7 kadınla 25 milyon liralık mantı fabrikası kurdu! 'Bir torba una muhtaçtık, veresiye aldık'
Eğitim hayatına devam etmesine izin verilmeyen kız çocukları, 16 yaşlarına geldiklerinde evlendiriliyorlardı. Havva Özata da onlardan biriydi. Ancak içinde bitmek tükenmek bilmeyen okuma ve çalışma hayatına dâhil olma isteğini hiçbir şey söndüremedi. Önce hayalini kurduğu okulunu bitirdi, sonrasında en iyi bildiği işi yaparak girdiği iş hayatında, bugün 7 kadınla fabrika kuracak kadar ustalaştı.
Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Havva Özata, 1971 yılında Çorum’un Sungurlu ilçesinde doğdu. 6 kız, 2 erkek kardeşe sahip olan Havva’nın annesi ev hanımı, babası esnaftı. Genç kız, derslerinde çok başarılıydı ancak ilkokuldan sonra ne yazık ki eğitim hayatına devam edemedi. Çünkü ailesi kız çocuklarının okutulmasına karşıydı. O dönemde kız çocukları eğitim hayatına devam edemediği gibi 16 yaşlarına geldiklerinde evlendiriliyordu. Yani Havva’nın kaderi doğar doğmaz yazılmıştı. 16 yaşında evlendi ve bir çocuğu oldu. Ancak genç kadının içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir okuma ve sonrasında da iş hayatına atılma isteği vardı. Bu hayalini gerçekleştirmek için bir yerden başlaması gerekiyordu. Havva da buna en iyi bildiği işi yaparak başlayacaktı.
“Kız çocukları okutulmadığı gibi 16 yaşlarına geldiklerinde psikolojik ve kültürel olarak evliliği hazır hale getiriliyordu. Ancak ben eşim iyi bir insan olduğu için şanslıydım. Çünkü kafama koyduğumu yapacağımı bildiği için o da hep benim yanımda oldu. Evlendikten sonra çocuğum oldu ancak ben bir taraftan da eğitim hayatıma devam ettim. Ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirdim. Sırada çalışma hayatı vardı. Örgü örmeyi çok seviyordum. Bu durumu ticarete dökmeye karar verdim. İmkanlarım dâhilinde evime örgü makinesi aldım. Ancak bir süre sonra bu işte bana yetmemeye başladı. Diğer en iyi bildiğim işte nakıştı. Annem ve ablamdan öğrenmiştim. Zamanla bu işi ilerlettim ve nakış atölyesi açtım. Fakat içimde bitmek bilmeyen bir enerji vardı. Bu sırada siyasete atılmaya karar verdim ve bir partinin kadın kollarının yönetimine de dâhil oldum."
Havva, bir taraftan çalışıyor diğer taraftan siyasette aktif olarak rol alıyordu. Kendisi başarmış, o çok istediği çalışma hayatına dâhil olmuştu. Ancak bu durum ona yetmiyordu. Bunu yapamayan ya da cesaret edemeyen kadınları da çalışma hayatına katmalıydı. Daha çok kadını iş hayatına dahil etme düşüncesinden yola çıkarak 2016 yılında 7 kadından oluşan bir kooperatif kurdu.
‘BİR TORBA UNA MUHTAÇTIK, VERESİYE ALDIK’
Bu sürece gelmenin hiç kolay olmadığını anlatan Havva, “Ev hanımlarını kooperatif kurmaya ikna etmek hiç kolay olmadı. Onları ikna ettim, bu sefer de sermayemiz yoktu. Hepimiz ev hanımıydık ve farklı farklı marifetlere sahiptik. İç Anadolu bölgesinde yaşıyorduk. Ortak kararla sermayemizin un olmasına karar verdik. İşe de tanıdık esnaftan veresiye un alarak ve baklava börek açarak başladık. Satış yapmak için eşe dosta haber saldık ama bu yaptıklarımız dükkân kirasını ve faturalarımızı bile karşılamadı” diyerek o günlerde bir torba una muhtaç olduklarını söyledi. Havva ve arkadaşları kooperatifi kurarken kaymakamlık ya da belediyeden herhangi bir yardım almamıştı. Ancak artık destek istemenin vakti gelmişti.
“Kaymakamlığa gittim, ‘7 kadın bir araya gelip kooperatif kurduk, unlu mamuller üretmek istiyoruz. Bize nasıl destek olabilirsiniz’ dedim. ‘Köylülere Hizmet Götürme Birliği’ne başvuru yapın, onaylanırsa makine verebiliriz’ dediler. Komisyondakilerden bazıları bize makine verilmesini kabul ederken, bazıları etmedi. ‘Bir köye hizmet götürmek varken neden 7 kadına hizmet götürelim, onlar macera arıyor’ dediler. Ancak 2 kişinin oy fazlalığıyla bize makine alınmasına karar verildi. Çorum’un erişte ve mantısını ön plana çıkarmak istediğimiz için ona uygun makineleri talep ettik. Makineleri aldılar ama bu sefer bize yine güvenemediler ve söz konusu makineleri iki yıllık sözleşme karşılığında bize verdiler. Nedeni kadın olmamız. ‘Bir heves uğruna çıktıkları yoldan geri döndüklerinde en azından makineleri ellerinden alırız’ diye düşündüler.”
ERKENDEN GİDİP AKŞAM GEÇ SAATTE ÇIKIYORLARDI
Havva ve yol arkadaşlarının paraları çok kısıtlıydı. Bu nedenle ilk dükkânlarını traktörcüler sitesinden tutmak zorunda kaldılar. Bu bölgede sırf erkekler çalışıyordu. Dükkânda kadınların çalıştığı anlaşılmasın diye sabahın çok erken saatlerinde işe başlıyor, akşam karanlık olunca da iş yerinden çıkıyorlardı. İstedikleri makineleri gelmişti, canavar gibi çalışıyordu ama onların ürettiklerini satacak bir pazarları yoktu. Ancak Havva’nın bu soruna da bir çözümü olacaktı. Sokak duvarına asılan levhada tarım fuarı yapıldığını gördü ve hemen aradı. 'Katılabilirsiniz' cevabını alınca arkadaşlarını durumu anlattı. Fakat arkadaşlarının hepsi ev hanımıydı ve böyle bir fuara katılmaya çekindiler. Havva, hepsinin ikna etti ve fuardaki yerlerini aldılar.
KİMSE FARK ETMEYİNCE BARDAK BARDAK İKRAM ETTİ
Erişte, mantı, tarhana gibi tüm marifetlerini fuar katılımcılarına sunuyorlardı ancak kimse onları fark etmiyordu. Çünkü karşılarında çok büyük firmalar vardı. Havva’nın aklına ürettikleri ürünleri pişirmek ve insanlara tattırmak geldi. Pişirdikleri ürünleri insanlara bardak bardak ikram ettiler. Söz konusu fikir insanların hoşuna gidince ve talep fazlalaşınca bu durumu paraya çevirmeye karar verdiler. Bu sefer de ürünlerin tadına bakan almaya başladı. Satış yaparken yerel bir firma onları fark etti. İşte tam da o esnada öz güvenleri yerine geldi. Çünkü artık kalitelerini belirlemiş, standartlarını yakalamışlardı.
ADINA 'SEVGİSUN' DEDİLER
Havva ve arkadaşları ortak kararla markalarının adını 'Sevgisun' olarak belirlediler. Her birinin adı farklıydı ama ortak noktaları içlerindeki sevgileriydi. Sevgi kelimesine Sungurlu’nun ‘sun’unu eklediler ve patentlerini aldılar. Markalarının oluşması onlara yeni kapılar açacaktı. Hemen Tarım ve Orman Bakanlığı’nın düzenlediği fuarlara katıldılar. Bu fuarda da kendilerini büyük bir firmaya fark ettirmeyi başardılar. Bu durum tonajlı çalışmaya da beraberinde getirdi. Siparişlerini yetiştirmek için gece gündüz çalıştılar. Önce bölgesel sonrasında Türkiye geneline üretim yapmaya başladılar.
Kaliteden ödün vermeden üretime devam eden Havva ve arkadaşlarını bekleyen başka bir sürpriz daha vardı. Türkiye Tarım Kredi ve Kooperatifleri standartlarına uygun üretim yaptıkları takdirde Sevgisun markasıyla çalışabileceklerini söyledi. Bu durum Havva ve arkadaşlarının gücüne güç kattı. Önce baskı poşete geçtiler, sonra öz kaynaklarıyla evlerini ipotek vererek makineler aldılar. İlerleyen süreçte de karşılarına farklı teşvikler çıktı. Makine ve ekipmanlarını çoğaltmaları ise onlara yeni kapılar açtı.
25 MİLYON YATIRIMLA FABRİKA KURDULAR
Şu an da Çorum OSB’de 2 bin metrekarelik alanda faaliyet gösterdiklerini söyleyen Havva Özata, “Bu süreçte bize inanlarla yolumuza devam ettik. Çevre ve eş baskısına maruz kalan hanımlarla yollarımızı ayırmak durumunda kaldık. 7 ortağımız ve 25 kişilik çalışanımızla günlük 400-500 kilo olan mantı üretimimizi 2 tona çıkardık. 6 dönüm araziye 25 milyon yatırımla fabrika kurmayı başardık. Yerimiz, projemiz, zemin etüdü ruhsatımız her şeyimiz hazır. Yatırımımız için kırsal kalkınma teşvikini bekliyoruz” dedi.