Annesini kaybetti, 36'sında çiftlik sahibi oldu! 1.5 ton süt üretiyor: 'Sen anlamazsın dediler'
Hayat bazen insanı hiç beklemediği yollara sürükler. Çocukluk hayallerinizden, yıllarca emek verdiğiniz kariyerinizden, alışık olduğunuz şehir ışıklarından bir an gelir, koparsınız. Ve bu kopuş, genelde büyük bir kayıpla, sarsıcı bir dönüşümle başlar. Fizik mühendisi Nilgün Kantar için de öyle oldu. Annesinin vefatının ardından hiç düşünmediği bir karar alan genç kadın, yaşadıklarını 'Sen Anlat' okuyucularına anlattı.
Melike SARIKAYA/Milliyet.com.tr - 2014 yılında Çorum’a adım attığında, ne bir çiftlik kurmayı ne de böyle büyük bir sorumluluğu almayı hayal ediyordu. Ama hayat, onun için en beklenmedik yerden kapıları aralıyordu. Dayısıyla yaptığı bir sohbet, onu bu yola çıkarmaya ikna etti. "Başta biz de ‘Yapabilir miyiz?’ diye düşündük, çok tereddüt ettik. Ama dayımın desteğiyle adım attık ve bu işin içine girdik" diyen Nilgün Kantar, şimdi annesinin anısını yaşatmak, köyüne katkı sağlamak adına çabalıyor. Günlük 1.5 ton süt üreten Nilgün Kantar, fizik mühendisliğinden çiftçiliğe uzanan başarı ve azim dolu hikayesini Sen Anlat için anlattı.
İŞÇİSİZ KALDIĞI 2.5 AY, SINAVI OLDU
Nilgün Kantar, Ankara’da doğmuş ve büyümüş bir fizik mühendisiydi. Yıllarca mühendislik kariyeri üzerine çalışan Kantar’ın hayatını, annesinin vefatı değiştirdi. Annesinin vefatının ardından çok uzun bir süre normal hayatına dönemeyen Nilgün Kantar, annesinin adını yaşatabilmek adına dayısının yönlendirmesiyle bir süt çiftliği kurdu. Annesini kaybettikten sonra aile olarak ciddi bir sıkıntı yaşamışlardı:
"Annemle çok yakın bir ilişkim vardı. Annemi kaybetmek beni çok sarstı. Annemi kaybettikten sonra yurtdışındaki dayımla konuşmaya başladık. Sohbet arasında ‘Bizde böyle bir iş yapalım mı’ diye konuşuldu. Kendime şöyle bir ayna tuttuğum zaman, 'Bu yaşadığım acı ya da sıkıntıyı boşaltacağım yer bu muydu?' diye düşündüm. Daha sonra kararımızı kesinleştirdik ve annemin de kabri köyde olduğu için Çorum’daki köyümüze bir süt çiftliği kurmaya karar verdik. Hem memleketime yatırım olsun hem de annemin adı yaşasın istedik.” Nilgün Kantar
Annesinin vefatından sonra 2014 yılında Ankara’daki tüm işlerini bırakıp Çorum’a yerleşti. Bu işe ilk etapta bireysel başlamıştı, 2015 yılında Beyhan Süt Üretim Çiftliği Projesi ile Tarımsal ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun (TKDK) bayan girişimcilere verdiği hibeden faydalandı. Kurulum aşamasında hayvancılıkla ilgilenen birçok şehri ziyaret etti, bu işle uğraşan kişilerin deneyimlerini dinledi. Gün geçtikçe annesinin yokluğuna daha çok alışmaya başlıyordu. Çiftçiliğe olan ilgisi ve merakı günbegün artarken 2017 yılında Almanya'ya gitti. Hayvan seçimlerinde yer aldı. Oradaki insanlarla tanıştı, sohbet etti. Çiftlik sahibi Almanlarla da konuştu. "Avrupa'da kadınlar çalışıyorsa bizde de çalışabilir diye düşündüm ve inandım" diyen Kantar yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Elbette kurulum döneminde çok zorluk yaşadım, çok kilo kaybettim. Tam o noktada Anka kuşu gibi küllerimden doğdum. Hayvanları getirdikten sonra bir süreç başladı ve ben birçok sorumluluğun altına girmek durumunda kaldım. İşlerimle, hayvanlarımla uğraşmaktan eve gidemez oldum. 84 gebeyle çıktığımız yolda doğumlar başladı ama biz çok kısa bir süre sonra işçisiz kaldık. İşçisiz kaldığımız 2,5 aylık süreçte babamın da desteği çok oldu. Babam sağıma giriyordu, ben buzağıların sütünü veriyordum. Günlük 6 tondan fazla yem yapıyordum. Tam 'bırakıyorum' dediğim anda devletimizin desteği çıktı.”
‘DAHA DA GÜÇLENEREK AYAĞA KALKTIM’
Devamında ise Çiftçi Nilgün Kantar, Avrupa Birliği Süt Üretim Belgesi, Hastalıktan Ari İşletme Belgesi gibi çok sayıda belge aldı. Çiftlikte kimyasal ilaçlama yapılmıyor, haşerelerle 35 kedinin mücadele ediyordu. Çiftiğinde 1.5 ton süt üreten Kantar, "Burada sürü üretim sistemimiz çok önemli. Bir hayvanı yetiştirdik, hayvan 14 aylık olduğunda (dişi bir buzağı) biz veterinerimize tohum attırıyoruz. Tohumlamadan sonra eğer hayvanın bu tohumu tutarsa 9 ay 10 gün sonra bu hayvan doğum yapıyor. Hayvanların ayaklarına bağladığımız ped ometrelerden yönetim sistemlerimize hayvanla ilgili gelişmeyi kaydediyorum. Tabii 84 hayvanın aynı anda gebe olması o süreçte epey yorucu olmuştu. Ülke olarak birlikte üretelim istiyorum. Toplum olarak ayaklarımızın üzerinde duralım istiyorum. Gençlerimiz illaki ben şu sektörde çalışacağım diye kendilerini bir noktaya sabitlemesinler. Ben de Ankara’da doğmuş büyümüş, bu işleri bilmeyen biriydim. 36 yaşında annemi kaybettikten sonra bu işlerden anlar oldum. Bir kadın olarak tabii ki çok sıkıntı çektim. Fikir sunduğunuzda fikrinizi baskılamak isteyen bir kitleyle de karşı karşıya kalabiliyordunuz. ‘Sen bilmezsin, sen anlamazsın’ diyenler vardı. Bu tempoya dayanamayacağımı ve pes edeceğimi düşünenler bile oldu. Ama ben daha da güçlenerek ayağı kalktım” dedi.
Kantar'a göre insanları geride tutan ve gelişimlerini engelleyen şey korkularıydı. Herkes gibi kendisi de çiftlik işine adım atarken korkuyordu. Çiftçi Kantar sözlerini şöyle noktaladı:
"Bu iş sabır gerektiren bir iş. Böyle bir girişimde bulunacakların sabırlı olması gerekir. Risk alabilmeleri gerekir ama risk alırken de belli ölçüde risk almaları gerek. Karşılarına çıkan her zorlukta ‘ben yapamam’ demesinler ve üstüne daha çok gitsinler. Sakın bırakmasınlar, çünkü o noktadan sonra tüm kolaylıklar beraberinde geliyor. Oturduğumuz yerden bu iş olmaz, lütfen her işi öğrensinler. Ben genç arkadaşlara da söylüyorum. ‘Ben o işi yapamam, bu işi yapamam’ gibi düşüncelere girmesinler. Bu işe gireceklerse bile işin çıraklık kısmını mutlaka keyif alarak yapsınlar. Yaptığınız işle gurur duyun, utanç verici işler değil bunlar. İnsanlarla ilişkilerini sağlam tutsunlar. Yani iletişimleri kuvvetli olsun. Ticarette lütfen dürüst olsunlar, samimi olsunlar ve esnek olsunlar her işte. Enerjilerinizi işlerinize verince, üzüntülü bile olsanız daha çok iş başarıyorsunuz."