Sırasıyla Oya Aydoğan, Tanyeli ve Cenk Eren’in sahne aldığı ‘Sortie Live by Cenk Eren’, Eren’in deyimiyle “Modern, minik bir Maksim.” Gazino raconunda neler değişti? Buyrun, modern gazino kültürüne...
Sahneye şampanya: Sahnedeki isme gönredilen kadeh kadeh şampanyalar, peşinden söylenen “Ah Muzaffer Bey çok naziksiniz! Ne büyük incelik...” lafları öyle göründüğü kadar masum değil. Gönderen için, birkaç dakikalığına da olsa programdan rol çalarak sahnede isminin telaffuz edilmesi, nefis bir ego okşaması. Sahnedekine bayıldığından değil, kendi ismine ayıldığından yapıyor, yani. İşletmecilerin gözündeyse sahneye gönderilecek tek kadeh için açılan şişe, gecenin cirosunda iri bir kalem demek. Sortie’de bu racon, ‘ti’ye alınarak kotarılıyor. Parça aralarında başlıyor Oya Aydoğan sahneden milleti sıkıştırmaya: “Ay Osman, ne cimri çıktın ayol! Bir içki yollamadın sahneye. Kuruduk burada. Nasıl harcayaksın o kadar parayı? Benim gibi sevgilin de yok...”
Kulise gönderme: Peş peşe sahne alan isimlerin diline dolamayı pek sevdiği bir malzemedir kulis dedikoduları. Danışıklı dövüşten ibarettir. İzleyene gevrek gevrek gülmesi için malzeme verir.
Masaya fotoğrafçı: Gazinolarda masa masa dolaşan şipşak düğün fotoğrafçısında değişen bir durum yok. Gözüne kestirdiği masaları sormadan, sorgulamadan çekiyor. Tuhaf olan, kimsenin anlık tereddüte düşmeden, anında ‘gülümsüyorum, çek’ suratına bürünmesi. Ne poz milletiz! Bu ritüelde asıl anlamadığım mevzu şu: Her masada çatal, bıçak sayısı kadar akıllı telefon; akıllı telefon sayısı kadar da fotoğraf makinesi olduğuna göre bu mesleğin ömrü çoktan bitmedi mi? Artı, olay mahallinden çekilen fotoğraf, anında Twitter’daki takipçileriyle paylaşılamıyorsa ne değeri kalıyor o karenin?
Magazin sayfalarına gönderme: 2012 model gazino gecesinde işin bir de basın yansımaları olmalı. Sahneden polemik malzemesi vermek incelikli bir iş. Oya Aydoğan bu işi nefis kıvırıyor, mesela. İki parça arası, Bülent Ersoy’un yeni saçlarını doladı diline. Aydoğan’ın muhabbetini dinlerken kafasında bigudi, elinde Türk Kahvesi, rüküş sabahlığıyla anneme dedikoduya gelen komşular canlandı gözümde.
Parça aralarına genç yetenekler: Sahneyi vokalistine bırakanı duyduk, gördük; sazcısına cazcısına bırakana pek rastlamadık. Cenk Eren, bir ara sahneyi 15’indeki saksafoncusuna bıraktı. Yan masadan yükselen laf, sahnede konuşulandan daha enteresandı: “Gençler nasıl da yetenekli! Bizim kız da gitsin, Kanyon’da dolaşmaya devam etsin”
Tabağa bayat meze: İki zurna bir davul arası peş peşe kalkan kadehlere mi güveniliyor bilinmez, limitsiz alkol ve canlı müziğin bir arada olduğu yerlerde servis edilen başlangıçlar, ara sıcaklar son derece bayat, tatsız ve masaya süs niyetine durur tabakta. Sortie’nin dolması, ciğeri fena değildi. Yine de özene bezene bir lezzet şöleni yarattığı söylenemez.
SORTİE SAHNESİNE DAİR BİRKAÇ NOT
Oya Aydoğan: Sahnede hepi topu 45 dakika kalıyor. Tam da tadı damakta kalıyor. Assolistliğin parodisini yapıyor resmen. Düşük, komik, doğal ve son derece eğlenceli.
Tanyeli: Sahnesinden seksilik değil buram buram kitsch’lik akıyor. Tüm o kıvır kıvır kıvırmalar, bir o yana bir bu yana sallanmalar banal ve demoda. Niyet tam olarak bu da olabilir. Gazino ortamında gayet manalı bir niyet. Asıl sorun şu: Ne her yeri kapalı, siyah, muhafazakar kıyafeti; ne de ışık oyunları kapatabiliyor Tanyeli’nin fazlalıklarını. ‘2012’de göbekli dansöz olur mu?’ ayrı bir yazı, tez konusu.
Cenk Eren: Kendi deyimiyle pavyondan gazinoya terfi etti. İşin formülünü çözmüş. Repertuvarından şarkı sıralamasına, dinleyicilerle iletişiminden orkestrasına tıkır tıkır işliyor sahnesi.