22.08.2022 - 00:05 | Son Güncellenme:
Nükhet Everi
Nükhet Everi x nukheteveri@yahoo.com- Antalya’da şehrin merkezinde kaleye ve limana doğru bakan bir erkek heykeli vardır. Bu, Antalya şehrini kuran ve ona adını veren Kral II. Attalos’un heykelidir. Belki de bu doğal limana ayak basıp buraya bir kent kurmaya karar verdiği anda da tam buradan böyle bakıyordu kuracağı şehre. M.Ö. 159-138 yılları arasında hüküm süren II. Attalos, Pergamon Krallığı diye de adlandırılan Attalos Krallığı’nın bir üyesiydi. Bu krallık Antik Çağ’da bütün dünyanın ve dolayısıyla Anadolu’nun kaderini belirleyen önemli bir krallıktı. Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılındaki ölümünden sonra İmparatorluğu; Antigonos, Ptolemaios, Lysimakhos ve Seleukos adlı dört generali arasında paylaştırılmıştı. Artık birer kral olan bu generaller, birbirleriyle asla dost olmadılar ve onların da ardıllarının da savaşları sürüp gitti. Frigya bölgesi Antigonos’a verilmişti, kuzeye doğru topraklarını genişletip Pergamon’u (Bergama) da sınırlarına kattı. Antigonos M.Ö. 301’de İpsos Savaşı’nda hem yenilip hem de ölünce, tüm varlığı Trakya Kralı olan Lysimakhos’a kaldı. Lysimakhos’un, Çanakkale’yi geçip Pergamon’a ilerlerken ele geçirdiği bir şehirden aldığı 9000 gümüş talent (1 talent en az 20 kg) değerinde büyük bir hazinesi vardı. Pergamon’u ve büyük hazinesini Philetairos adında, bir zamanlar Antigonos için de çalışmış olan birine emanet etti. Philetairos’un babasının adı Attalos’tu. Karadeniz’de, Filyos’ta doğmuştu, annesi Paflagonyalıydı. Her ne kadar Karadeniz’den geliyor olsa da baba tarafından Makedonyalı olmalıydı. Philetairos’un kardeşi Eumenes de Amastris (Amasra) yönetimini üstlenmişti.
İki kralın ölümü
Philetairos, Lysimakhos’a 20 yıl sadık kaldı. M.Ö. 282’de Philetairos, Lysimakhos’a karşı ayaklandı. O sırada Suriye kralı olan Seleukos’a sadakat mesajlarını iletti. Büyük İskender’in iki eski generali bir yıl sonra Magnesia ad Sipylum’un (Manisa) kuzeyinde Koripedion’da savaştılar ve Lysimakhos, Seleukos I. Nikator’a karşı hem savaşı kaybetti hem de savaş alanında öldü. Artık Pergamon, Seleukos’a aitti. Seleukos, Lysimakhos’un Avrupa’daki topraklarını da ele geçirdi ama Makedonya yolunda Lysimakhea kentine vardığında öldürüldü. Philetairos, Seleukos’un cesedini büyük bir bedel karşılığında aldı. Ceset yakıldıktan sonra külleri Suriye’nin yeni kralı, Seleukos’un oğlu Antiokhos’a gönderildi. Philetairos, Suriye ile iyi ilişkiler içindeydi. Pergamon sikkelerinde Seleukos yer alıyordu. Philetairos’un erkek kardeşi Eumenes de Amastris’i Pontus Kralı’na bırakıp Pergamon’a döndü. Şehirde bu dönemde müthiş gelişmeler yaşandığı anlatılır. Philetairos, Lysimakhos’un hazinesiyle hem Pergamon’u imar etmiş hem de Helen dünyasında saygınlık kazanmak adına pek çok kente ve tapınağa bağışlar yapmıştı. O dönemde Pergamon’un sınırları Orta Kaikos (Bakırçay) Vadisi’nde, Yunt Dağı ve Soma bölgesiyle sınırlıydı. Philetairos M.Ö. 263’te ölünce, varisi olmadığı için evlat edindiği yeğeni, yani kardeşi Eumenes’in oğlu I. Eumenes tahta çıktı. Onun zamanında Suriye ile ilişkiler bozuldu. I. Eumenes, Suriye Kralı I. Antiokhos’a karşı ayaklanıp zafer kazandı. I. Eumenes’in Pergamon’da heykelleri dikildi ve sikkelerde Seleukos’un yerini kurucu Philetairos aldı.
Hanedanlıktan krallığa
Pergamon, Philetairos ile bir hanedanlık olmuştu. I. Eumenes bu hanedanlığın son yöneticisiydi. I. Eumenes, yeğeni Attalos’un oğlu Attalos’u evlat edinmişti. M.Ö. 241’de I. Eumenes tarihçilere bakılırsa aşırı içkiden öldü. Tahta, yeğeninin oğlu I. Attalos geçti. Bu dönemde dünyayı kasıp kavuran Galatlar Avrupa’dan sonra Anadolu’yu hedeflemişlerdi. Pergamon haraç ödemeyi kesince Galatlar Pergamon’a saldırdı ama büyük bir askeri deha olan I. Attalos onları yendi. Bu olayın ardından I. Attalos hem soter (kurtarıcı) hem de basileus (kral) ilan edildi. Hanedanlık artık krallık olmuştu. Bu savaşla ilgili anlatılan efsaneye göre askerler ve halk Galatları yenebileceklerine inanmıyordu. Bunu bilen I. Attalos bir kurban töreni düzenletti. Kesilen hayvanı kontrol etmek için elini bağırsaklarına götürüp avuçladı. Attalos avucuna önceden tersten “zafer” yazmıştı. Hayvanın bağırsaklarının üzerinde bir damga şeklinde bu yazıyı gören kâhin yorum yaptı ve askerler büyük moralle savaşa gitti. Ömrünün çoğu savaşlarda geçen Kral, M.Ö. 197’de öldü. Pergamon’un bu ilk kralı döneminde Batı Anadolu’da barış ve huzur sağlanmıştı. Pergamon, Helenistik dünyanın en büyük sanat ve kültür merkezi haline gelmişti. I. Attalos bilimin ve bilim insanlarının dostuydu. Pergamon’daki ünlü kütüphane onun döneminde kurulmuştu.
tahta çıktı. Roma senatosunda yapılan toplantıda kendisine bağlanan topraklarla II. Eumenes, Anadolu’nun en güçlü kralı oldu. Eumenes’in Galatlar karşısında sağladığı üstünlüğü temsil etmek üzere bir Zeus Altarı inşa edildi. Bugün Berlin’de bulunan bu dünyaca ünlü altarın frizlerinde Galatlara karşı verilen mücadele, Olympos tanrılarının yer altı güçlerine ve devlere (gigantes) karşı yaptıkları savaş (Gigantomakhia) olarak tasvir edilir. M.Ö. 178’de II. Eumenes ve üç erkek kardeşi Atina’ya gitti ve oradaki Panathenaia şenliklerinde araba yarışlarında büyük başarı kazandı. Eumenes’in kardeşlerinden Attalos, Atina’da kalıp ünlü düşünür Karneades’ten dersler aldı.
Attaleia’nın kuruluşu
Krallığın sonu
M.Ö. 138-133 yılları arasında hüküm süren III. Attalos, Bergama’nın son kralıydı. Ondan önceki tüm Pergamon kralları ülkeyi çok insancıl bir şekilde yönetmişti fakat III. Attalos o kadar zalimdi ki hem kendi halkını hem de komşu ülke halklarını Pergamon Krallığı’na düşman etmişti. Kuşkucu bir kişiliği vardı ve sürekli en yakın çevresinin bile ona suikast hazırlığı içinde olduğunu düşünüyordu. Bazı kişileri tüm ailesiyle birlikte vahşi hayvanların önüne attırmıştı. Sarayda inzivada yaşarken kraliyet bahçesinde zehirli bitki ve otlar yetiştiriyordu. İşi çok ileriye götürüp bu otlarla hazırladığı zehir ve panzehirleri kölelerin üzerinde denerdi. Bu ilaçları arkadaşlarına hediye ettiği, hatta çıbanlara iyi gelen bir merhem hazırladığı, hazım bozukluklarını gideren bir diyet bulduğu, hayvan ve böcekler üzerinde incelemeler yaptığı da söylenir. Ömrünün son yıllarında özellikle bronz heykeller yapmaya adamıştı kendini. Nitekim annesinin bir anıt heykeli üzerinde çalışırken güneş çarpması sonucu öldü. M.Ö. 133 yılındaki ölümünden hemen önce Romalıları kendisine mirasçı tayin eden bir vasiyetname hazırlamıştı. Bu vasiyetin Romalıların hazırladığı düzmece bir vasiyet olduğu da söylenir. Burada aslında iki şey söz konusu olabilir. Belki Kral son yıllarında büyük baskı altında tuttuğu halkını bir de bu şekilde cezalandırmak ya da kendinden sonra tahta çıkacak kişiden intikam almak istemişti ya da zaten artık Roma’nın eline geçeceği belli olan Krallığın hiç değilse belli bir bölümünü bu yolla kurtarmayı hedeflemişti. Bu vasiyetnamede geçen “Populus Romanus bonorum meorum heres esto” (Roma halkı mülkümün varisi olacaktır) ifadesinin kişisel mülkünü mü yoksa tüm Krallığı mı kapsadığı çağlar boyu tartışılmıştır. Ama her durumda Krallık, içinde yaşayan köleleri ve halkı ile Kral’a aitti zaten. Hiçbir çaba harcamadan elde edilen böyle bir miras Romalıları çok sevindirmişti. Fakat vasiyet, Batı Anadolu’da Aristonikos önderliğinde beş yıl sürecek olan ve insanlık tarihinin en önemli ve büyük ayaklanmalarından birini başlatacaktı...