ArkeolojiMahkemeağcin Kültürel Jeosit Alanı: Ankara’nın tüfe oyulan tarihi

Mahkemeağcin Kültürel Jeosit Alanı: Ankara’nın tüfe oyulan tarihi

22.11.2021 - 13:17 | Son Güncellenme:

Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde bulunan ve geçmişi Helenistik Dönem’e kadar uzanan Mahkemeağcin Mahallesi, tarihinin yanı sıra doğası ve jeolojik yapısıyla da dikkat çekiyor.

Mahkemeağcin Kültürel Jeosit Alanı: Ankara’nın tüfe oyulan tarihi

Mehmet Sevim | mehmetsevim6606@gmail.com

Haberin Devamı

Arkeolog, Sanat Tarihçisi, Nümismat/Anadolu Medeniyetleri Müzesi

 

Kızılcahamam ilçesi, ormanları ve termal su kaynaklarıyla Ankara’nın Karadeniz’e açılan kapısı gibidir. Kızılcahamam ile Çamlıdere ilçelerinin sınırları içinde kalan 2000 kilometrekare alan, 2010 yılında jeopark olarak belirlendi. Köroğlu Dağlarının volkanik faaliyetleriyle şekillenen alanda, 250 jeosit (eski veya güncel bir jeolojik olayı, süreci, özelliği temsil eden mineral, kaya, fosil, istif, yapı, arazi veya yer şekli) bulunuyor. Turizme açık olan jeositlerden biri de Mahkemeağcin Mahallesi. Mahkemeağcin Mahallesi’ni tanıtmaya, ilginç adının nereden geldiğini açıklayarak başlamak gerekir. Arkeolojik buluntular Osmanlı Dönemi’nde burada yaşamın devam ettiğini gösteriyor. Köyün ilk ismi, “Muhkim veya Muhkem Akça İn” olarak biliniyor. “Sağlamlaştırılmış veya sağlam/ korunaklı beyaz in” anlamına gelen bu isim, bölgeyi tanımlarken ortaya çıkmış, sonradan isme dönüşmüş olabilir. Köyün yaslandığı tepenin batı yüzünü kaplayan beyaz renkli tüf kayaya oyulmuş mekânlar, bu tanımlamanın nedenini açıkça ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Galat Dönemi

Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin bölgede yaptığı yüzey araştırmaları ve arkeolojik çalışmalar, Mahkemeağcin ve çevresinin geçmişinin Helenistik Dönem’e kadar uzandığını gösteriyor. Köyün yakınlarında bulunup köy camisinin önüne konulan, M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen mermer parçasındaki kısa yazıttan burada Galatların yaşadığı anlaşılıyor. Mahkemeağcin’de bu yazıt dışında Galat Dönemi’ne ait arkeolojik kalıntıya henüz rastlanmadı. Anadolu’ya Bithynia kralının yardım çağrısı üzerine üç koldan giren Galatların bir boyu Eskişehir-Pessinus’u, bir boyu Ankara’yı, bir boyu da Yozgat-Tavion’u merkez yapmışlar. M.S. 5. yüzyıla kadar Kelt dilini konuşan Galatlar, zamanla Helenleşmiş, daha sonra siyasi birliğini kaybederek Roma İmparatorluğu hâkimiyetine girmişler.

Bizans Dönemi

Kaynak taramalarında yerleşimin bulunduğu bölgede “Legna” isminde bir istasyona rastlanıyor. Latince olan bu isim, “yakacak odun” ya da “odunluk” anlamına geliyor. İstasyon olarak tanımlanan bu yer konaklama alanı, askeri kışla ya da garnizon olarak kullanılmış olabilir. Hristiyanlığı kabul eden Galatların, Bizans Dönemi’nde de kendi bölgelerinde yaşamaya devam ettikleri söylenebilir.

Haberin Devamı

İki katlı anıtsal mekânlar

Mahkemeağcin Kaya Yerleşimi, köyün yaslandığı volkanik tüften oluşan tepenin batı yüzüne oyulmuş, iki katlı anıtsal mekânlardan oluşuyor. Üst katta yüksek tavanlı idari mekânlar, konaklama odaları, şapel, dini tören salonu ve bir mezar odası bulunuyor. Alt katta ise şarap ya da sirke üretmek için kullanılan üzüm işlikleri ile mahzenler ve bir mezar odası yer alıyor. Küçük sayılabilecek bir yerleşimde yan yana bu kadar işlik ve depolama alanı ile dinî ve idarî mekânın olması, üretimin merkezî bir otorite tarafından yönetildiğini kanıtlıyor.

Mahkemeağcin Kültürel Jeosit Alanı: Ankara’nın tüfe oyulan tarihi

Latin Krallığı bağlantısı

Anıtsal boyutlarda açılmış mekânlar, günümüze kadar kullanılmaya devam ettiğinden tarihleme yapmak için mimari bezemeler ve duvarlara kazılan haç motifleri dışında neredeyse hiç veri elde edilemedi. Hemen hemen her odada bulunan Latin ve Malta haçı kabartmaları, kaya yerleşiminin dinî bir işlevi olduğunu gösteriyor. Yerleşimin hac yollarına olan yakınlığı sebebiyle aynı güzergâhtaki kentlerle ilişkili olduğu ya da 4. Haçlı Seferi’nin akabinde kurulan İstanbul Latin Krallığı ile bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurulması ve baskıları sonucu Bizans İmparatorluğu, Avrupa’dan destek istemek zorunda kalmış; ardı ardına gelen Haçlı Seferleriyle kendi hâkimiyetini kaybedecek hale gelmişti. 4. Haçlı Seferi sonrası, Bizans yönetimi İznik’e çekilmiş, 1204-1261 yılları arasında 57 yıl süren, Haçlıların kurduğu İstanbul Latin Krallığı dönemi başlamıştı. Mahkemeağcin ve civarındaki bu işlikler, yazılı kaynaklarda İznik İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde görülse de muhtemelen Latin ticaret ağına hizmet etti. Bu durumda ticareti elinde tutan Latinlerin, Anadolu coğrafyasındaki etki alanlarının bu bölgeye kadar ulaştığı; büyük olasılıkla, buradaki şarap üretiminin destekleyicisi ve şarap ticaretinin tedarikçilerinin Venedikliler olduğu söylenebilir. Bu sebeplerden yapıları 11. yüzyıl ile 13. yüzyıl başlarına tarihlemek daha doğru olacaktır.

Haberin Devamı

Osmanlı Dönemi

Haberin Devamı

Mahkemeağcin ve çevresinde Osmanlı Dönemi’ne ait ancak birkaç ev onarım geçirerek günümüze ulaşabilmiştir. Mahkemeağcin ve 5 kilometre uzağındaki üzüm işliklerinde bulunan 19. yüzyıla ait seramik parçaları, Osmanlı Dönemi’ndeki yaşam izlerini kanıtlıyor. Geç dönemlerde bazı mekânların zeminine açılan çukurların, yiyecek depolama veya alet dolabı gibi kullanıldığı anlaşılıyor. Bazı odalarda duvar ve sedirlerin içlerinin oyularak hayvan yemliği yapılması, duvarlarda hayvan bağlama deliklerinin bulunması, mekânların uzun zaman ahır olarak kullanıldığını gösteriyor.

Mahkemeağcin Kültürel Jeosit Alanı: Ankara’nın tüfe oyulan tarihi

Restorasyon çalışması

Mahkemeağcin’de ortaya çıkarılan kaya yerleşiminin restorasyon çalışmalarına başlandı. Güneş ve yağmurdan olumsuz etkilenen tüf kaya yapısını bu etkenlerden korumak, ayakta kalmasını sağlamak için gerekli proje hazırlıkları yapılıyor. Kızılcahamam ve çevresinde bulunan Roma ve Bizans Dönemi’ne ait çok sayıdaki arkeolojik eser, ilçe merkezindeki müzede sergileniyor. Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı’nın en ilginç bölümü olan Mahkemeağcin’in başka bir özelliği de balıkçıl kuşların göç yolu üzerinde olması. Her yıl mayıs-haziran aylarında buraya gelen kuşlar, önceki yuvalarını kullanıyor, ilk kez gelenler ise yeni yuvalar yapıyor. Yavrularını uçuruncaya kadar burada kalan balıkçıl kuşlar, su kaynakları kuruyunca yöreden ayrılıyor. Tarih, doğa ve jeoloji gezisi yapmak isterseniz yolunuzu Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı’na, özellikle de Mahkemeağcin’e düşürmenizi kesinlikle tavsiye ederiz.

Çöpteki bilgi bankası

Neolitik Dönem’den Erken Roma’ya kadar kesintisiz yerleşim yeri olarak kullanılan Tatarlı Höyük’te 4 bin yıl öncesine ait çöp çukuru gün yüzüne çıkarıldı. Çukurova’nın en büyük yerleşim yerlerinden biri olan Tatarlı Höyük’teki kazılar, Çukurova Üniversitesi’nden Doç. Dr. Serdar Girginer başkanlığındaki ekip tarafından 2007’den bu yana sürdürülüyor. Adana’nın Ceyhan ilçesinde yer alan höyükte devam eden kazılarda bu sezon M.Ö. 2. binin ilk yarısına tarihlenen, Orta Tunç Çağı’nda kullanılan çöp çukuru bulundu. Arkeologlar çalışmalarının ilerleyen bölümünde çöp çukuruna ait daha fazla detay elde etmeyi hedefliyor. Doç. Dr. Girginer, “Çöp çukurları biz arkeologların arazide çok sevdiği oluşumlardır. O dönemin insanları kırılan her şeyi, yediği, içtiği her şeyin artıklarını çöpe atabiliyor. 4 bin yıl önceye ait bir çöp çukuru, içinde o dönemin insanlarının kullandığı kap kaçak parçaları ve kült eşyaları da bulunmaya başladı. Çöplükler çok önemli bilgi bankasıdır, yedikleri bitkileri, hayvanları, kullandıkları eşyaları her şeyi bize verir.”

Mahkemeağcin Kültürel Jeosit Alanı: Ankara’nın tüfe oyulan tarihi

Perre’de bağcılığın izleri

Kommagene Krallığı’nın beş büyük kentinden biri olan Adıyaman’daki Perre Antik Kenti’nde 1400 yıllık şarap işliğine rastlanıldı. Perre Antik Kenti’nde 2001 yılında başlayan ve aralıklarla süren kazı çalışmalarında bu yıl tarihi Roma çeşmesi, büyük blokal taşlar, su kanalları ve çeşitli mimari yapılar ortaya çıkarıldı. Müze Müdürü Mehmet Alkan, Perre Antik Kenti’nin bağcılıkta önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Kentin orta kısmında Roma çeşmesinin kuzey kısmında başlattıkları kazılarda M.S. 6. yüzyıl ile tarihlenen işlik tespit ettiklerini dile getiren Alkan, “Bu işlik 2x2 metre ebadında olup yaklaşık 2 metre 50 santim uzunluğuna sahip. 40 dönümlük alanda üzüm hasadının yapılmasıyla beraber, burada üzümler ezildikten sonra yaklaşık 3 ila 4 ton üzüm suyunun biriktirildiği işlik olarak ortaya çıkıyor” dedi. Perre Antik Kenti’nde bağcılığın önemli gelir kaynağı olduğunu ifade eden Alkan, “9 yerde şarap işliğinin tespit edilmesi ve hemen kentin orta kısmında devasa bir işliğin tespit edilmesi bağcılığın burada önemli olduğunu göstermektedir” diye konuştu.

Mahkemeağcin Kültürel Jeosit Alanı: Ankara’nın tüfe oyulan tarihi

Boncuklu Tarla’da 12 bin yıllık tapınak gün yüzüne çıkarıldı

Mardin’in Dargeçit ilçesindeki Boncuklu Tarla’da 12 bin yıllık olduğu düşünülen tapınak ortaya çıkarıldı. Sümer, Akad, Hitit, Urartu, Roma, Selçuklu ve Osmanlı’nın da aralarında yer aldığı 25 medeniyete ev sahipliği yapan alanda, 2012 yılında başlatılan arkeolojik kazıların dördüncü sezonu tamamlandı. Höyükte bugüne kadar, mimari kalıntı, ev, özel yapı, kamu binaları ile mezarlarda 130 bireye ait iskeletler, 100 bini aşkın boncuk ve Neolitik Dönem’e ait 11 bin 300 yıla tarihlendiği düşünülen tapınak gün yüzüne çıkarıldı. Boncuklu Tarla’da son olarak 12 bin yıllık olduğu tahmin edilen tapınağın gün yüzüne çıkarılması heyecan yarattı. Kazı Başkanı Doç. Dr. Ergül Kodaş, tapınağa ilişkin şu bilgileri verdi: “İçerisinde ocakları ve sunakları var. Ayrıca bazı sunaklar içerisinde de boğa başlarının bilinçli olarak bırakılmış olduğunu görebiliyoruz. Bulunan yapı hem Göbeklitepe ile hem de bölgede bu döneme ait yapılarla benzer özellikler taşıyor. Yapının kendine özgü bir mimari üslubu, şekli ve iç düzenlemesi var. Bu özellikleriyle benzeri başka bir yerde var diyemeyiz. 12 bin yıla tarihlenen bir tapınak olduğunu söyleyebiliriz.”

Antik tiyatroda bir ilk

Smyrna Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Akın Ersoy, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi adına antik kentte yürütülen çalışmalarda hiç beklemedikleri buluntularla karşılaştıklarını söyledi. Kazı sırasında “latrina”ya (tuvalet) rastladıklarını ifade eden Ersoy, “Bizim bildiğimiz tiyatroların yakınlarında, gelen izleyicilere hizmet eden latrinalar var ama böyle tiyatronun sahne binası içerisinde bir mekanın tuvalet olarak kullanılıyor olması bir ilk” ifadelerini kullandı. Ersoy, latrinanın 12-13 kişinin birlikte kullanabileceği, “U planlı” oturma düzenine sahip bir tuvalet olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Çok sayıda kişinin bir arada bu tuvaleti kullanması aynı zamanda sosyalleşmeyi de beraberinde getiriyordu. Sadece sahne binasında çalışan ve yine tiyatroda performans gösteren sanatçılar tarafından kullanıldığını düşünüyoruz. Çünkü sahne binası izleyiciye kapalı. Bunu ‘sanatçı tuvaleti’ olarak değerlendirmek mümkündür. Bu da Akdeniz coğrafyasındaki tiyatrolarda bir ilk olarak karşımıza çıkıyor.” Ersoy, tiyatronun tarihinin M.Ö 2. yüzyıla dayandığını, latrinanın ise M.S. 2. yüzyılda tiyatroda yapılan büyük çaplı değişiklikler sırasında inşa edildiğini değerlendirdiklerini belirtti.