18.10.2024 - 03:19 | Son Güncellenme:
Antalya’nın 31 km kuzey-batısında, Antalya-Burdur yolu üzerinde, kara yoluna çok yakın bir noktada, Döşemealtı ilçesi Yağca Mahallesi sınırları içinde Türkiye’nin en güzel ve en büyük doğal mağarası bulunur: Karain.
Karain Mağarası, Batı Toros (Anti-Toros) zinciri içindeki Katran Dağı-Çadır Tepesi’nin doğuya doğru alçalan Kratese Dönemi kalkerli yamaçları içine oyulmuştur ve deniz yükselmelerinin kalıntısı olan geniş bir ovaya hâkim konumdadır. Miyosen ve Pliyosen boyunca şekillenmiş olan bu ova, denizden 300 metre yüksekliktedir. Karain Mağarası da önünde uzanan bu ovadan 100 metre, deniz seviyesinden de yaklaşık 400 metre yükseklikte yer alır.
Araştırma tarihi
Mağara, 1946 yılında Prof. Dr. İsmail Kılıç̧ Kökten’in, o sırada öğrencisi olan Prof. Dr. Fikret Ozansoy ile birlikte Gurma (Kurma) köyü mağaralarına yaptığı bir gezi sırasında saptanmış̧ ve arkeoloji dünyasına kazandırılmıştır. Kökten’in aynı yılda başlattığı kazılar, vefat ettiği 1974 yılına kadar, aralıklarla devam etmiştir.
Kökten’in kazılarına denk gelen yıllarda, Paleolitik ve Epi-paleolitik kazılar ikinci sınıf kazılar olarak görüldüğü için, kendisi çok zor şartlarda ve büyük özveriyle kazıları sürdürmüştür. Kazının en büyük lüksü, Antalya’nın eski valilerinden Nuri Teoman’ın girişimiyle yaptırılmış̧ olan küçük bir müze binasıydı.
Kökten’in vefatından sonra Karain Mağarası 11 yıl boyunca kaderine terk edilmiş ve dolguları da büyük ölçüde tahrip olmuştur. İkinci dönem kazılar, 1985 yılında o dönem doçent olan Işın Yalçınkaya’nın bilimsel sorumluluğunda, Antalya Müzesi adına multi-disipliner bir yaklaşımla yeniden başlatılmıştır. 1986 yılından itibaren de Prof. Dr. Yalçınkaya’nın başkanlığında devam eden kazılar 2015 yılına kadar aralıksız sürmüştür. Bu süreçte kazı evi yapılmış, açık hava laboratuvar koşulları iyileştirilmiş, Yağca köyünden mağaraya kadar elektrik hattı çekilmiş ve mağaranın içi ışıklandırılmıştır.
Üçüncü dönem kazıları da 2015 yılından itibaren Prof. Dr. Harun Taşkıran başkanlığında başlatılmıştır. Taşkıran’ın ardından çalışmalar bu yıldan itibaren Prof. Dr. Kadriye Özçelik’in başkanlığında sürmektedir.
Yaşam hep sürdü
Karain Mağarası, bir mağaralar ağı niteliğindedir ve farklı büyüklükteki yedi gözden yani boşluktan oluşmuştur.
Bölgede tarih boyunca süregelen karstik oluşumlar sonucu bugün bile çok sayıda su kaynağı vardır. 1992 yılında mineralojik incelemeler için Karain Mağarası kazılarına katılmış olan Jeolog M. Pawlikowski’nin önderliğinde yapılan bir araştırma sonucunda ovada Pleistosen boyunca ve Holosen’in başlangıcında bir gölün bulunduğu kanıtlarıyla ortaya çıkmıştır.
Karain Mağarası, Anadolu ve Yakın Doğu tarihi açısından önemli bir Paleolitik merkezdir. Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç Çağı ve sonrasındaki Klasik Çağ’da insanlar tarafından sürekli bir biçimde iskân edilmiştir. Karain Mağarası’nda yapılan kazılarda elde edilen arkeolojik buluntular, mağarada Alt Paleolitik’ten Geç Roma Dönemi’ne kadar yerleşim izleri gösterir. Klasik dönemlerde daha çok adak mağara (tapınak) niteliğinde kullanılmış olup, mağara alnı ve dış duvarları üzerinde Grekçe kitabe ve nişler bulunmaktadır.
Bugün dünyada bilinen Paleolitik mağaraların çoğu yalnızca bir dönemi temsil ederken, Karain Mağarası alt, orta ve üst olarak kesintisiz bir katmanlaşma gösterir. Bu özelliği ile hem bu açıdan hem de Yakın Doğu ve Avrupa arasındaki bağlantılar ve göç yolları konularına ışık tutar.
Pek çok konuda ilklere de ev sahipliği yaptığını biliyoruz bugün Karain Mağarası’nın. Örneğin Anadolu’nun ilk Neandertal fosil kalıntısı, Anadolu Orta Paleolitik’inde bulunmuş ilk organize ocak kalıntısı vs… Daha da önemlisi Karain, süre bakımından insanlık tarihinin yüzde 99’luk bir bölümünü kapsayan Paleolitik Çağ’ın Alt, Orta ve Üst evrelerini ve Epi-Paleolitik Dönem buluntularını bir arada veren ünik bir mağaradır. Ayrıca bugün için Karain Mağarası, Anadolu’da Neandertallere ait kalıntılar veren ilk ve tek mağaradır.
Karain Mağarası yalnızca Anadolu uygarlık tarihine değil, aynı zamanda doğa tarihine de ışık tutacak önemli verilere sahiptir. Başka hiçbir yerde eşi benzeri görülmemiş bir oran ve çeşitlilikte kalıntılar ele geçmiştir tüm kazılar boyunca (makro ve mikro memeli hayvan kalıntıları, taşıl dışkılar, kuş ve balık kalıntıları, deniz ve kara yumuşakça kabukları, bitki tohumları, polenler, odun kömürü kalıntıları).
Mağaranın buluntularının bir bölümü mağaranın hemen yanında yer alan Karain Müzesi’nde, bir bölümü de Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.
Karain Mağarası kazıları dünya ve insanlık tarihini anlamak açısından çok önemli veriler sunan bir arşiv gibidir. Turizm açısından da büyük önem taşıyan Karain Mağarası, Antalya bölgesine gelen tüm ziyaretçilerin gezilerine renk, bilgi dağarcıklarına da paha biçilmez bilgiler katacaktır.