19.02.2024 - 04:47 | Son Güncellenme:
Burak Demirbaş
Burak Demirbaş | burakdemrbs@gmail.com- Dokuz Eylül Üniversitesi, Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Doç. Dr. Öktem Sümer, Türkiye’nin birçok noktasındaki arkeolojik alanlarda deprem araştırması yürüttü. Orta Anadolu’da, Hitit yerleşimlerinde ve özellikle Hattuşa’da çalışmalar yaptığını belirten Öktem Sümer, çalışmalarına ilişkin şunları söyledi: “Burada Prof. Dr. Mahmut Drahor’un ismini anmak istiyorum. Kendisi arkeojeofiziği Türkiye’ye getiren ve yapan ilk bilim insanıdır. İkimiz birlikte çalışmaya başladık. Hattuşa’da, Sardis’te, Göbeklitepe ve Karahantepe gibi yerleşkelerde çalışmalarda bulunduk. Buna Antakya da dâhil. Depremden bir sene önce Antakya’daki Tell Tayinat gibi yerlerde arkeosismolojik gözlemlerimiz oldu. Buradaki deprem izlerinde 6 Şubat depremlerinden sonra bölgeye giderek, değerlendirme fırsatı yakaladık. 6 Şubat’ın yarattığı etkilerle, Tell Tayinat ve Tell Aççana’da gerçekleşmiş deformasyonları, oradaki müze otel deformasyonları ile karşılaştırdık.”
Ölüdeniz etkisi
“Antakya’daki antik kentlerdeki deformasyonlarla, 6 Şubat’ın yarattığı deformasyonları birbirleriyle kıyasladığımızda, 6 Şubat depremlerinden daha farklı bir deformasyon deseni olduğunu gördük” diyen Sümer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ölüdeniz Fayı’nın Antakya’da, özellikle güneyindeki arkeolojik alanlarda, 6 Şubat depremini oluşturan Doğu Anadolu Fayı’ndan daha fazla etki yarattığıyla ilgili bir ön değerlendirme yapmamıza sebebiyet verdi. Özetle Ölüdeniz Fayı’nın burada daha fazla etkili olduğunu gösteriyor. Ölüdeniz Fayı’nın yakınlık açısından ve fayın üstünde olması nedeniyle, Antakya’nın özellikle arkeolojik alanlarının, daha fazla etkilendiği yönünde bir ön değerlendirme yapabiliriz.”
Harita çıkarıldı
Türkiye’nin 1840 yılından itibaren tüm arkeosismolojik haritasını çıkarttıklarını ve bu çalışmayı yakında yayımlayacaklarını belirten Sümer, şu bilgileri verdi: “Bir yazılım geliştirdik ve bundan sonra yapılacak her arkeosismolojik çalışma, buraya yüklenecek. Dünyadaki en iyi envanter oldu. Bizim iddiamız şu, arkeosismolojik anlamda dünyanın en iyi yeri Anadolu’dur. Yunanistan’a gittiğiniz zaman hep Helenistik Dönem ve sonrası depremler çalışılır. Ama bizim ülkemiz Prehistorya’dan başlayarak depremden etkilenen çok fazla alan olduğu için, arkeolojik olarak farklı kültür katmanlarında, farklı depremleri yakalayabiliyoruz. Ülkemizin böyle eşsiz ve avantajlı bir tarafı var” diye konuştu.