17.03.2025 - 02:58 | Son Güncellenme:
İnsanlık tarihini bir yol(culuk) olarak düşündüğümüzde, bu uzun ve meşakkatli yolda bize en uzun süre eşlik eden yoldaşımız köpekler oldu. Doğaya bağımlı vahşi yaşamdan sıyrılıp yerleşik hayata geçerken, tarımı öğrenirken, toplumlar kurarken, kıtalar keşfederken ve hatta savaşırken bile köpekler hep bizimleydi. Onlar, avcılık ve toplayıcılıkla geçinen atalarımızın sadık dostları, göçebe toplumların çobanları, yerleşik hayatın bekçileri ve modern dünyada ise rehberlerimiz, yardımcılarımız, hatta bazen sadece birer dost olarak hayatımızın merkezinde yer aldı.
Bu derin bağa rağmen köpekler insanlık tarihindeki en fazla haksızlığa uğrayan hayvanlardan biri oldu. Onlar bir taraftan sadakatin, vefanın ve koruyuculuğun sembolü olarak görülürken, diğer taraftan korkunun, pisliğin ve hatta uğursuzluğun kaynağı olarak nitelendirildi. Bazı kültürlerde kutsal kabul edilirken, bazı yerlerde ise dışlandı ve zulme uğradı. İnsanların köpeklere bakışı, kültürlere, inançlara ve zamana göre değişiklik gösterdi. Ancak bir gerçek değişmedi; köpekler, insanın en eski ve en sadık yol arkadaşlarından biri olarak tarihin her döneminde onun yanında yer aldı.
Avcıyla kurdun arkadaşlığı
Köpeklerin insanlarla olan ilişkisi, bilinen en eski evcilleştirme örneklerinden biridir. Arkeolojik ve genetik araştırmalar, köpeklerin günümüzden önce yaklaşık 20.000 ila 40.000 yıl arasındaki bir zaman diliminde, kurtlardan ayrılarak evcilleştiğini gösterir. Ancak bu ilişkinin tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl meydana geldiği konusunda farklı teoriler vardır.
Bazı bilim insanları, avcılık yapan insanların avlanırken yetim kalan kurt yavrularını yanlarına aldığını ve zamanla bu hayvanların insanlara alışarak evrimsel bir değişime uğradığını öne sürer. Diğer teoriye göre ise kurtlar, insanların konakladığı yerlerin çevresinde biriken yemek artıklarıyla beslenmeye başlamış, zamanla insanlara alışan daha az agresif bireyler hayatta kalarak insana bağımlı hale gelmiştir.
İlk temas her nasıl gerçekleşmiş olursa olsun, insanlar bu hayvanların keskin koku alma yeteneklerini ve güçlü içgüdülerini fark ederek onları avcılıkta kullanmaya başlamış, böylece insanlar köpeklerin av yeteneklerinden ve bekçilik özelliklerinden faydalanırken, köpekler de insanlardan düzenli olarak yiyecek ve bakım elde etmiştir. Avcı-toplayıcı kültürlerin mağara ve kaya sanatında avcılara eşlik eden tasmalı köpekler, ilk insanların köpekleri belirli görevler için eğitmeye başladığını gösterir
Yerleşik hayata geçiş sürecinde de köpekler, özellikle çobanlık görevinde önemli bir rol oynamış olmalıdır. Sürüleri yırtıcılardan koruyan ve hayvanları yönlendiren çoban köpekleri, hayvancılıkla uğraşan toplumların vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Köpekler bu süreçte köyleri ve evleri vahşi hayvanlardan ve diğer tehditlerden koruyan sadık bekçiler olmuştur. İsrail’deki Ain Mallaha yerleşmesinde, 12 bin yıl öncesine tarihlenen bir mezarda, bir insan, eli bir yavru köpeğin üzerinde olacak şekilde gömülmüştür. Köpek evcilleştirmenin en eski arkeolojik kanıtlarından biri olan bu mezar, o dönemde köpeklerin yalnızca işlevsel bir araç olmadığını, aynı zamanda sevilen ve değer verilen varlıklar haline geldiğini de gösterir.
Antik dünyada köpekler
Medeniyetler geliştikçe köpekler de toplumların farklı kesimlerinde önemli roller üstlendiler. Eski Mısır, Mezopotamya, Yunan ve Roma uygarlıkları, köpekleri farklı şekillerde konumlandırdı.
Mezopotamya sanatında yönetici sınıftan şahısların katıldığı av sahnelerinde köpeklerin de ava eşlik ettiği görülür. Avda ve savaşta kullanılan köpeklerin yetiştirilmesi için özel çiftlikler tesis edildiği yazılı belgelerde geçer. Mezopotamya’da köpekler ayrıca, sağlık tanrıçası olarak kabul edilen Gula/Ninisina ile yakından ilişkiliydi ve onun sembolüydü. Dini ritüellerde köpekler kullanılmış, tedavi süreçlerinde yaralar veya iyileşmesi istenen uzuvlar köpeklere yalatılmıştır. Tanrıça Gula’nın İsin kentinde bulunan “Köpek Tapınağı”nda ortaya çıkarılan çok sayıda köpek gömüsü ve köpek figürini bu ilişkinin kanıtıdır. Eski Anadolu kültürlerinde de köpekler şifa ile ilişkilendirilmiştir. Hitit ritüellerinde yavru köpekler kurban edilerek etleri yakılır ya da kemikleri, yağı ve dışkıları şifa ritüellerinde kullanılırdı.
Antik Mısır uygarlığında da köpekler pratik işlevlerinin yanı sıra dinsel inanç ve mitolojide yer bulmuştu. Köpekler, ölülerin koruyucusu ve ölümden sonraki yaşamın rehberi kabul edilen çakal başlı Anubis’in yardımcılarıydı. Anubis ölülere diğer dünyaya yolculuklarında rehberlik ederken, köpekler de sahiplerine eşlik ederdi. Bu inanç doğrultusunda sahipleriyle birlikte mumyalanarak gömülen birçok köpek mezarı ortaya çıkarılmıştır. Tarihte kayda geçmiş en eski köpek ismi olan Abuwtiyuw (Abutiu) da Giza’da ortaya çıkarılan böyle bir mezarda yatan köpeğe aittir.
Antik Yunan ve Roma uygarlığında da köpekler hem dünyevi hem de ilahi hayatta çeşitli roller üstlenmiştir. Antik Yunan uygarlığının en ünlü köpeği, yer altı dünyasının tanrısı Hades’in köpeği Kerberos’tur. Yer altı dünyasının kapılarını bekleyen ve oradan kimsenin dışarı çıkmasına izin vermeyen üç başlı korkunç köpek Kerberos yazılı ve görsel eserlerde çok sık tasvir edilmiştir. Antik Yunan’da da köpekler sağlık ile ilişkiliydi ve sağlık tanrısı Asklepios’un yardımcısı rolündeydi. Antik Yunan’ın, en ünlü mitolojik köpeklerinden biri de Odysseus’un köpeği Argos’tur. Odysseus yıllar süren yolculuğundan sonra eve döndüğünde, yaşlı ve bitkin haldeki köpeği Argos onu hemen tanıyarak kulaklarını dikmiş ancak hemen ardından son nefesini vermiştir.
Dünyanın diğer antik uygarlıklarında da köpekler pratik rollerinin yanı sıra mitolojide ve ruhani geleneklerde önemli bir yere sahip olmuştur. Sadakatleri, keskin duyuları ve koruyucu rolleri onları dini inançlarda güçlü semboller haline getirmiştir. Hindu ve Budist geleneklerinde, Mezoamerikan inançlarında, Zerdüştlükte ve daha birçok inanışta köpekler hem yaşamda hem de ölümde ruhani varlıklar, koruyucular ve rehberler olarak kabul edilmiştir.
Tarihin sessiz tanıkları
İnsanlar ve köpekler arasındaki ilişki, tarihteki en eski ve en kalıcı ortaklıklardan biridir. Köpekler insanlık tarihinin hemen her aşamasında bizimle oldular. Onlar sadece sadık dostlarımız değil, avcılarımız, koruyucularımız, savaşçılarımız ve inançlarımızın bir parçasıydı. Arkeoloji bize köpeklerin yalnızca birer evcil hayvan olmadığını, insanlığın şekillenmesinde aktif bir rol oynadığını gösteriyor. Kaybolan medeniyetlerin izini sürerken, belki de yanımızda sessizce yürüyen bir dostun ayak izlerini de unutmamalıyız.
Modern dünyada artık olaylara etnosentrik (insan merkezli) bir perspektiften bakılmamaktadır. Günümüzde bize bağımlı olan hayvanlara bakış açımız yalnızca alışkanlıklarımızı değil, etik değerlerimizi de değiştirmektedir. Eskiden insanlar köpeklere evcilleşme şansı vermişti. Şimdi ise köpekler insanlara daha “insan” olma fırsatı sunmaktadır. Köpekler, toplumların kültürel ve ahlaki evriminin bir parçasıdır. On binlerce yıldır bizimle olan bu dostlarımıza daha iyi şartlar sunmak, onları korumak ve hak ettikleri sevgiyi göstermek, insanlık olarak bizim sorumluluğumuzdur. Onları sadece birer “hayvan” olarak değil, binlerce yıllık yol arkadaşlarımız olarak görmeliyiz.
Günümüzün ırkları Roma Dönemi’nden
Bugün bildiğimiz anlamdaki evcil hayvan anlayışının temelleri Roma Dönemi’nde atılmıştır. Roma İmparatorluğu’nda yalnızca av veya sürü yönetimi için değil, estetik ve duygusal nedenlerle de köpek yetiştirilmiştir. Günümüzün belirgin köpek ırkları ilk defa bu dönemde yetiştirilmiş, Geç Roma Dönemi’nde ise ilk kez süs köpekleri veya minyatür köpekler görülmeye başlamıştır. Evcil hayvan olarak kullanılmanın yanı sıra, büyük köpekler askeri faaliyetlerde de kullanılmak amacıyla yetiştirilmiştir.
Magazin dünyası günlerce onların aşk iddiasını konuştu. İddialara cevap vermemeyi tercih eden Nesrin Cavadzade ve Pamir Pekin'den yeni paylaşım geldi.