.” Gözünü kırptı, dudağını büktü, parmağını oynattı... “Ne Megan’mış kardeşim” diyor insan. Ama yok, yok... Kimsenin laf kondurduğu yok Megan’a. Kaprisli mi? Hiç değil. Bir tanısanız, nasıl da tatlı, kibar... Gazetelere yansıyan haberler, havaalanındaki düzmece meğer gerçeği yansıtmıyor-muş. Tüm o hadiseleri, ‘poz vermeme’ oyunlarını, menajeri çıkarıyor-muş.
“Ne kadar da narin...”
En çok da bu lafı işitiyorsunuz çekim sırasında. Gerçekten de öyle... Fox’u uzaktan/yakından kanlı canlı görmüş herkes şu konuda hemfikir: Öyle boylu poslu duruşu, anlı şanlı havası yok.
Megan uğruna figüran olmak
Çekim alanındayız. “Nereden, nasıl izlesek?” derken figüranlar için ayrılan yer gösteriliyor. “Merak etmeyin, kamera sizi görmez” denirken, bir bakıyoruz önümüz, arkamız figüranlarla dolmuş, Megan uğruna figüran olmuşuz. Tek yapmamız gereken önce kafamızı sağa çevirmek, sonra oturduğumuz yerde kaykılmak.
Huysuz’un huysuzluğu
Çekimlerde Huysuz her zamankinden daha ‘huysuz’. Megan Fox gelmeden, ‘Huysuz Show’a dönüştürüyor seti. Set ekibine takılmalar, diğer oyunculara laf atmalar... “Repliğinizi söyledikten sonra dört-baş adım ileri gelmeniz yeterli. Sonra keseceğiz.” “Adımımı atacağım, sonrası önemli değil sizin için, değil mi? Yani, şurdan düşsem umrunuzda değil! Megan’ınız var ya...” Devamında bir kaşı havada, ağzının kenarından en ‘Huysuz’ haliyle “Megan denen karı mı gelecek şimdi?” diye söylenince figüran kadro yerlere yatıyor gülmekten.
Birkaç provanın ardından sağdan sağdan bornozlarına sarılmış ufak tefek biri geliyor sahneye. “O mu değil mi?” derken, kıpraşmalardan, dürtüklemelerden anlaşılıyor ki sahnede beliren Megan Fox. Gayet kibar, gayet sakin öylece duruyor, direktifleri alıyor. Koray Birand’dan gelen “Çekim için hazırız” onayıyla, biz dahil, herkes pozisyonunu alıyor. Megan’ın eli bornozun kuşağına gidince stüdyoda nefesler kesiliyor tek tek. Bornozu çıkarmasıyla kırmızı, derin yırtmaçlı bir elbisesi çıkıyor meydana. İki adım arkasında her daim hazır duran iki yardımcısı yanında bitiyor. Birinin elinde siyah, sivri topuklu ayakkabı, diğerinde makyaj malzemesi; Megan kılını oynatmadan, çekim için hazır. Kamera ışığının yanmasıyla o sakin, mazlum kız gidiyor; şuh dudaklı, bol dekolte, bol bacak bir kadın çıkıyor. Yapması gereken şey belli: Olabildiği kadar seksi gözükmek. Megan Fox’sanız işiniz kolay, bir bakış/iki göz kırpış bitti, gitti. Bir özelliği de şu: Megan, hani şu ‘kapı gıcırtısına bile oynayan’ kızlardan. Duyduğu en ufak ritme, kıvrak el kol haraketleriyle eşlik etmeye başlıyor. Huysuz’un Megan’a kanto öğrettiği anlar var, mesela. Meşhur ‘BenKalendermeşrebim’ın Doritos Akademi versiyonu fonda başlayınca çalmaya, Huysuz Megan’ın yanında bitiyor; başlıyorlar birlikte çalkalamaya. Yönetmenin “Kestik” demesiyle saççısı, başçısı bir orduluk makyöz ekibi doluşuyor sahneye. Megan’ın etrafında 3-5; Huysuz’un etrafında 5-10 kişi.