24.04.2023 - 04:50 | Son Güncellenme:
Dr. Öğr. Üyesi Sena Coşğun Kandal
Dr. Öğr. Üyesi Sena Coşğun Kandal | senacosgun@erzincan.edu.tr/ Erzincan Üniversitesi-Tüm eski toplumlarda olduğu gibi Antik Yunan toplumunda da evlilik ve çocuk sahibi olmak sosyoekonomik ve manevi açıdan önemliydi. Evlenmeden, çocuk sahibi olmadan ölen insanların, işkencelerle hırpalanmış ruhlara sahip olacakları ve akrabalarına musallat olmak için geri gelecekleri düşünülürdü. Kadınlar genellikle ebelerin yardımıyla evde doğum yapıyorlardı. Dini ritüellerle iç içe geçen doğumun, doğum ağrıları tanrıçası Eileithyia’nın koruması altında gerçekleştiğine inanılırdı. Bununla birlikte Artemis’ten de yardım beklenir, çocuğun yaşamasını sağlaması için tapınağına hediyeler bırakılırdı.1 Yine de tüm dini ritüellere ve dualara rağmen günün sağlıksız koşullarında çoğu kadın ve çocuk doğumda yaşamını yitirirdi. Annesiz hayatta kalan bebeğin yaşaması neredeyse imkânsızdı. Onu alıp besleyen biri olmazsa annesi ile aynı kaderi paylaşırdı.
Ritüeller
Eğer doğumda bir problem çıkmazsa, ebe bebeğin sağlıklı olduğunu müjdeler ve cinsiyetini bildirirdi. Aile çocuğa bakmaya razıysa kapıya, bebek erkekse büyük bir savaşçı olacağını, devletin iyiliği için hayatını feda edeceğini sembolize eden bir zeytin dalı yahut çelengi; kız ise gelecekte ev hanımı olacağını ve dokumadan, evle ilgilenmekten sorumlu olacağını sembolize eden bir yün çilesi asılırdı.2 Bebek doğduktan beş, yedi ya da 10 gün sonra bir seremoni ile ev halkına tanıtılır ve tanrıların koruması altına alınırdı.3 Ocak tanrıçası Hestia, aynı zamanda evin ve aile hayatının da koruyucusuydu. Ocak da gerçek ve sembolik anlamda evin merkezi sayılırdı. Bu nedenle bebek, babasının kollarında ocağın etrafında döndürülürdü. Baba, bebeği beşiğine bıraktıktan sonra aile yakınları bebek için “optéria” adı verilen hediyeler sunarlardı. Bu hediyeler, onu kötü ruhlardan koruyacak tılsımlar olabileceği gibi oyuncak ya da yiyecek de olabilirdi. Seremoni, bir kurban sunumu ve ardından ziyafetle sona ererdi. Bebeğin ismi 10. gün verilirdi. Erkekse bu isim genellikle baba tarafından büyükbabasının ismi olurdu ki bu sayede çocuk ayrılmaz bir şekilde ailenin resmen koruması altına girer, artık onu terk etmek yasal olarak imkânsız hale gelirdi. Ancak çocukların hepsi bu kadar şanslı değildi.
Şanssız bebekler
Doğumda ölenlerin yanı sıra çocukların dörtte biri daha bir yaşına gelmeden, kalan üçte bir kadarı bir ila 10 yaş arasında ölürdü.4 Çeşitli hastalıklar, kazalar, hayvan saldırıları ve savaşlar sırasında yaşama veda edenler de eklenirse yaşayan çocuk neredeyse azdı. Ayrıca aileler her zaman bebeklerine bakmaya gönüllü olmazdı. Geçim sıkıntısı, ailenin nüfusunun fazla olması gibi nedenlerden dolayı istenmeyen çocuklar, bazen herkesin görebileceği kalabalık bir yere bırakılır bazen de herkesten uzak bir yere götürülüp ölüme terk edilirdi. Fazlasıyla ataerkil olan Yunan toplumunda, bu kararı genelde baba verirdi. Bu durumdan genelde kızlar, evlilik dışı veya engelli doğanlar ile kölelerin bebekleri nasibini alırdı. Bu bebekleri meydandan alıp büyütenler olabilirdi ancak genelde terk edildikleri yerde ölürlerdi. Aileleri tarafından benimsenen, özellikle de varlıklı ailelerin çocukları ise özenle büyütülürlerdi. Çocuğun bakımından anne sorumluydu. Çocukların anne sütüyle beslenmesi teşvik ediliyordu. Köle kadınlar yahut ücretli sütanneler de bebeğin beslenmesine destek olabiliyorlardı. Beslenmede anne sütünün yanı sıra biberon önemli bir yer tutuyordu. Bebeklere, biberon ile süt, un ve bal gibi tatlandırıcılarla hazırlanan besinler veriliyordu.
“Hem iyi hem güzel”
Çocuklara altı yaşına gelinceye kadar anneleri tarafından yaşam için gerekli beceriler kazandırılırdı. Mit ve masallarla Yunan kültürü öğretilirdi. Antik Yunan vazolarından en başta kızların ellerinden düşürmedikleri bebekler olmak üzere çocukların tekerlekli arabalar, toplar, topaçlar, çemberler, çıngıraklar, oyuncak hayvan ve askerlerle oynadıklarını izleyebiliyoruz. Ayrıca salıncak, tahterevalli, uçurtma ve siyah ve beyaz taşlarla oynanan dama da onları eğlendirmiş görünüyor. Polislerin (şehir devleti) oluşup gelişmesinden önceki dönemler hakkında yeterli bilgiye sahip olmamakla birlikte eğitimin, müzik ve spor olmak üzere iki unsuru içerdiğini biliyoruz. Onlara göre eğitimin ideali, güzel bir vücut, zihni gelişim, ruh ve ahlaki temizliği sağlamaktı. Buna “hem iyi hem de güzel” anlamına gelen “kalos kagathos” denirdi. Bu insanın ulaşabileceği en üst mertebeydi. Ancak polislerin gelişimiyle bu eğitim, ihtiyacı karşılayamaz hale gelmişti. Eğitimde gerçekleştirilen bazı reformlarla -diğer polislerin kendilerine özgü farklılıklarıyla birlikte- Atina ve Sparta modeli uygulanmaya başlandı.
Atina Modeli
Atina’da kız çocuklar evlenme çağına gelene dek annesi ile evde bir nevi hapis hayatı yaşardı. Erkek çocuk ise yedi yaşına geldiğinde erkekler dünyasına katılırdı. Sıradan bir ailenin çocuğu ise baba mesleğini öğrenerek yaşamını sürdürürdü. Varlıklı bir aileye mensupsa, gelecekte Atina demokrasisinde rol oynaması ya da iyi bir komutan olması için okula gönderilirdi. Çocuklar ilk olarak okuma-yazma eğitimi alacakları “grammatistes”e giderlerdi. Burada basit aritmetik eğitimi de alırlardı. Okumaya geçen çocuk, Homeros gibi ünlü ozanların kitaplarını ezberlerdi. Gramer dersinden sonra eğer aile isterse, çocuğuna müzik dersi aldırırdı. 12 yaşından sonra genellikle güreş okulları olarak tanımlanabilen “palaistra”lara gönderilirlerdi. Çoğunlukla “gymnasium” içerisinde yer alan bu okullar, bir nevi askeri eğitim merkezleriydi. Tüm bu aşamalardan geçip 17-18 yaşlarına geldiklerinde askeri eğitimi içeren iki yıllık bir “ephebe/ephebos” eğitimi alırlardı. Bu eğitimini de başarıyla geçenler, asker ve yönetici olmaya hak kazanabilirlerdi.
Sparta Modeli
Sparta M.Ö. II. binyılın sonlarında kuzeyden gelen Dorlar tarafından kurulmuştu ve bu süreçte bölge halkı tamamen köleleştirilmişti. Sparta’da yönetimden eğitime, müzikten sanata her alan, köleleri kontrol altında tutmak ve bağımsızlığı korumak amacına göre şekillenmişti. Burada doğan bebekler bir yaşlılar heyeti tarafından incelenir, vücutlarında herhangi bir aksaklık, zayıflık, sakatlık ya da bir hastalık görülürse Taygetos Dağı’nın vadisinde ölüme terk edilirlerdi. Sağlıklı çocuklar yedi yaşına gelinceye dek evde ailesi tarafından eğitilirdi. Anneler çocuklarına karanlıktan korkmamayı, az yemekle yetinmeyi, mızmızlanmamayı, soğuğa ve sıcağa dayanıklı olmayı, yöneticilere ve büyüklerine itaat etmeyi öğretirlerdi. Sparta’da hiçbir vatandaş çocuğunu kendi isteği doğrultusunda yetiştiremezdi, eğitim devlet eliyle verilirdi. Her hür Spartalı, erkek çocuğunu yedi yaşına geldiğinde “agoge” adı verilen eğitime göndermek zorundaydı. Askeri kışlalarda verilen eğitimde çocuklar öncelikle sorgusuz sualsiz itaati ve tüm büyüklerine saygı göstermeyi öğrenirdi. Daha sonra sıra okuma yazmaya gelse de fiziksel eğitim daha önemli olduğundan bu minimum düzeyde olurdu. İlk dönem olarak adlandırabileceğimiz 7-12 yaş arasında temel askeri eğitimi alır, yalnız başına avlanmayı öğrenirlerdi. 12 yaşını tamamlayanlar genç bir adam sayılırlardı. Eğitimleri arttırılır, saçları kısa kesilir, yaz ve kış çoğu zaman çıplak gezer, ayakları sertleşsin diye yalınayak yürürlerdi. 18 yaşlarına geldiklerinde artık yetişkinler arasında yer alırlardı. Sparta’da kız çocuklarına da neredeyse erkekler kadar sert bir eğitim verilirdi. Kız çocukları da güreş, cirit, koşu yarışları yapar ve mızrak atarlar, erkeklerle beraber jimnastik yapar hatta onlarla dövüşürlerdi. Yazılı kaynaklarda Olimpiyatlara katılan ve birinci gelen Spartalı kadınlardan bahsedilir.7 Fakat amaç kadınları eğitmek değil, geleceğin Spartalı erkeklerinin annelerini eğitmekti.
1 Robert Garland. Daily Life of the Ancient Greeks, Greenwood Publishing, London, 2009, 89.
2 Jenkins, Ian. Yazılı Kaynaklar ve Arkeolojik Buluntular Işığında Antik Devirde Çocuk Eğitimi. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Tarihi Yayınları, 1998, 9.
3 Hamilton, Richard. Sources for the Athenian Amphidromia, Greek Roman and Byzantine Studies, 25, 1984, 243.
4 Peter Bogucki. Encylopedia of Society and Culture in the Ancient World Volume I. New York: Facts on File, 2008, 195.
5 Garland, Robert. Daily Life of Ancient Greeks, London: Greenwood, 2009, 91.
6 Mutluay, Nazmiye. Yunan ve Roma Uygarlığında Çocuk, Ankara: Ütopya Yayınları, 2007, 48. 7Joyce E. Salisbury. Encyclopedia of Women in Ancient World, California: Abc&Clio, 2001, 331