Kara Kuvvetleri Komutanı Bayraktaroğlu, Irak ile yapılan işbirliği konusunda “Irak Sınır Muhafızları ve Peşmerge birlikleri Irak’ın kuzeyinde sınır güvenliğine yönelik tedbirleri artırmaya başladılar. KDP’ye teslim olan teröristlerin sayısında artış olduğunu biliyoruz” dedi.
Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu, Zilok Üs Bölgesi’ndeki incelemeleri sırasında, karşı sırtlardan birisinde gördüğü Irak Sınır Devriyesi’ne ait karakolla iş birliğini ve yakınlardaki köy halkıyla olan diyaloğu sordu, ilişkinin sıcak tutulması emrini verdi. Komutan gelmeden önce üs bölgesinde dolaşırken aldığım bilgi aklıma geldi. Aşağıdaki köyde şiddet gören bir genç kız, devriye atan askerlerimizden yardım istemiş, askerler de bunun bir tuzak olup olmadığını kontrol ettikten sonra duruma müdahale edip, gerginliğin sona ermesini sağlamışlar.
TEDBİRLER ARTIRILDI
Kayseri 1. Komando Tugayı Komutanı bu konudaki çalışmalarını anlattıktan sonra Bayraktaroğlu Paşa’yla sohbet edeceğimiz yere geçtik. Ben de son verdiği emirden yola çıkarak Irak ile iş birliğinin sahada nasıl sonuç verdiğini sordum. Konu kritik olduğu için Bayraktaroğlu Paşa’nın ağzından direkt olarak aktarıyorum:
“Irak üst düzey yöneticileri ile yapılan görüşme ve temasların sahada olumlu yansımaları oldu. Bölgede bulunan Irak Sınır Muhafızları ve Peşmerge birlikleri Irak’ın kuzeyinde sınır güvenliğine yönelik tedbirleri artırmaya başladılar. Mevcut karakol ve kontrol noktalarına ilave olarak kritik geçit ve boğazlara bilgimiz ve kontrolümüz dâhilinde yeni kontrol noktaları tesis etmeye devam ediyorlar. Bu kapsamda KDP’ye teslim olan teröristlerin sayısında artış olduğunu biliyoruz. Son dönemde oluşturduğumuz iş birliği ikliminden, teröre karşı ortak mücadeleden ve bölgenin kalıcı istikrarından terör örgütünün rahatsız olduğunu da görüyoruz. Yine yaşanan başka bir olumlu gelişme ise Irak Merkezi Hükümeti’nin PKK terör örgütünün ‘yasaklı örgüt’ olarak kullanılmasına yönelik kamu kurum ve kuruluşlarına genelge yayımlamış olması.”
TÜRK ORDUSU GELİRSE KORKUSU…
Sohbet sırasında dikkatimi çeken noktalardan birisi de askerlerin bölgedeki tüm siyasi gelişmeleri büyük bir dikkatle takip etmeleri oldu. Irak’ın kuzeyinde yapılan seçimler ve Bafıl Talabani’nin Süleymaniye’de terör örgütüne verdiği destek gayet yakından izleniyor. Bu siyasi desteğin sahaya olan yansımaları da büyük bir dikkatle takip ediliyor. Mesela Bafıl Talabani bölgesindeki Asos Dağı dikkatlerin çevrildiği noktalardan birisi. Türkiye zaman zaman bu noktaya da hava harekatları düzenliyor ama bilgiler başka gerçekleri de gösteriyor. Mesela Asos’ta 105 teröristle birikte örgütün üst düzey bazı mensuplarının olduğu tespit edilmiş. Türk askerinin operasyonlarının bölgeye kayacağı endişesi başlayınca da PKK’lılar mağara genişletme ve tahkimat faaliyetlerine başlamışlar. Sadece Asos değil Sincar’da yaşananlar da mercek altında. Terör örgütünün Irak-Suriye arasında ticaret ve geçişler için önem verdiği nokta olan Sincar’ın fotoğrafı gayet net şekilde çekilmiş. Bu bölgede bulunan 350’si “Şengal Direniş Birlikleri”nde olmak üzere toplam 750 PKK’lı terörist, operasyon alanının genişlemesinden endişe ettikleri için mağara-tünel yapımına hız vermişler. Bu bölgede Irak Ordusu’nun attığı askeri adımlara karşı protesto etkinlikleri düzenlemeleri için yerel halkı kışkırtma çalışmaları da terörün uğraşlarından birisi haline gelmiş. Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu’nun sözlerinden anladığım şeyin özeti şu, Türk Silahlı Kuvvetleri konuya coğrafya değil teröristin varlığı açısından bakıyor. Öncelik terörü Türkiye için tehdit olmaktan çıkarmak ama terörle mücadele nerede bir terörist varsa orda devam edecek.
İKİ KÖYDE PATLATILAN CEPHANELİK…
Otomatik tercüme programlarını kullanarak Irak’ın kuzeyi başta olmak üzere coğrafyadaki tüm yayın organlarını takip etmeye çalışan birisiyim. Hatta bazı yayın organlarının bir haberi işlerken Türkçe ve Kürtçe edisyonları arasındaki farka bakar, nasıl konumlandığını anlamaya çalışırım. Sohbet ilerledikçe gördüm ki, Türk Silahlı Kuvvetleri açık kaynaklardan toplanan istihbarata da büyük önem veriyor.
Ben Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu Paşa ile sohbet ederken bazı kritik haberlerle ilgili gerek 2. Ordu Komutanı gerekse Kayseri 1. Komando Tugayı’nın komuta kademesinin yüzünde tek bir mimik bile oynamaması, açık kaynaklardaki her bilginin takip edilip, işlendiği duygusunu oluşturdu bende. Bu noktada da konuyu operasyonlara ve sivil halkın durumuna getirdim.
Selçuk Paşa, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu konudaki hassasiyetini geçmiş operasyonlardan yola çıkarak yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu konuda sicilinin tertemiz olduğunu anlatarak başladı konuşmaya. Sonra terör örgütünün baskısı nedeniyle boşaltılan 800 civarında köy olduğunu, bölgede terör örgütünün etkisinin kırılması ve düzenin sağlanmasıyla birlikte insanların evlerine dönmeye başladıklarını anlattı. Sonra en çarpıcı bilgiyi verdi.
DERGELE KÖYÜ’NÜ YAKTILAR
Sahada sıkışan terör grupları kullandıkları Dergele ve Miska köylerinde yaşayan köylülerin hayatlarını hiçe sayarak köy içinde bulunan mühimmat depolarını patlatmış ve Dergele Köyü’nü tamamen ateşe vermişler. Bu yetmemiş, kamikaze dronları kullanarak yeşillik alanları da tahrip etmişler. Kara Kuvvetleri Komutanı tonlamasıyla, altını çizerek “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivillere, yerleşim yerlerine, dini ve kültürel yapılar ile çevreye ve doğaya olan hassasiyeti devam edecektir” dedi.
MANDALLANAN KONUŞMALARDAN ELEKTRONİK TAARRUZA…
1990’larda bölgedeki çocuklara kitaplar götürdüğüm, haber yapmak için uğraştığım dönemlerde kıyısından köşesinden tanık olduklarım vardı. Şimdiki zamana asır kadar uzak gelecek belki ama terör örgütü dağıtım kamyonlarını yakar, bölgeye gazete girmesine izin vermezdi. Tanık olduklarımın bir hiç olduğunu Hakan Evrensel’in Güneydoğu’dan “Öyküler” kitabından öğrenmiştim. Oğlu doğduğu gece, aynı hastanenin morguna naaşı gelen uzman çavuşu, bir askerin bacağını kesmek yerine patlamamış fünyeyi ameliyatla çıkaran doktoru hepsini okumuştum. O dönem Diyarbakır’da duyup inanmadığım gerçek, terör örgütünün sahip olduğu güçle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin telsiz konuşmalarını mandalladığı ve muhabereyi zaman zaman kesintiye uğrattığı olmuştu. Sonradan kitabı okuduğumda, Japonya’dan alınma telsizlerle terör örgütünün böyle bir gücü olduğunu, bir asteğmenin operasyonlarda ele geçirilen telsizin üzerindeki adrese mektup yazdığını ama o adreste böyle bir firma olmadığı için mektubun geri döndüğünü öğrenmiştim.
YERLİ VE MİLLÎ TELSİZ SİSTEMLERİ
1990’lara dair anı ve bilgilerimin gölgelemesini istemesem de kendimi tutamadım ve Selçuk Bayraktaroğlu Paşa’ya bugünkü durumu sordum. Geçmişte Silahlı Kuvvetler’in kullandığı frekansa girip “TC askeri bize komutanınızı teslim edin” çağrıları yapan teröristler, bırakın frekansa girmeyi artık iletişimi dinleyemiyorlar bile. Kara Kuvvetleri Komutanı Bayraktaroğlu, terörle mücadelede görev yapan birliklerin frekans atlamalı ve kriptolu haberleşme sağlayan yerli ve millî telsiz sistemleri kullandığını anlattı. Güç arazi şartları ve çevresel faktörlerden etkilenmeden süratli, kesintisiz ve yedekli haberleşme imkânları olduğunu söyledi ve devam etti:
SÜRATLİ VE KESİNTİSİZ HABERLEŞME
“Birliklerimiz telsizlerin yanı sıra yerli ve milli üretim olan çok kanal sistemleri, radyolink, uydu sistemleri ve telli sistemleri de etkin olarak kullanmaktadır. Söz konusu sistemler ile oluşturulan Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri altyapımız ile 24 saat esasına göre emniyetli, süratli, kesintisiz ve yedekli haberleşme sağlanmaktadır. Bu altyapı sayesinde, üs bölgelerimizdeki birlik komutanlarıyla her seviyede, Tugay, Kolordu, Ordu Komutanlıkları ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı’na kadar emniyetli görüntülü görüşmeler yapılmakta ve gerekli koordinasyon sağlanmaktadır. Diğer taraftan, terör örgütü mensuplarının konuşmalarını engellemek, koordinelerini bozmak ve birliklerimizin emniyetini artırmak maksadıyla Elektronik Harp Sistemleri etkin şekilde kullanılmaktadır.”
KARA KUVVETLERİ VE YAPAY ZEKA
Yerli ve milli sistemler o kadar ileriye gitmiş ki, insanın ağzı açık kalıyor... Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapay zekâ teknolojisini harekât alanlarında kullanmaya başlamış. ‘Nesne Tespit Sistemi’ İHA görüntülerini gerçek zamanlı işlerken, ‘Tahmin ve Analiz Sistemi’ de harekâta yönelik analizler yapıp, çözüm önerileri sunuyor.
Tüm gördüklerimi yazma iznim yok ama mutlaka kurmam gereken cümleler var. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacına göre geliştirilen yerli ve milli sistemler o kadar ileriye gitmiş ki, yer yer insanın ağzı açık kalıyor. Beni şaşırtan sadece kazanılan yetenekler değil aynı zamanda askerlerin teknoljiye bakış açıları oldu. Huyumdur, mış gibi yapamam, teknolojiyle barışık bu hale şaşırdığımı söyledim. Selçuk Paşa’dan daha da şaşırdığım bir yanıt aldım: “Kara Kuvvetleri Komutanlığı olarak ‘Yapay Zekâ Teknolojisi’ni, ihtiyaçlarımız doğrultusunda harekât alanına entegre etme ve kullanmaya yönelik çalışmalarımız devam ediyor. Bu kapsamda, İHA görüntülerini gerçek zamanlı işleyen ‘Nesne Tespit Sistemi’, harekâta yönelik süratli analizler yapan ve çözüm önerileri sunan ‘Tahmin ve Analiz Sistemi’ ve metin özetleme, ses-metin dönüştürme, otomatik tercüme gibi yeteneklere sahip, sorulan sorulara cevap veren, konuşma robotu yeteneğinde Komutan Asistanı (BilgeKAAN) sistemiyle tanışmanızı tavsiye ediyorum.” Kara Kuvvetleri Komutanı üs bölgesine gelmeden gördüğüm yerli ve milli sistemler bu işin uç noktalarıdır sanıyordum, olmadığını öğrenmek insanı hem şaşırtıyor hem de sevindiriyor.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SON DURUMU
Zilok Üs Bölgesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en uçtaki üs bölgelerinden birisi. Hem en uç noktalardan birine gitmiş olmak hem Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu hem
2. Ordu Komutanı hem de mücadelenin akıncıları durumundaki Kayseri 1. Komando Tugayı komuta heyetini ayrı ayrı da görme şansım olunca terör örgütünün son fotoğrafını da çekmelerini istedim. Topladığım tüm bilgilerin özeti şöyle:
- Terör örgtünün yurt içindeki faaliyetleri yok denecek kadar azalmış.
- Irak’ın kuzeyinde PKK sınırlarımızdan 20-30 kilometre güneye çekilmiş durumda. Birbirleriyle fiziki bağı kısıtlanmış küçük gruplar halinde varlığını sürdürmeye çalışıyor.
- Örgüt 2-3 kişilik gruplar halinde, üs bölgelerine uzak mesafeden yaptığı taciz atışlarıyla varlığının devam ettiğini göstermeye çalışıyor.
TÜM HAREKATLARIN HEDEFİ
Türkiye’nin Irak’ın kuzeyi ve Suriye’de yürüttüğü askeri harekatların siyasi ve güvenlik hedefleri olduğuna dair çok şey konuşuldu, halen de konuşuluyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu’na bu konuyu da sordum. Kara Kuvvetleri Komutanı’nın ilk cümlesi, Silahlı Kuvvetler’in temel hedefinin özeti olan cümleydi:
“Terör örgütünü ülkemize ve vatandaşlarımıza zarar veremeyeceği bir noktaya getirene kadar operasyonlara devam edeceğiz.” Üsteledim, bu hedefe nasıl ulaşacağımızı da sordum, Selçuk Paşa şöyle tanımladı: “Irak ve Suriye sınırlarımız boyunca 30-40 kilometre derinliğinde bir güvenlik koridoru oluşturma ve bölgeyi teröristlerden tamamen arındırma konusunda kararlılığımız tam.”
Bir ‘üs’sün kuruluşu ve silahlanması...
- Türkiye harekat bölgesinde üs kurarken belirli bir sistematiğe göre hareket ediyor. Teröristlerden temizlenecek alan önce hava gücüyle vuruluyor. Ardından SİHA’lar bölgeyi gözetliyor, gerektiğinde hava taarruzuna devam ediyor. Güvenlik bir noktaya geldiğinde kara unsurları devreye giriyor.
- Üs olarak seçilen bölgeye helikopterlerle en az 2 kol asker atılıyor. Bu sırada taarruz helikopterleri havada güvenliği sağlamaya devam ediyor. Üs kurulacak alana inen askerler mevzii alıncaya, makineli tüfeklerini kuruncaya kadar helikopter desteği devam ediyor. Bu sırada askerlerin sahip olduğu donanım sırtta taşınabbilen piyade tüfeği, makineli tüfek, roket atar ve bomba atarlardan oluşuyor. İlk darbe bu şekilde vuruluyor. Bu en kritik dönemde gerek taarruz helikopterleri, gerekse SİHA’lar aralıksız hava desteği sağlıyorlar.
- İkinci adımda yine helikopterlerle atış destek sistemleri üs bölgesine gelmeye başlıyor. Otomatik bomba atar, uçaksavar gibi sistemlerle üssün etki alanı ve ulaşabildiği menzil genişletiliyor.
- Üçüncü adımda üssün etkilediği menzili 5 kilometreye çıkartacak kaideye monteli silahlar yine helikopterlerle ve gerektiğinde parçalar halinde taşınıyor. 81 mm’lik havanlar, 105’lik toplar ve 120’lik havanlar devreye alınıyor. Bu da üssün etkili menzil seviyesini 17 kilometreteye kadar çıkarıyor.
- Dördüncü adım aslında ilk adımla paralel bir çalışma. Bir üs bölgesi kurulmaya başlandığı an hemen yol çalışması da başlıyor. Yolun güvenliği ve ihtiyaç varsa iyileştirmesi yapılıyor ve bu kez tanklar ile zırhlı muhabere araçları üsse intikal ediyor. Her yeni aşamada yollanan sişah sistemlerini kullanacak personel de üs bölgesine getiriliyor. Yatık mermili bu paletli araçlarla ateş gücü iyice kuvvetleniyor.
- Beşinci adım üslerin içerisindeki mühendislikle alakalı. Üs bölgesinde konuşlandırılacağı yerler hazırlandıktan sonra fırtına obüsleri getiriliyor ve üssün etkili menzli 44 kilometreye kadar yükseltiliyor.
- Tüm bu adımlar atılırken iki nokta paralel olarak ilerliyor. Birincisi üslerde kullanılan görüntüleme ve radar sistemleri, 360 derece çalışacak şekilde hızla kuruluyor. İkincisi kamikaze dronlar ve elektronik harp gereçleri kullanıma alınıyor.
- Her üs bölgesinin kendi içinde olduğu kadar tüm üsleri kapsayacak bir mühendislik işi daha var. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurduğu bütün üsler birbirini koruyacak şekilde kurulmuş. Mesela bir üsteki obüs kullanılamaz duruma gelse ya da kullanacak personel hastalansa, yaralansa, yakın çevredeki üsler ve sınır hattındaki birlikler devreye giriyor. Bu sayede her üs bölgesinde aynı ateş gücü mutlaka korunuyor.
Üs bölgesi notları...
- Beton ya da kaya delmek için kullanılan Hilti dediğimiz aletler var ya, terörle mücadelede bu aleti kullanmakta çok ustalaşan subaylarla tanıştım Zilok üs bölgesinde. 4 yıldır bölgede görev yapan Kayseri 1. Komando Tugayı’ndaki Yarbay, hiltiler yardımıyla ilk açtığı mevziyi gösterdi, derinliği en az 6 metreydi. Sayısını veremeyeceğim üs bölgesi keskin nişancı mevzilerinden tutun da, konteynerlerin kayalara büyük vidalarla sabitlendiği alanlara bakınca anladım ki hilti dediğimiz alet terörle mücadelede son derece önemli. Hilti ve droneların mağara operasyonlarındaki önemini biliyorduk ama kayaların tepesine üs bölgesi başka türlü kurulamazmış...
- Üs bölgesinde olduğum saatlerde askerler arazide operasyona devam ediyorlardı. Günlük rutinlerini öğrenmeye çalıştım. Öğrendiğimin özeti şu oldu, hareket ve arazi insiyatifini asla bırakmıyorlar. Tüm çalışma 24 saat esasına göre düzenlenmiş. Hem gündüz hem de gece arazide mutlaka tam hakimiyet sağlanıyor.
BİNLERCE MAĞARA VAR
- Bölgede on binin üzerinde mağara var, arazinin bir kısmında da yoğun bitki örtüsü. Helikopterimiz Zilok’a inmeden hemen önce sahadaki askerler terör örgtünün bir malzeme deposunu bulup, video olarak Kayseri 1. Komando Tugay Komutanı’na yollamışlardı. Videoyu seyrettiğimde gördüm ki, samanlıkta iğne gibi bir yeri bulup ortaya çıkarmışlar. Videoyu çeken asker, önce tespit yaptıkları yerin koordinatlarını söylüyor sonra da bulduklarını raporluyor.
- Profesyonel ordu çalışmalarında
en uçtaki noktada olmanın bana sağladığı bir diğer imkan çalışma prensibini anlamak oldu. Her profesyonel asker için oluşuturulan dosyalar ve bu dosyalardaki tüm bilgiler sahadaki üst düzey komutanlar tarafından okunuyor. Buradaki amaç çatışma bölgesinde, mücadelenin en sert olduğu alanda, kişisel sebeplerle bir zaafiyet oluşmaması. Cenazesi olan, çocuğu doğan profesyonel askerler, sahada en uç noktada olsalar bile, mutlaka geri alınıyor ve süratle evlerine ulaşmaları sağlanıyor.
- Üs bölgesinde hava sıcaklığı eksi 30 derecelere kadar düşüyor. Tüm üslere kömür dağıtımı tamamlanmış hatta bazı üs bölgelerine kat kalorifer sistemleri de kurulmuş. Üslerin içerisinde su tesisatları da kurulu. Eksi sıcaklıklarda genleşme dolayısıyla borularda sorun yaşanmaması için sistem kapatılıyor ve o zamanlarda da susuz hijyen paketleri devreye giriyor.
YARIN: SINIR GÜVENLİĞİ VE SURİYE’DEKİ DURUM...