Elon Musk’un hastalığını açıklamasıyla gündeme gelen Asperger Sendromu, “yüksek işlevli bir otizm türü” olarak tanımlanıyor. Hastalığın 4-11 yaş arasında teşhis edildiğini aktaran uzmanlar, erkek çocuklarda daha yüksek bir yakalanma riskinin bulunduğunu ve tedavisinin özel eğitimle mümkün olduğunu belirtiyor. Amerika’da ilk defa, Psikoyatrist Leo Kanner tarafından 1943 yılında tanımlanan otizm, sosyal etkileşimde ve iletişimde bozukluklarla, tekrarlayan davranışlarla ve ilgi alanlarının sınırlılığı ile karakterize gelişimsel bir bozukluktur. Kanner’la aynı dönemlerde Almanya’da Hans Asperger (1944) tarafından tanımlanmış olan, otistik çocuklara benzeyen fakat daha üst düzey işlevlere sahip çocuklara ise Asperger Sendromu teşhisi konulmuştur. Asperger Sendromu’nu otizmden ayıran temel özelliğin Asperger Sendromu’nda dil gelişiminde ve bilişsel gelişimde otizmde olduğu gibi gecikme ya da gerileme olmamasıdır. Ancak Asperger Sendromlular sosyal etkileşim davranışlarıyla, tekrarlayan, törensel davranışlarıyla otistiklerle aynı özellikleri göstermektedirler. Genellikle zihinsel becerileri sınır veya sınır üstü olan yüksek işlevli otistikler gurubunda Asperger sendromlular da yer almaktadır. Her ne kadar Asperger Sendromu ya da yüksek işlevli otizmi olan çocukların ortalama matematik yeteneği olsa da, matematik sınavlarından normal zekâda olanlardan biraz daha düşük sonuçlar elde etseler de, bazıları da matematik konusunda çok başarılıdır. Asperger Sendromu’nun, algı ve anlamayı olumsuz etkileyen nörolojik farklılıklardan kaynaklanan gelişimsel bir bozukluk olarak nitelendiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, bu rahatsızlığın, yerel etkilerin aksine, beynin tüm işlevsel sistemlerini etkileyen gelişimsel faktörlerin sonucu olarak göründüğünü ifade etti. Çevresel ve genetik faktörlerle ilgili çalışmaların halen devam ettiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Genetik bağlantısına kanıt AS’nin aile içinde ortaya çıkma tandansı ve aile bireylerinde gözlemlenen AS’nin semptomlarına benzer ama daha sınırlı biçimde ortaya çıkan sosyal etkileşimde, dil ve okuma becerisinde hafif zorluklar gibi davranışsal belirtiler daha yüksek görülmektedir. Tanı genellikle 4 ile 11 yaş arasında konur. Asperger Sendromu’nun yaygınlığının bin kişiye 0,26 olduğu düşünülmektedir. Erkek çocuklar, kız çocuklara nazaran Asperger Sendromu olma konusunda daha yüksek bir risk taşımaktadır.” dedi. Asperger Sendromu’nun tedavisinin özel eğitim olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, eğitim programlarının hepsinin genel amacının çocukların gelişimlerini her alanda desteklemek ve potansiyellerini artırmak olduğunu söyledi. Asperger Sendromu için ideal tedavi yönteminin, zayıf iletişim becerileri ile obsesif ve yineleyici rutinlerden oluşan, ana belirtilere hitap eden terapiler şeklinde tanımlayan Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, sözlerini şöyle tamamladı: “Müdahale ne kadar erken olursa o kadar iyi olduğunda hemfikir olunsa da en iyi tedavi paketi diye bir şey yoktur. Asperger Sendromu tedavisi diğer yüksek işlevli OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu) tedavilerine benzer ancak dil becerilerini, sözel iletişimin güçlü yanlarını ve sözlü olmayan iletişimin zayıf yanlarını da dikkate alır. Asperger Sendromlu bireyler büyük ölçüde örgün eğitimlerine de devam edebilirler. Asperger Sendromu olanların beklenen yaşam süreleri normaldir ancak öngörüyü önemli derecede etkileyebilecek bunalım ve kaygı gibi ek psikiyatrik durum yaygınlıkları yüksektir.”