02.01.2024 - 15:55 | Son Güncellenme:
Şiir sözcüklere farklı anlamlar yükleyerek belirli kafiye düzenine uyarak yazılan bir edebiyat türüdür. Türk edebiyatında pek çok şiir türü bulunur. Özellikle aşk şiirleri sevgiliye veya karşıdaki kişiye duyguları belli etmede başvurulan yöntemlerden bir tanesidir. Türk edebiyatına damga vuran ünlü şairlerin unutulmaz şiirleri bulunur.
Aşk Şiirleri 2024
Şu an yanımda olmanı çok isterdim.
Ama değilsin.
Sen oradasın;
Ve orası ne kadar şanslı olduğunu bilmiyor.
Nazım Hikmet
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaIdım, susuz kaIdım,
Hain, karanIıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve eIIerim, keIepçede,
Tütünsüz uykusuz kaIdım,
Terketmedi sevdan beni…
Ahmed Arif
ÖyIe bir yazdı ki
Sanki gökyüzünde oturuyorduk
Seni öpmek gökyüzünü öpmek gibi
Mavi bir şeydi
GençIik öyIe bir yazdır ki
Ne yurt ne ev ne oda
YaInızca gökyüzü
Yeter insana
Biz seninIe gökyüzünde
Çok oturduk
GençIiğimiz
Çok mavi geçti… çok!
Haydar Ergülen
Sen eI kadar bir kadınsındır
SabahIara kadar beyaz ve kirpikIi
Bazı ağaçIara kapı komşu
Bazı çiçekIerin andırdığı
İş bu kadarIa bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
GüzeIsindir de oIdukça, çocuksundur da
SaçIarınIa beraber penceredeyken
BesbeIIi arandığından haberIi
GemiIer eskirken, deniz eskirken Iimanda
SevgiIi.
Cemal Süreya
BiImezdim şarkıIarın bu kadar güzeI,
KeIimeIerinse kifayetsiz oIduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Her şeyi söyIemek mümkün;
Epeyce yakIaşmışım, duyuyorum;
AnIatamıyorum…
Orhan Veli Kanık
Seni düşündükçe
GüI dikiyorum eIimin değdiği yere
AtIara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağIarı.
İlhan Berk
Sırtımda çıplak
Islak nefesin
Bi gidip bi geliyor
Biz senlen yatmıyoruz ki
Yaşamıyoruz da
Hep yarışıyoruz
Sen mi ben mi
Önce kim
Ölümü öldürecek diye
Can Yücel
“Günlerden öyle bir gündü;
Üstüne tarih düştüğüm.
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün.
Ve yüreğim yandı söndü,
Ter bastı avuçlarımı.
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı.
Uzandım usulca cigarama;
Yavan ömrüme katık.
Ben o gün öldüm gülüm,
Bir daha ölmem artık.”
Metin Altıok
GözIerine bakarken umurumda değiI mevsimIer
GüIüşün hep deniz kenarı bana
Sen bir adım attığında göreceksin
EIinde baIonIarIa bekIeyen o adam benim
AIdığım en derin nefessin sen
DudakIarının dudakIarımdaki işgaIi haIa yüreğimde
Nefes aIıyorum ama haIa buIamadım seni
‘ben sana yanarken şimdi…sen kim biIir nerede üşüyorsun’
Ceyhun Yılmaz
Benim şiirIerim çay kokar,
DüşIerim sade sen,
DemIikte nefesin, bardakta gamzen…
SızıIarım diner, uyur dertIerim,
Çayı sen demIersen.
GeIirsen çayımı seninIe böIüşürüm,
GeImezsen ömür biIIah üşürüm…
Cemal Süreya
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Ayıpsız,
Aşikâre,
Yağmur misali?
Neylersin alışkanlık
İçin kan ağlarken yüzün güler
Dikilitaş gibi dinelirsin yine.
Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
Anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?
Nâzım Hikmet
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Ahmet Haşim
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...
İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...
Ahmed Arif
Yine akşam oldu,
Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine,
Uzaklık aynı gerçi,
Heryerdeyken olan uzaklığın pek değişmedi,
Yine akşam oldu orda olduğu gibi,
Görebiliyorum seni burdan da,
Aynısıydı ordayken de,
Uzaklıktan korkmuyorum belki de,
Orada da aynıydı uzaklık gerçi
Donuklaşmış oldu artık bu,
Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi,
Galiba ben baştan kaybetmişim,
Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş...
Sezai Karakoç
Girdim aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum
Geştediben denizleri Hızır'layın gezer oldum
Cemalini gördüm düşte çok aradım yazda kışta
Bulamadım dağda taşta denizleri süzer oldum
Sordum deniz malikine ırak değil salığına
Girdim gönül sınığına gönülleri düzer oldum
Viran gönlüm eyledim şar bunculayın şar nerde var
Haznesinden aldım gevher dükkan yüzün bozar oldum
Ben ol dükkan-dar kuluyum gevherler ile doluyum
Dost bağının bülbülüyüm budaktan gül üzer oldum
Ol budakta biter iman iman bitse gider güman
Dün gün isim budur heman nefsime bir Tatar oldum
Canım bu tene gireli nazarım yoktur altına
Düştüm ayaklar altına topraklayın tozar oldum
Tenim toprak tozar yolca nefsim iltir beni önce
Gördüm nefsin burcu yüce kazma aldım kazar oldum
Kaza kaza indim yere gördüm nefsin yüzü kara
Hümeti yok Peygamber'e bentlerini bozar oldum
Bu nefs ile dünya fani bu dünyaya gelen hanı
Aldattın ey dünya beni işlerinden bezer oldum
Yunus sordu girdi yola kamu gurbetleri bile
Kendi ciğerim kanıyla vasf-ı halim yazar oldum
Yunus Emre
Nerde ne zaman bu hava çalınsa
Hoş geldi geçmişteki güzel günler
Nereye gidersen git günlük tasa
Bırak biraz da şad olsun gönüller
Beşiktaş’ta gün görmüş bir bahçede
Nisan akşamlarının en tatlısı
Sevdiceğim on dördünü sürmede
Bende gönüllerin en kanatlısı
Ben delikanlıyım o kız ve dilber
Bahar kokan o yanıp tutuşan ben
Şakadan derken dalmışız beraber
Aşk bahçesine çıkılmaz içinden
Ölüyorum senin için güzelim
Nasıl gülüp sokuluyor sahi mi
Saçlarını okşayan hangi elim
Kollarımda o ârin kendisi mi
Çöl olsa aşar dağ olsa yıkarım
Bizi ayıran kalın duvarları
Bu acı gerçeğe sonradan vardım
Gök çoktan yeşildir,dal çoktan sarı
Bir define var gitsem bulur muyum
Öpüştüğümüz ağaçlar altında
Sevmek devam eden en güzel huyum
İnsan bir kere sever hayatında
Ben değilim söz açan gelecekten
Var mı yok mu alemde bir o akşam
Hiçbir şey istemiyorum felekten
Bir daha seninle beraber olsa
Cahit Sıtkı Tarancı
Pencerelerin kenarından
Sarkmış tül perdeleri
Pembe Evin
Uçup uçup yüz sürüyorlar
Karşı tepedeki manastırın selvilerine
Rüzgârla eğilip doğruldukça
Sardunyalar, biberiyeler,
Hiç korkma
Karada ölüm yok oğlum sana bugün
Leylekler daldı birden göğün acentasına
Gidip-gelme almak üzere Güneye hicret
Sen de gel diyorlar kanatlarıyla,
El sallıyorum ben de yattığım yerden
Leyleklere Leylim-Leylim
Diye diye
Güneşle karışık bir esinti geçiyor şakağımdan
Uzatıyorum elimi denizden yeni çıkmış senin serinliğine,
Göğsümün, karnımın, kasıklarımın, bacaklarımın
Tüyleri kamaşıyor sevinçten
Uyanıyoruz sonra
Dizine yatırıp beni çingene benlerimi sıkıyorsun
Gümüşlü zurnası dikiliyor havaya çeribaşının
Işıklar bir bahriye çiftetellisi çalıyor yüzümde
Hay allah
Yine tutuldum galiba
Derken bir aşk çocuğu doğuyor
Çırpınan denizin karnından
Bu şiir
Ağlarken gülüyor
Ve ağlıyor gülerek
Tuzlu damlalarıyla güneşin,
Sözcükler yanıp yanıp sönerken
Körpecik teninde
Uzaylardan aparttığım yıldız bitleriyle.
Can Yücel
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma...
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun
Dünya esen yel üstüne kuruldu..
Varlığımız iki yokluk arasındadır
Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin
Medresede söz vardır tekkede de hal
Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de
İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi
Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir
Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak
Yarını düşünmen beyhude bir heves
Bir çok kişiden arda kalanlar
Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin...
Ömer Hayyam
Yabancı bir televizyon görüncesinde
Bitkilerin nasıl çiftleştiğin seyrederken ağlıyorum
Derken aklıma geliyor Güler'le ilk seviştiğimiz
Orda da ağladığımı gülerek hatırlıyorum
Can Yücel
Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun?
Bir aşk çizgisi var her şeyden öte
O çizgiden başka bütün çizgiler
Aşkı tüketmede
Kimi dik çizgilerin kimi paralel
Eğri büğrüsü, düzgünü, kalını, incesi
Ve bir gün sarıyor bütün çizgileri
Ölüm çizgisi
Bense hep seni çiziyorum kağıtlara, duvarlara
Yeşillerle, morlarla, mavilerle
Resmini yapıp adını yazıyorum
Renk renk çizgilerle
Tut ki iki noktayız birbirinden uzak
Bir çizgiyle aramızı birleştiriyorum
Sonra bir ev yaparak çizgilerden
İçine seni yerleştiriyorum
Başlıyoruz geometrik yaşamlara
Nokta nokta, şekil şekil
Ve bir tek çizgi oluyoruz seninle, mutlu
Öbür çizgiler umurumuzda değil
Her düşünce aşka teğet geçiyor
Tanığı çizgiler var olduğumuzun
Bir aşk çizgisi var her şeyden önce
Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun?
Ümit Yaşar Oğuzcan
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var
Cemal Süreya
Öyle tutkuluydun ki hayata başlarken…
Şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni…
Aradaki o büyük boşluğun adı,
Aşk olsa gerek…
Cezmi Ersöz
Anılar defterinde gül yaprağı gibi
Unutuldum, kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kim bilir
Rüzgarlı eteklerinle
Kim bilir hangi iklimdesin…
Cahit Zarifoğlu
…ve nihayet gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı.
Masallarla indi yere
Sebil oldu cümle hikayelere
Kara kara kazanlarda kaynadı
Diyar diyar al kanlara boyandı
Türkülerde ateş alev yandı tutuştu
Gördes kiliminde nakış
Minyatür bahçelerinde suret kesildi.
Ve nihayet gelip çattı
Elveda belirsiz bedava sevince
Uçan kuşa eşe dosta elveda
Bütün haşmetiyle gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı…
Bedri Rahmi Eyüboğlu
işte sana geliyorum
yumuşak başlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın…
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek
senin olayım
sakızağacının kokularına bürünsün saçlarımız
diri gövdemiz yürüsün kuşlara doğru
unutulmuş şarkılar bulsun…
gülüşün badem ağacının çiçek açmış dalları
ölümü alsın elimizden.
bir gemi getirdim kapına, birlikte gidelim.
sen içli, uzun geceli kadınlar için yaratılmışsın,
uzun sabahlar için
buğday tarlaları, usul başlı geyikler yollar için…
göğsüne düşür beni, yeryüzünün şarkılarını dinleyeyim orada
gecikirsek alıp başını gider aşkın usul ırmağı -küskün-
dönmez bir daha
Leyla Şahin
Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamda yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar…
İlhan Berk
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun, git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar, gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik…
Cemal Süreya
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki…
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum…
Cahit Sıtkı Tarancı
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere
Dalacaksın…
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır
Harcayacaksın…
Seni yaşayacağım, anlatılmaz
Yaşayacağım gözlerimde
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya
Bakacaksın
Gözlerimi kapayacağım
Anlayacaksın…
Özdemir Asaf
Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz bir şey
Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği
Kaybetti kumarda gözlerim
Kaybetti kumarda gözleri.
Bir kuru rüzgarlandı göğüs boşluğumuzda sanki
Uzaklaştı ağaçlar birbirlerinden
Yakınlaştı ağaçlar birbirlerine
Yani her soluk alıp verişimizde bizim
Bir mekik gibi kalbin
Bir mekik gibi kalbim
İşleyip durdu bu yitikliği yeniden.
Ne kaldı
Farkında mısın bilmem
Gündüzler
Gündüzler biraz azaldı…
Edip Cansever
Sevgilim,
yetimim benim,
aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken
kapılar kapalı, dünya buzlu cam
uyuşmuş gözlerimin önünde
hayat akıp gidiyor, hiç kımıldamadan
ikimizin yerine dinliyorum
sevdiğin şarkıları
siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
gömleklerini, kazaklarını, kokunu
senin rüyalarını görüyorum, ölür gibi uyurken
gün boyu elimde kahve fincanı
kapıyı açmıyorum
telefonlara çıkmıyorum
başını bekliyorum, geleceği olmayan hatıraların
Sevgilim,
yetimim benim,
nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
öldüğünden haberi yok fotoğraflarının…
Murathan Mungan
Aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti…
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
Belki bir yağmur yağar akşama doğru
Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
Aşk da bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle…
Ahmet Telli
Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım
Yokluğunda… Yağmur yağar, kar yağar
Günler kısalır, geceler uzar
On parmağımın üstüne on mum yaktım
Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım
Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu
Kanar bir yerlerim: Sevgilim
Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım
Bir delta gibi genişleterek yokluğunu
Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu…
Ahmet Erhan
benim babam hamaldır güzelim
her akşam çarşıdan anneme
bir kucak aşk taşır
benim annem hamaldır güzelim
sabahtan akşama babama
aş yerine aşk pişirir
Barış Erdoğan
“Hasret bir şey değil, Elagözlüm
Ömrümüz böyle olmamalıydı
Hep aşkta durmalıydı çağımız.
Sevdayı mısra mısra değil
Ömrümle yaşamalıydım.
Sonra, sonra gene böyle olmalıydı
Tadına varmadan çiçeklerin
Şehirde bir sen, bir de ben, yalınız.
Yeşil yaprak, alaca gölge, düşen yıldız
Bir gün en büyüğü karşısında gerçeklerin
Maceramız yarıda kalmalıydı…”
Turgut Uyar
“Canan aramızda bir adındı
Şirin gibi hüsnü ana unvan
Bir sahile hem şerefti hem şan
Çok kere hayalimizde canan
Bir şi’ri hatırlatan kadındı.
Doğmuştu içimde ta derinden
Yıldızları mâvi bir semânın;
Hazzıyla harâb idim edânın
Hâlâ mütehayyilim sedânın
Gönlümde kalan akislerinden.“
Yahya Kemal Beyatlı
“Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşe vururdu ya
Ben sana gelirdim
Sevincin yarısı ağzımda
Zambağa birikir sabahlar
Ovalar atlara binerdi
Kulesine koşuşunca deniz
Cebimde geceden yıldızlar
Arılarla ballarla kanımda
Yüreğim avuç olurdu da
Sonra çeşme de olurdu ya
Mutsuz dönüşler ayında
Ben sana gelirdim.”
Melih Cevdet Anday
“Elimde, sükutun nabzını dinle,
Dinle de gönlümü alıver gitsin!
Saçlarımdan tutup, kor gözlerinle,
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin!
Yürü, gölgen seni uğurlamakta,
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta,
Yolu tam dönerken arkana bak da,
Köşede bir lahza kalıver gitsin!
Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru bir yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgâra salıver gitsin!”
Necip Fazıl Kısakürek
“Uyanıp kış uykularından
Şubat’la Mart arasında
Eylül’le Ekim arasında
Yaz sularından kıyıya çıkan
İki adım arası bir zaman
Gözgöze geldikse geçerken
Günlük güneşlik bir kaldırımdan
Aşktı uçup giden üstümüzden
Aşktı değip geçen yanımızdan
Aşktı görmedik bilmedikse
Kimbilir hangi Eylül bir daha
Hangi uzak Haziran”
Necati Cumalı
“Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.
Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim,
Bildiğin gibi…
Anlıyordu.
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selam söyledi.”
Behçet Necatigil
“Öyle bir yazdı ki
Sanki gökyüzünde oturuyorduk
Seni öpmek gökyüzünü öpmek gibi
Mavi bir şeydi
Gençlik öyle bir yazdır ki
Ne yurt ne ev ne oda
Yalnızca gökyüzü
Yeter insana
Biz seninle gökyüzünde
Çok oturduk
Gençliğimiz
Çok mavi geçti… çok!”
Haydar Ergülen
“Anılar Defterinde Gül Yaprağı
Gibi Unutuldum Kurudum
Başıma Düştü Sevda Ağı
Bir Başıma Tenhalarda Kahroldum.
Sen Kimbilir Rüzgarlı Eteklerinle Kimbilir
Hangi İklimdesin
Ben Sensiz Bu Sessizlikle
Deliler Gibiyim
Sensiz Bu Sessizlikle.
Ayrılıkla Başım Belada
Gözlerini Çevir Gözlerime
Yoksa Ben
Sensiz Bu Sessizlikle
Deli Gibiyim
Sensiz Bu Sensizlikle.”
Cahit Zarifoğlu
Hepsini al, sevgilim, ne sevgi varsa bende,
Çoktan senin olmayan ne sevgi sağlarsın ki?
Gerçek der misin ona eline geçirsen de
Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki?
Sevgilimi alırsan gerçek sevgi uğruna
Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için;
Sevgilime sırt çevirip el uzatırsan ona,
Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin.
Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu
Sen varımı yoğumu aşırsan bile benden;
Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu,
Güzel sürtük, kötülük iyi görünür sende;
Biz düşman olmayalım canevini söksen de.
40. Sone - William Shakespeare
Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle karşına çıkar hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
ateş de pay alır kendine soğuktan.
Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.
Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları
hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.
Sevgimin iki canı var seni sevmeye.
Bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni.
Matilde'ye Sone - Pablo Neruda
Yitip gidiyor dünya yumunca gözlerimi;
Ve doğuyor yeniden gözlerimi açınca.
(Ben kafamın içinde kurdum sanırım seni.)
Dans ederek gidiyor yıldızlar kızıl – mavi,
Acımasız karanlık ilerliyor dört nala;
Yitip gidiyor dünya yumunca gözlerimi.
Düşledim yatağına büyüyle çektiğini
Delice şakıyarak öptüğünü çılgınca.
(Ben kafamın içinde kurdum sanırım seni.)
Deli Kızın Aşk Şarkısı - Sylvia Plath
Ben sizi sevdim: belki bu sevda
Kalbimde sönmedi, kaldı izi;
Bu bir hüzne yol açmasın asla,
Hiçbir şeyle üzmek istemem sizi.
Sessizce, ümitsizce sevdim sizi,
Çile çekerek, kıskanç ve çekingen,
Öyle candan, öyle içtenlikli, ki
Başkası da öyle sevsin yürekten.
Ben Sizi Sevdim - Aleksandr Sergeyeviç Puşkin