Çarşamba gününden bu yana İsrail’in, İran’a yapacağı misillemenin ne olacağını konuşuyoruz.
Senaryo yazan çok, kimi bölgesel savaşın kaçınılmazlığını anlatıyor, kimi dünya savaşından dönüş olmadığını.
Abartı oranı o kadar yüksek ki, İran’ın Pakistan ya da Rusya’dan nükleer silah alıp almadığının bilinmediğini söyleyenler de çıktı karşımıza.
Bu senaryo bolluğu arasında bizim bakmamız gereken tek yer Hürmüz Boğazı.
Dünyada deniz yoluyla nakledilen petrolün 3’te 1’i, Rusya-Ukrayna savaşından sonra talebi çok yükselen dondurulmuş gaz, LNG’nin 5’te 1’i Hürmüz Boğazı’ndan geçer.
Sadece İran’ın değil, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak’ın ürettiği ham petrolün yüzde 80’i ve Katar doğal gazının neredeyse tamamı bu su yolu kullanılarak dünyaya ulaşır.
1980’lerdeki İran-Irak savaşından beri Tahran’ın en büyük tehdidi hep Hürmüz Boğazı’nı kapatmak oldu.
Boğazın en dar yeri yaklaşık 50 kilometre genişliğinde ama ağır yük gemilerinin geçiş koridoru genişliği sadece 10 kilometre. İran’ın Lark Adası’yla Umman’ın Kumzar Yarımadası arasındaki bölgedeyse 3 kilometre eninde gidiş,
3 kilometre eninde geliş koridoru var.
İran, Hürmüz Boğazı’nı mayınlayarak da kapatabilir, milliyetine göre geçen gemilere füze saldırısı da yapabilir ya da en dar noktada kendi gemilerini batırarak trafiği tamamen durdurabilir.
Tahran, böyle bir adım atarsa, global bir ekonomik sarsıntıya yol açabilir, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının ardından tüm dünyada yükselen enflasyonun bir kez daha kontrolden çıkmasına neden olabilir.
Enerji maliyeti tüm dünya için o kadar önemli ki, İngiltere Merkez Bankası Başkanı perşembe günü, İsrail’in vereceği cevabın çok kritik olduğunu ve gelişmeleri yakından takip ettiklerini açıkladı.
Bu açıklamaya ABD Başkanı Biden’ın İsrail’e yönelik “İran’ın petrol tesislerini vurmayın” çağrısını eklediğimizde konu daha net anlaşılıyor.
Batı, rejimin elindeki tek gelir kaynağı petrol tesislerinin vurulması durumunda İran’ın, Hürmüz Boğazı’nı kapatarak dünya ekonomisine darbe vurmasından korkuyor ve bunun önüne geçmeye çalışıyor.
On binlerce bebek ve kadının kanının, petrol kadar belirleyici olmadığı bir dünyada yaşıyor, buna da medeniyet diyoruz...
ABD Başkanı’nı Netanyahu seçecek…
Soykırım sanığı Netanyahu, bir ay sonra yapılacak seçimlerde gelecek ABD Başkanı’nı da belirleyecek isim olacak.
Trump’ın “istediklerinden fazlasını verdim” dediği, Biden’ın “benden fazla yardımda bulunan olmadı” diye övündüğü İsrail’in Başbakanı’nın gönlündeki Başkan’ın Trump olduğunu hepimiz biliyoruz.
Netanyahu, İran’ın petrol tesislerini bombalar ve enerji fiyatları fırlarsa Demokrat aday Kamala Harris’in Başkan olma hayalleri suya düşer.
Trump’a büyük avantaj sağlayan bu senaryoyu bozmak için tek seçenek diğer G-7 üyesi ülkelerin İsrail’e yapacağı baskı. Netanyahu ancak büyük tavizler ve koşulsuz destekler karşılığında petrol tesislerini vurmaktan vazgeçebilir ki bu da Batı Şeria’daki işgalin görmezden gelinmesi olabilir.
ABD’nin tek süper güç olduğu dönem bitiyor ama bu çöküşün sarsıntıları daha onlarca yıl sürecek, binlerce masum ölecek…
Algı ve gerçek…
İnsanlar, aslandan, yılandan, timsahtan ve yırtıcı güçlü hayvanlardan korkarlar en çok.
Buna karşın dünyada en fazla insan ölümüne sebep olan hayvanlar sivrisineklerdir. Sinekler insanları parçalamaz ama kana karışan virüsler insanı öldürmeye yetip de artıyor bile.
Türkiye’deki iç cephe tartışmalarında algılarımızla gerçek arasındaki farka bir de bu açıdan bakmamız, kana virüs bulaşmasını engellememiz lazım...