21.03.2022 - 10:28 | Son Güncellenme:
Aykut Ferah - Milliyet Arkeoloji Proje Danışmanı
Dünyada her şey gibi tarih dediğimiz geçmiş de insan ürünüdür ve onun için vardır. Tarih bir aynadır, arada bir ona bakarak dünü, bugünü ve yarını görüp, şekillendirip, anlamlandırabilir. Anadolulular olarak ne şanslıyız ki yeryüzü coğrafyasında geçmiş kültürel miras ve düşünce ürünleriyle bugüne ve geleceğe yön verme niteliğinde ürünler ve örnekler gösterebileceğimiz yegâne topraklarda doğmuş Anadolu medeniyet dairesinin mirasçılarıyız. Dün, Anadolu için medeniyet feneri gibidir. Hem bugüne ışık tutarak günümüzü aydınlatır hem de ışığıyla yarınlara ulaşarak geleceğe yönelik endişelerden sıyrılmamıza vesile olur. Anadolu, medeniyet tarihinde çok defa dünyanın siyasi, askeri ve bilim odaklı önder kara parçası olmuştur. Bu medeniyetlerin en önemlilerinden biri de bu ayki kapak konumuz olan Hitit Devleti’dir. Hattuşa’da küçük bir siyasi yapı olarak kurulan ancak zaman içerisinde siyasi hâkimiyetini hem batıya hem de doğuya doğru aktararak büyük bir uygarlık haline gelen Hitit uygarlığı, varlık gösterdiği sürece Anadolu’da güçlü bir egemenlik sahası yaratmış ve uyguladığı başarılı siyasi ve askeri stratejiler ile birçok devleti kontrolü altına almıştır
Önemli katkılar
Hititler Anadolu’da yaşayan çoğu küçük krallığı hâkimiyeti altına almış ve uygarlıklarının yıkılışına kadar Anadolu’ya devlet yönetimi, siyaset ve diplomasi geleneği ile ilgili önemli katkılar sunmuşlardır. O dönemdeki diplomasi geleneğini, günümüz şartları ile değerlendirmek elbette ki mümkün değildir. Ancak diplomasiyi, müzakereler ve elçiler düzeyinde görüşmeler yoluyla iki topluluk arasındaki ilişkileri yapılandırma sanatı olarak ele aldığımızda, Hititlerin çağının en önemli diplomasi örneklerini sundukları yadsınamaz bir gerçektir. Adalet, istikrar, düzen ve huzur her zaman önem verilen konular olduğu için, bu doğrultuda düzenlemeler yapılmasına her dönem dikkat edilmiştir.
Kadeş Antlaşması
Hitit Devleti gibi büyük bir organizasyonu yönetmek doğal olarak, çevre ülkeler ile ilişki içinde olmayı gerektirmekteydi. Bu ilişkileri düzenleyen ve azımsanmayacak sayıda olan devletlerarası yazışmalar ise genellikle çivi yazılı tabletlerle yapılıyordu. Bu anlaşmalardan en önemlisi şüphesiz M.Ö. 13. yüzyılın başlarında III. Hattuşili ve II. Ramses arasında imzalanan Kadeş Antlaşması’dır. Hitit-Mısır Ebedi Barış Antlaşması olarak da bilinen Kadeş Antlaşması, Hitit Devleti’nde diplomasinin en az savaş stratejileri kadar önemli bir silah olduğunu da kanıtlayarak tarihteki bilinen ilk uluslararası barış antlaşması olmuştur. Hüküm sürdüğü dönem boyunca birçok siyasi ve diplomatik strateji ile başarılı bir yol izleyen ve bu sayede de güçlü devlet statüsüne erişen Hitit uygarlığı, bu barış antlaşması ile bir kez daha diplomatik başarı örneği sergilemiştir. Kadeş Antlaşması gerek iki büyük devlet arasında gerçekleşen ilk diplomasi örneği olması gerekse iki büyük güç arasında barış, eşitlik, saldırmazlık ve iyi komşuluk ilişkilerini temel alan ilk antlaşma olması bakımından hem uygarlık tarihinde hem de uluslararası ilişkiler disiplininde büyük bir önem arz etmektedir. Antlaşma ilk diplomatik metin olmanın ötesinde, içerdiği hükümler gereği antlaşmanın bağlayıcılığı, uluslararası barış ve güvenliği temel alması, bu doğrultuda bir ittifaktan bahsetmesi açısından hem uluslararası ilişkiler hem de uluslararası hukuk açısından önemli bir konuma sahiptir.
Bugüne yansıması
Tarih tekerrürden ibarettir ve barışa en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerde, daha birkaç gün önce, “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün evlatları olarak Rusya-Ukrayna savaşı taraflarını Antalya’da bir araya getirerek diplomatik yolları zorluyor olmamız Hititlerden bu yana gelen Anadolulu genlerimizdendir.
İstanbul Arkeoloji Müzelerinde
Modern diplomasinin temeli olmasından dolayı büyütülmüş bir kopyası New York’taki Birleşmiş Millet Binası’nda da sergilenen, Mısır’da tapınakların duvarlarına da kazınan anlaşmanın bir nüshası Boğazköy kazılarında bulunmuş olup günümüzde MüzeKart’ınız ile ziyaret edebileceğiniz İstanbul Arkeoloji Müzelerinde görülebilir.