18.04.2023 - 12:51 | Son Güncellenme:
Fons’un Serkan Halili ve Derya Türkan ile bir araya gelerek oluşturduğu Tellerin Nefesi, geleneksel Türk müziği motiflerinin yanı sıra flamenko müziğinin etkilerini de içinde barındırırken, Fons’a Serkan Halili ve Derya Türkan ile Kiko Ruiz (flamenko gitar), Florent Brannens (keman), Amandine Ley (keman), Aurelia Souvignet (viyola) ve Nicolas Saint-Yves (cello) eşlik ediyor.
Konser öncesi, kemençe üstadı Derya Türkan ve kanun sanatçısı Serkan Halili sorularımızı yanıtladı.
“KONSERE GELENLER KÜLTÜRLER ARASI KÖPRÜ KURAN MÜZİK YOLCULUĞUNA EŞLİK EDECEK”
Konserin içeriğine dair bilgiler veren Derya Türkan, “Konserde Renaud’un bestelerinden oluşan bir repertuvarı dinleyenlerle paylaşacağız. Bu repertuvar aynı zamanda Renaud’un müzikal yaşantısının da özeti. Akdeniz kültürüne tutkun olması, hemen her projesinde flamenko baharatının mutlak olması, Renaud’un müziğini belirler. Bu albümde flamenkonun yanı sıra uzun zamandır Osmanlı müziğine, hatta makam müziğine duyduğu ilgi, yazdığı müziklere de yansıdı. Bu projenin repertuvarı Antik müziği, geçmişi yansıtırken, konsere gelenler Serkan Mesut Halili (Kanun) ve İstanbul kemençesi gibi enstrümanlarla İstanbul’u, Radio France orkestrasından yaylı sazlar dörtlüsü ile Avrupa’yı, Kiko Ruiz ile flamenko tadını içinde barındıran adeta sınırları ortadan kaldıran, kültürlere köprü kuran bir müzik yolculuğu dinleyecekler.” ifadelerini kullandı.
“TELLERİN NEFESİ, SİLK MOON DÜETİNİN DAHA KAPSAMLI HALİ”
Usta müzisyen Renaud Garcia-Fons ile tanışmalarından söz eden Türkan, “Biz Renaud ile yaklaşık 20 yıl önce Kudsi Ergüner ile beraber çalışırken tanıştık. Uzun zamandır birbirimizin müziğini dinliyoruz. 2006 yılında benim kurduğum bir trio ile Kalan Müzik’ten çıkan Minstrels Era (Ozanlar Zamanı) isimli albümde beraber çalıştık. Bu albümde 17. yüzyılda bestelenmiş Türk müziği enstrümantal eserlerini modern bir anlayışla seslendirdik. Daha sonra Silk Moon düet projesini düşündük ve birbirimiz için besteler yaptık. İkimizin de çok sevdiği bir çalışma oldu. Tellerin Nefesi, Silk Moon düetinden ilham aldı ve bu konser düetin daha kapsamlı hali.” dedi.
Tellerin Nefesi konserinin içinde Afrika ritmik yapılarını, flamenkoyu, Türk müziği ile makamsal yakınlıkları, Barok dönem esintileri ve caz öğelerini taşıyan köprüler olduğunu söyleyen Türkan, “Farklı kültürlerden gelen sanatçılarla beraber olmayı hep değerli bulmuşumdur. Çünkü yepyeni bir kültürü öğrenme şansınız oluyor. Bu projede birlikte olduğumuz müzisyen arkadaşlarımızla adeta bir aile gibi olduk. Amin Maalouf eserleri gibi, bu müziği dinlerken geniş bir hayal gücünün kapısını aralıyor” sözlerine yer verdi.
“NEREYE GİDECEĞİNİ BİLMEDİĞİMİZ DOĞAÇLAMALAR VE NOTALAR İLE ÇEŞİTLİLİK SAĞLIYORUZ”
İş Sanat’ta gerçekleşecek konsere kanunuyla eşlik edecek Serkan Halili ise, “Keyifle dinlediğim, önemli albüm çalışmalarına imza atan biri Renaud Garcia Fons. Renaud, yazdığı ve yazacağı müzikler için yeni bir ensemble kurma arayışındaydı. Yaylı kuartet ve gitar ile birlikte makamsal eksikliği kapatmak düşüncesini Derya ile paylaştığında, kanun enstrümanının yaratıcılığını, çeşitliliğini önerdiğini biliyorum. Fikir alışverişinde bulunmamızın akabinde hoş bir tınıya sahip “octet” olarak çalışmaya başladık. Renaud, sahip olduğu genetik miras ile doğu müziği ve o kültürden fazlasıyla beslenen bir müzikçi. Derya ve benim de Avrupa müziği, dünya müziği gibi farklı müzik türlerine ilgi ve alakamız var. Bu, sahne üstünde ve sosyal hayatta hem farklı yönlerden beslenen hem doğu kültürüne sahip insanlar olmanın avantajlarını sağlıyor. Böylelikle nereye gideceğini hayal edemeyeceğimiz doğaçlamalar ve yeri geldiğinde çok sıkı şekilde notaya bağlı bir icra ile çeşitlilik sağlayabiliyoruz.” dedi.
“BESTELERİN USTALIĞI VE MÜZİSYENLERİN YÜKSEK SEVİYEDEKİ İCRASI EŞSİZ BİR KONSER HAVASINA SOKUYOR”
Tam anlamıyla bir kültür sentezinin yaşanacağı konsere değinen Serkan Halili, “Dinleyici gözüyle aldığım tepkiler çok kıymetli. Renaud’un bestelerine harika bir yaylı kuartet eşlik ediyor, işin Avrupa kısmını üstleniyorlar. Kanun ve kemençe ise makam müziğini temsil ediyor, oryantal bir tat ve hava ekliyor. Sabit ritim ve kusursuz doğaçlamalarıyla saat gibi işleyen bir flamenko gitarı da müziğin tam ortasında. Aslında tam bir ekip işi… Dinleyiciler bunu hissedecek. Tüm ekip için ayrı ayrı melodiler ve sololar yazıldı. Bir parçada barok esintileri alırken, farklı bir parçada Uzak Doğu’ya gidebiliyorsunuz. Flamenko kokusu alırken bir anda makam müziğimizden bir şeyler hissediyorsunuz. Özellikle belirtmeliyim ki bestelerin ustalığı ve icracıların yüksek seviyedeki icrası eşsiz bir konser havasına sokuyor insanları.” Sözleriyle sanatseverleri 5 Mayıs’ta İş Sanat’ta gerçekleşecek konsere davet etti.