Yaşlılığın, çocukluk, gençlik, erişkinlik gibi doğal bir yaşam dönemi olduğuna dikkat çeken Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Semih Gökart, Türkiye'de yaşlı nüfusun toplumdaki oranı yaklaşık yüzde 4,5-5, ancak bu oran yıllarla birlikte artacaktır. Dünyada da 65 yaş ve üzerindeki insanların sayısı hızla artmaktadır. Bu dönemde, damar sertliği, kanser, diyabet, bunama, idrar tutmada zorlanma, görme bozuklukları, işitme bozuklukları, yetersiz beslenme, kemik erimesi, eklem kireçlenmesi, kıkırdak harabiyeti, yürüme bozuklukları ve sık düşme, bası yaraları, uyku bozuklukları ile karşılaşılabilir. Bir kısmının yaşlanmayla direkt bağlantısı olmadığı gibi bir kısmı da sadece yaşlılıkta görülmektedir. Son yıllarda tıbbın gelişmesi, bireyin kendini ve yaşamı önemsemesi nedeniyle ortalama insan ömrü uzamaktadır diye konuştu. Yaşlanma çok erken dönemlerde, 20'li yaşlarda başlar. Bu kadar genç yaşlarda başlayan değişiklikler insanların hücresel metabolizma aktivitelerinden yani 'metabolik yolak' diye tanımladığımız hücre içinde meydana gelen tepkimelerindeki aksamlar şeklinde açıklanabilir. Bazı metabolik yolaklarda pek çok bileşik ve enzim yer aldığı için bunlar çok karmaşık olabilir. Metabolik yolaklar organizmalarda hücre içi dengeleri sabit tutmaya çalışır. Bu sabit tutmayı ve dengeyi bozacak her durum hücrenin bozulmasına, yıkımına yol açar. İşte 20'li yaşlarda başlayan hücre yıkımları yaklaşık 35-40’lı yaşlardan itibaren vücutta iş gören hücre grubunda kayıplara dönüşür. Devam eden bu hücre kayıplarına bağlı olarak hücrelerin yaptığı görevlerde aksamalar, bozulmalar, kesintiler ortaya çıkar.80’li yaşlardan sonra vücut bu kayıplara karşı iç dengesini koruyamaz ve bunun ilerlemesiyle ölüm ortaya çıkar. Yaşlanmayla meydana gelebilecek en belirgin değişikliğin kas ve iskelet sisteminde görüleceğini anlatan Uzm. Dr. Semih Gökart, Kadınlarda özellikle menopozdan sonraki dönemde yoğun bir şekilde kemik erimesi ortaya çıkar. Bu kayıplara bağlı olarak boy kısalmaları, omurlarda çökmeler, hatta kırıklar, en sık olarak da kalça kırıkları oluşabilir. Diğer önemli değişiklik zihinsel boyutlarda ortaya çıkar. Algılamada ve yaratıcı yeteneklerde yaşlanmayla birlikte bir azalma, dikkatsizlik ve düşünme hızında yavaşlama görülebilir. Öğrenme yeteneğindeki azalmaya, hareketlerdeki yavaşlama da eşlik edebilir. Yaşlılarda daha önce edinilen bilgiler sağlam kalırken yeni öğrenilen bilgiler çabuk unutulur ifadelerini kullandı. En yaygın bilinen zihinsel değişikliğin bunama yani demans olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Gökart, Hastanın bilinci yerinde olmasına rağmen hafızada zayıflama ve bazı zihinsel becerilerde azalma olur. Kişi çevresinde olanlara ilgisi azalmaya başlar. Yeni bilgiler öğrenmede ve bunları hatırlamada, konuşma sırasında doğru kelimeleri bulmada, günlük yaşantıya ait sorunları çözmede sıkıntılar başlar ve zamanla bu şikâyetler artar. Bellekte zayıflama öncelikle telefon numaralarını, isimleri, yaşanan günlük olayları tam olarak hatırlayamama şeklindedir. Bir konuya yoğunlaşmada zorluklar başlar. Çevreyle kurulan ilişkilerisınırlamaya başlar bu da yalnızlığı, sosyal çevreden kopmayı getirir. Sosyal çevreden koptukça şikâyetler daha çok artar ve böylece kısır bir döngü oluşur. Kişi huzursuz ve kederlidir. Daha kırılgan, öfkeli ya da şüpheci olabilir. Zamanla geçmişe ait anılar da silinmeye başlayabilir dedi. Uzm. Dr. Semih Gökart, Yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır. 65 yaşın üzerinde yaklaşık her 10 kişiden birinde; 85 yaşın üzerinde ise yaklaşık her üç kişiden birinde görülür. Yine bu yaş grubunda sıklıkla tansiyon yüksekliği, damar sertliği, şeker hastalığı görülür ki tedavileri ve takipleri düzgün yapılmazsa bunlar da zihinsel faaliyetlerde azalmaya yol açar. Boş vakitlerde bulmaca çözmek, okumak, çevrede olup bitenlerle ilgilenmek, toplumun bir parçası olduğunu hissetmek ve hissettirmek, beden egzersizlerine önem vermek, yaşa bağlı bu olumsuz etkilere karşı zihinsel fonksiyonların korunmasında etkili olabilecek önlemler arasında yer alır. Çene kemiklerinde ve dişlerde olan değişiklikler de çiğneme fonksiyonunu bozar. Böylelikle beslenme bozuklukları da sıklıkla karşımıza çıkan yaşlanmayla ilgili bulgulardandır ifadelerini kullandı.