ArkeolojiMEVLEVÎLİĞİN DOĞUM YERİ

MEVLEVÎLİĞİN DOĞUM YERİ

19.12.2022 - 01:00 | Son Güncellenme:

Mevlânâ’nın öldüğü geceye, “ilâhî sevgiliye kavuşması”na işaret eden Şeb-i Arûs törenlerinin yapıldığı bu ayda, Konya’daki Mevlânâ Müzesi’nde ve Mevlevîliğin tarihinde kısa bir yolculuğa çıkalım.

MEVLEVÎLİĞİN DOĞUM YERİ

Dr. Naci Bakırcı, Mevlânâ Müzesi Müdürü- Hz. Mevlânâ’nın türbesi etrafında gelişen Konya Mevlânâ Dergâhı, kültür hayatımız ve inanç dünyamızda büyük etkileri olan Mevlevîlik tarikatının merkezi, Osmanlı İmparatorluğu toprakları içerisinde yer alan 170’ten fazla Mevlevîhane’nin bağlı olduğu merkez teşkilatıdır. Bugün müze olarak kullanılan Mevlânâ Dergâhı, Selçuklu Dönemi’nde sarayın gül bahçesiydi. Bahçe, Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Mevlânâ’nın babası Sultânü’l-Ulemâ Bâhaeddin Veled’e hediye edilmiştir. Sultânü’l-Ulemâ, 1231’de vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesine yapılan ilk defindir. Konya Mevlâna Dergâhı, Cumhuriyet’in ilânından sonra diğer tekke ve zâviyeler gibi kapatılmış, 1926 yılında Atatürk’ün isteği üzerine Konya Âsâr-ı Atîka (Eski Eserler) Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Müze, 1954 yılında yapılan yeni teşhir ve tanzim çalışmalarından sonra Mevlânâ Müzesi olarak düzenlenmiş, müzede sergilenen arkeolojik eserler İplikçi Camii’ne taşınmıştır. 2021 yılında da Konya Müze Müdürlüğünden ayrıştırılarak Mevlânâ Müzesi adı altında ayrı bir Müdürlük haline getirilmiştir. Müzede yer alan yapılar topluluğunun en eskisi Hz. Mevlânâ’nın 1274 yılında yaptırılan türbesidir. Türbenin kuzey yanında Selçuklular Dönemi’nde yaptırılan mescit ve semahane binaları zaman içinde yetersiz kaldığından Osmanlı Dönemi’nde günümüzdeki semahane, mescit, matbah-ı şerif, derviş hücreleri ile şadırvandan oluşan tekke yapıları inşa edilmiştir.

Haberin Devamı

Mevlânâ’nın türbesi

Bâhaeddin Veled’in ölümünden sonra halk, Mevlânâ’ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediğini söylemişse de Mevlânâ “Gök kubbeden daha iyi türbe mi olur” diyerek bu isteği reddetmiştir. Fakat Hz. Mevlânâ’nın oğlu babası gibi düşünmemiş, Hz. Mevlânâ Türbesi, onun izniyle, Selçuklu Sarayı’ndan Alâmeddin Kayser ile Emir Süleyman Pervâne’nin karısı Gürcü Hâtun tarafından, Tebrizli Mimar Bedreddin’e yaptırılmıştır. Türbenin iç kısmı ve kubbesi II. Bayezid Dönemi’nde Halepli Abdurrahman isimli sanatkâr tarafından altın varaklı kalem işi süslemelerle bezenmiştir. Türbenin güney duvarında kalem işi süslemelere ait kitâbe ile sütun başlıklarında Konya’ya ait altı duvar resmi yer alır. Mevlânâ’nın mezar sandukasının üzerinde II. Abdülhamid tarafından Maraşlı İzzet Efendi’ye hazırlatılan altın işlemeli örtü serilidir. Müzedeki bazı diğer bölümler şöyle:

Haberin Devamı

 Tilâvet Odası: Dergâhın açık olduğu dönemde dervişlerin Kuran-ı Kerim okudukları bölümdür. Türbenin bulunduğu alana giriş bu odadan yapılır. Mekânın içinde Osmanlı Dönemi’nin meşhur hattatlarına ait levhalar sergileniyor.

Semahane: 16. yüzyılda II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Üzeri büyük bir kubbe ile örtülü olan Meydân-ı Şerif adı da verilen bu mahalde semâ yapılır.

 Mescit: 16. yüzyılda II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Üç kapısı bulunan mescidin ahşaptan kündekârî tekniğinde yapılmış ana kapısının aynalığında “Şüphesiz mescitler Allah’a (ibadet etmeye) mahsustur. O hâlde (oralarda) Allah’a ibadetin yanı sıra başka kimseye ibadet etmeyin” (Cin suresi, 18. ayet) yazılıdır

Matbah-ı Şerif (Mutfak): III. Murad tarafından 1584’te yaptırılmıştır. 1867’de yapılan onarımlarda bugünkü halini almıştır. Matbah, Mevlevîlerin yemeklerinin pişirildiği yer olmakla birlikte Mevlevî dervişi olmak isteyen ve “can” diye tabir edilen kişilerin 1001 günlük eğitimleri de burada yapılırdı. Derviş Hücreleri: Müzenin batı ve kuzey yönünde yer alan derviş hücreleri 1584’te III. Murad tarafından yaptırıldı. Zamanla bazı değişikliklere uğrayan hücreler, 2010’da eski hâline dönüştürüldü. Hücreler, Mevlevîlikte 1001 gün süren ve çile adı verilen manevi terbiyeyi tamamlayarak “dede” unvanı alanlara tahsis edilen odalardır.

Haberin Devamı

Aşçı Dede Odası: Aşçı dede, Mevlevîlik’te dervişleri eğiten, manen pişiren ve olgunlaştıran kişidir. Dergâhta şeyhten sonra gelen, dergâhın düzeninden sorumlu olan aşçı dede, ayrıca dergâhın gelir ve giderlerini kontrol ederdi.

MEVLEVÎLİĞİN DOĞUM YERİ

Mevlevîliğin teşkilatlanması

Sultan Veled Odası: Hz. Mevlâna’nın vefatından sonra yakın dostu ve kâtibi Çelebi Hüsâmeddin şeyh olmuştur. Çelebi Hüsameddin’in vefatından sonra topluluğun başına Hz. Mevlânâ’nın büyük oğlu Sultan Veled geçmiştir. Bu dönemde Mevlevîlik teşkilatlanmış, Konya dışında şubeler açılmaya başlanmış; Mevlevilik önce Afyon, Kütahya, Muğla, İstanbul, Tokat, Erzincan gibi şehirlerde, daha sonra da Balkanlardan Hicaz Yarımadası’na kadar olan bölgede yayılmış ve Mevlevîhaneler açılmıştır. 2 Kasım 1312’de vefat eden Sultan Veled, Hz. Mevlânâ’nın yanına defnedilmiştir.

Haberin Devamı

Çelebi Odası: Mevlevîlikte, Hz. Mevlânâ soyundan gelenlere “çelebi”, Mevlânâ’yı temsil eden makama “çelebilik” ve bu makama oturan çelebiye “makam çelebisi” veya “Çelebi Efendi” denmiştir. İstisnaları dışında babadan oğula geçen bu makam sahipleri, tekkelere şeyh tayin etmekle birlikte, şeyh olması teklif edilen kişiye icazetname (izin belgesi) veren onay makamı olmuştur.

Türbedar Odası: Türbedar, Mevlâna Türbesi ile semahanenin bakımından sorumlu olan dededir. Çelebi Efendi’nin bile giremediği Hz. Mevlânâ’nın kabrinin hizmetini görmek türbedar dedeye aitti. En yaşlı dedelerden seçilen türbedârlar evlenmezlerdi.

 Sertarîk Odası: Tarikat başı anlamına gelen sertarîk, Çelebi Efendi’nin yardımcısıdır. Diğer dergâhlarda “Aşçı Dede” unvanına sahiptir. Çelebi Efendi Konya dışında bir yere gittiği zaman, yerine nezaret eden kişidir.

Yeni ufuklar açtı

Şems-i Tebrizî Odası: Şems-i Tebrizî, 1185 yılında Tebriz’de doğmuştur. Küçük yaşlarda, manevî ilimleri öğrenmede gösterdiği kabiliyetle dikkatleri çeken Şems, diyar diyar dolaşarak ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmıştır. Şems, yaklaşık üç yıl süren beraberliğinde Hz. Mevlânâ’nın önünde yeni ufukların açılmasına vesile olmuştur. 1247’de Hz. Mevlânâ’da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler tarafından öldürüldüğü, başka bir rivayete göre de kimseye haber vermeden Konya’yı terk ettiği, sırra kadem bastığı ifade edilir. Bugün Konya’da Şems makamı olarak bilinen türbesinden başka Niğde, Tebriz, Hoy ve Multon’da da türbe veya makamları bulunuyor.

Haberin Devamı

Mevlevî Kıyafetleri Odası: Mevlevî kaynaklarının verdiği bilgilere göre Hz. Mevlânâ’nın döneme özgü giysiler dışında özel bir elbisesi yoktu. Hz. Mevlânâ’dan sonra gelişen ve yayılan Mevlevîlik zamanla diğer mezhep ve tarikatlardan etkilenerek özel bir kıyafet tarzı ortaya koymuştur.

Mevlevî Eşyaları Odası: Tekke eşyaları mensup oldukları tarikatın çeşitli ihtiyaçlarından doğmuştur, çoğu zaman tarikatı temsil eder. Post, zikir tespihi, kandil, keşkül (bağış kabul edilen çanak) gibi tekke eşyaları bazı farklarla hemen bütün tarikatlarda bulunur.

 Mutribhâne: Mevlevî müziğini uygulayan gruba mutrib-mutriban, grubun çalışma alanına mutribhâne denir. Tasavvuf musikisi, eğlendirmek için değil, insanın Allah’a olan kulluğunun farkına varmasını sağlamak için yapılır. Mevlevîlikte ney, rebap (yaylı çalgı), kudüm ve halile (vurmalı çalgı) ile birlikte ut, klasik kemençe, kanun ve tambur kullanılmıştır.

Çerağcı Odası: Çerağ; ışık, mum ve kandil anlamlarına gelir. Tekkelerde büyük önem taşıyan çerağı yakıp söndürmek için ayrı bir görevli tayin edilmiştir. Şadırvan ve Şeb-i Arûs Havuzu:

 Şadırvan, Yavuz Sultan Selim tarafından 1512’de yaptırılmıştır. Eskiden Mevlevîler Şeb-i Arûs törenlerinde altı köşeli mermer havuzun etrafında sema yaptıkları için havuza Şeb-i Arûs Havuzu denmiştir. Müzede burada kısaca tanıtmaya çalıştığım mekânlarda sergilenen Mevlevî etnografyasına ait eserler ile Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı Dönemi sultan ve devlet adamlarının dergâha hediye ettiği eserlerin yanı sıra bir de kütüphane bulunuyor. 1854 yılında kurulan kütüphanede, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerine ait 2 bin 756 cilt içinde dört binin üzerinde el yazması eser yer alıyor. Kitapların tamamı dijital ortama aktarılarak araştırmacıların kullanımına sunulmuştur. En çok ziyaret edilen müzelerden biri olan Mevlânâ Müzesi’ne sizi de bekleriz