23.01.2023 - 03:58 | Son Güncellenme:
Ali Akar | aliakar-34@hotmail.com/Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesine bağlı Celaliye Köyü’ndeki Celaliye Ortaokulu Arkeoloji Kulübü olarak bu yıl “ArkeoÇocuk” adını verdiğimiz bir proje başlattık. Amacımız öncelikle arkeoloji bilimini tanımak, bol bol okuyarak bilgi sahibi olmak ve geçmişi somut olarak ellerimizle yeniden canlandırmaktı. Özellikle 10-12 yaş aralığındaki çocuklarımızda arkeoloji sevgisini oluşturabilirsek geleceğin bilinçli toplumu için büyük bir adım atmış olacağımıza inanıyorduk. Aslında her şey üniversite eğitimim sırasında aldığım arkeoloji derslerinin ilgimi çekmesiyle başladı. Arkeoloji, geçmiş uygarlıkların seslerini çağlar ötesine duyuran gizli bir yöntemdi benim için. Bu süreçte derslerden fırsat buldukça arkeoloji hakkında araştırmalar yapmaya başladım. Sınavlar, atanma, görev yerleri derken araya yıllar girdi. Zaman zaman tarih okumalarımın arasındaki arkeolojik bilgiler, haberler, içimdeki arkeoloji heyecanını ortaya çıkarsa da uzun süreli olmuyordu. Ta ki Milliyet Arkeoloji dergisi ile tanışana kadar. 2022 Mayıs’ında elimde dergim, bir yandan okuyor bir yandan düşünüyordum; “Neden öğrencilerimle uzun soluklu bir proje yapmıyorum?” Hemen aklıma gelen fikirleri kâğıda dökmeye başladım. Ertesi gün öğrencilerime projeden bahsedip ne düşündüklerini sordum. Gözleri heyecanla parlamıştı. O hafta boyunca yapabileceklerimiz üzerine konuştuk. Haziranda okulların tatil olmasıyla birlikte ara vermiş olsak da okumalarımız, araştırmalarımız devam etti.
Dergi editörümüz Görkem Bey’in kendi arşivinden öğrencilerimize gönderdiği Milliyet Arkeoloji’nin eski sayıları da yeni fikirler üretmemize epey katkı sağladı. Eylül ayı ile birlikte “Arkeo-Çocuk” adını verdiğimiz projemiz netleşmeye başlamıştı.
Yapılan çalışmalar
İşe ilk mağara resimlerini çizerek başladık. Öğrencilerimin ellerinde rengârenk kalemleri kâğıtla buluşurken binlerce yıl öncesinde yaşadıklarını hayal ediyor ve çizdikleri resimleri hissediyorlardı. Ardından çevremizden topladığımız taşlarla minik heykeller, şekiller yaptık ve taşlar üzerine çeşitli resimler çizerek insanların geçmişte doğayı sanatla nasıl birleştirdiğine bizzat yaparak şahit olduk. Çalışmalarımızda farklı materyaller kullanmak hem bizlere farkındalık kazandırıyor hem de geçmişte insanların çevrelerinden nasıl yararlanmış olabilecekleri hakkında yeni ufuklar açıyordu. Bu sıralarda Göktürk alfabesi ile tahta parçalar üzerine metinler yazmaya başladık. Hiyeroglifi de atlamamalıydık. Papirüse benzetmeye çalıştığımız kâğıtlar üzerine hiyeroglifleri yazmaya başladık. Kil üzerine çivi yazısı, topraktan mini tümülüs örnekleri, bahçede kazı alanı hazırlama, mitolojik öyküler yazma, müzelere ve kazı alanlarına geziler gibi daha pek çok etkinlik de gerçekleştirilmek üzere bizleri bekliyor. İlkbaharda gerçekleştirmeyi planladığımız arkeoloji sergimizin ise tüm çalışmalarımızın bir yansıması olacağı inancındayız. Şimdiden dergi ekibimizi ve tüm arkeoloji sevenleri sergimize davet ediyoruz!