Türk'ün eyeri dünyayı koruyor! Kafatasındaki hazine: 'Her şeyin kontrolü gizli kutuda'
Hiç tanımadığınız bir 'Türk', dünya üzerinde yaşayan tüm insanların kafatasında vücütlarını kontrol eden bir sistemi koruyor. Her insan kafatası kemiğinin içinde minik bir sandıkta saklanan 'hipofiz bezi' adını at binmekte ustalaşmış Türklerin tasarladığı, 'Türk eyeri'nden alıyor. Üstelik ırk ayırmaksızın her insanda, hatta şempanze ve goril gibi farklı hayvan cinslerinde de bu kemik önemli bir 'koruma' görevi üstleniyor. Tıpkı her Türk'ün asker doğuşu gibi!
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – İnsanlar vücutlarında 270 kemikle hayata merhaba dediklerinde henüz tam gelişmemiş oluyorlar. Zamanla gelişen, birleşen ve sağlamlaşan iskeleti 206 kemik oluşturuyor. Bazıları olmadığında ise insan bazı yetileri yerine getiremiyor. Üstelik bunlar hayati önem taşıyan devasa leğen kemiği ya da kaburgayı oluşturanlar gibi büyük kemikler de değil. Kulaktaki 3 küçük kemik, çekiç, örs ve üzengi olmasa duyma yetisinden mahrum kalan insan, iç organlarını koruyan iskelet sayesinde bilinen ‘insan’ görünümüne kavuşuyor. Ancak insanın hayatı boyunca varlığını borçlu olduğu ve vücutta değiştirilemeyen tek organ olan beyni koruyan bir kemik var ki adı Türk olmasına rağmen ırk ayırmaksızın her insanın kafatasının en önemli noktalarından biri. Sadece insanda da değil, şempanze ve gorilde de bulunuyor olması ilgi çekici olan ‘Türk Eyeri kemiği’ adını Türk’ü Türk yapan şeyden alıyor! Demiroğlu Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ramazan Sarı 'Türk Eyeri'ni her yönüyle Milliyet.com.tr’ye anlattı.
TÜM DÜNYA 'TÜRK' DİYE TANIDI
Bazı kemikler başlı başına önemli görevler üstlenirken, bazıları da insan vücudunda büyük işler yapan organ ve dokuların ‘özel koruması’ oluyor. Koruma demişken, en iyi savuna ve savaş teknikleriyle yüzyıllardır adını tarih sahnesine altın harflerle yazdıran Türk ordusuna değinmemek olmaz. Tüm kıtalarda izleri bulunan Türklerin, insan vücudunda da dil, din ve ırk ayırmaksızın önemli bir koruma görevi üstlenen bir noktada adı var. Hatta bu şekilde isimlendirilmesinde, tarihte yapılan ırkçı katliamların, anatominin daha detaylı çalışılmasını sağlamasının payı büyük. Özellikle de Nazi katliamlarının... Dünyayı şaşkına çeviren ve kendine hayran bırakan Türklerin askeri becerileri, at kullanmak konusunda da çok gelişmişti. Ata sporları ve savaş tekniklerinde at, Türkler için kutsaldı. At bir binek hayvanı olmaktan öte, Türkler için kişilik kazanmıştı. Zekâsı, anlayışı ve dostluğuyla fetihten fetihe koşan at, önce sahibinin gönlünü fethetmekle işe başlıyordu. Sahibinin en yakın arkadaşı, en değerli varlığı, büyük zaferlerin aracı olan atlar, "Türk'ün kanadı" diye tarihe geçti. Özellikle Türk askeri, her zaman atlarıyla anılmıştı. At binmede ustalaşan Türklerin, başarıdan başarıya koşarken en önemli sırlarından biri de, kullandıkları ‘Türk eyeri'ydi. Peki bunun insan vücudundaki kemiklerle ne ilgisi var?
İşte konu tam da insan vücuduna ve bu vücudun en sağlam ve organların pek çoğunu korumakla görevli sistemi olan iskelete geldiğinde, adını Türklerden alan bir kemikle tüm vücudu kontrol eden hipofiz bezini koruyan ‘Türk eyeri kemiği’ dikkat çekiyor. Latince adıyla ‘Sella Turcica’ insan kafatasının sfenoid kemiğinin gövdesinde ve şempanzeler, goriller ve orangutanlar dahil olmak üzere diğer hominidlerin (büyük insansı maymunlar) kafataslarında eyer şeklindeki bir çukur. İsmin kaynağı ise Roma döneminde anatomiye duyulan ilgiye dayanıyor. O dönemde kafatasındaki bu yapıyı inceleyen kişiler, onu Türk eyerine benzetmişti. Çünkü diğer milletlerinkinden çok daha farklı olan Türk eyerinin önü de arkası gibi yüksek şekilde tasarlanmıştı. Bu sayede Türk biniciler atta daha sağlam duruyor ve rahat şekilde savaşabiliyordu. Bu isim ilk kez, Padua Üniversitesi'nin ünlü anatomi bilgini 1578 ve 1625 arasında yaşamış Adrianus Spigelius tarafından kullanıldı. İsmi veren bilim insanının ölümünden 2 yıl sonra ise öğrencisinin yayımladığı 'De Humani Corporis Fabrica’ (İnsan Vücudu Fabrikası) adlı eserle, bu kelime literatüre kazandırıldı. Bu kemik, İngilizce ‘Turkish saddle’, Almanca ‘Türkensattel’, Fransızca ‘Selle Turcique’, Arapçada ise ‘Serc-i Turki’ olarak biliniyor. Peki vücuttaki görevi?
'VARLIĞI ÇORBAYI OLUŞTURMAZ, YOKLUĞU İÇİLMEZ HALE GETİRİR'
İnsan vücudunda Türk izi taşıyan tek nokta bu kemik değil, kafatasının arkasındaki çıkıklığın da Türklerle anılıyor oluşu, bu şeklin Türk insanında görülme sıklığının fazlalığıyla ilgili. Ancak kafatasının şeklinden ziyade işlevi önemli olduğundan Türk eyeri diğer noktalara fark atmış durumda. Çünkü işlevi, şekli sayesinde ortaya çıkıyor. Hipofiz bezini tıpkı bir eyerin biniciyi kavradığı gibi kavrayan ‘Türk eyeri kemiği’ için Doç. Dr. Ramazan Sarı’nın çok daha özel bir tanımı var. Doç. Dr. Sarı Türk eyerinin koruduğu hipofiz bezinin insan yaşamı için önemini şöyle anlatıyor:
“Vücudumuzda birden fazla sistem mevcut. Kas, iskelet, sindirim, dolaşım solunum sistemleri gibi. Bunların ahenkli çalışabilmesi için de sistemler üzerinde etkili bazı ajanlar var. Bunlar da hormonlar oluyor. Hormonların vücuda verildiği temel nokta ise hipofiz bezi. Hipofiz bezinin de çalışmasını sağlayan daha üstte hipotalamus var. Bu bez korku, heyecan, üzüntü veya vücudun normal çalışması sağlanması gerektiğinde bu hormonları salgılar. Annelerin süt vermesinde, kadınların gebe kalıp kalmaması, regl ve erkeklerde testesteron salgılanması, sesin kalınlaşması gibi durumları kontrol eder. Hem doğurganlıkta hem de bunun kaybedilmesi gereken dönemde, cildin kırışması ya da gerginleşmesinde, böbrek üstü bezlerin çalışması, kalp atışı, uykuya dalma gibi pek çok fonksiyonun da kontrol edilmesinde rol oynar. Bunlar aynı çorbadaki tuz gibidir. Varlığı çorbayı oluşturmaz ama yokluğu onu içilmez hale getirir. Hormonlar budur.”
SANDIK İÇİNDE SANDIK, TÜMÖRLERİN YÜZDE 98'İ İYİ HUYLU
Türk eyeri kemiğinin içinde bulunan hipofiz bezi tüm vücutta önemli görevleri kontrol ediyor. Olası bir travma ya da herhangi bir hasar durumunda ise organlar işlevlerini yerine getirmek konusunda geri kalabiliyor. Doç. Dr. Ramazan Sarı hipofiz bezinin hangi durumlarda sağlıklı çalışmadığını ve bunların tedavisini de anlattı.
"Türk eyerinin olduğu yerde bir tümör tespit edildiğinde kemik önem kazanıyor. Eğer yavaş büyüyen bir tümörse zamanla bu kemik yapısını bozabiliyor. Hızlı büyüyorsa oraya sığamaz, dışarı taşarak yukarısındaki göz sinirlerine baskı yapar ve görme bozukluğu oluşur. Bu bölgedeki tümörler genelde kadınlarda doğurganlığın olmaması durumun tetkik edilirken ortaya çıkıyor. Erkeklerde ise gelişim geriliği, cinsel isteksizlik ya da vücutta kıllanma olması gereken noktalarda olmayınca bu noktaya bakılıyor. Günümüzde bu bölgeye endoskopik yollarla ulaşıp bu bölgedeki tümörlere müdahale edilebiliyor. Aynı şekilde beyin içinden de bu bölgeye yerleşen tümörlere müdahale ediyoruz. Tümörü çok büyük olanlar için ameliyat gerekir. Yüzde 98-99 oranında bu bölgenin tümörleri iyi huyludur. Bugün bu bölgenin tümörü olduğunda tedavisinin yapılamadığı durumlar çok nadirdir. Bez fonksiyonlarını yitirirse dışarıdan hormon alınır ve eksikliklerini tamamlar."
Doç. Dr. Ramazan Sarı’ya göre, beyin kafatası kemiğiyle korunurken, hipofiz bezi bu kasa içinde hazine gibi saklanır. Önünde bulunan hava keseciği sayesinde darbelerden korunur. Sandık içinde sandık gibi, kafatasını alt kısmında ulunan çukurda zarla kapatılmış şekilde, gizli kutucukta hipofiz bezi saklanıyor. Bu kutu şekli itibarıyla Orta Asya’dan beri göç ederek gelen Türklerin bindiği eyere çok benziyor. Özetle ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın ‘Türklerin Tarihi’ kitabındaki, “Her milletin kendine özgü bir niteliği vardır. Türkler de teşkilatlanma yeteneği yüksek, askeri bir toplumdur. Yani ‘Her Türk asker doğar’ sözü, beğenin ya da beğenmeyin doğrudur" sözü gibi Türk eyeri kemiğinin de vücuttaki hipofiz bezini tıpkı bir asker gibi koruduğu doğru.