Haberin Devamı

15. gündeyiz. 15 gündür IŞİD’in rehinesi 8 aylık Ela ne yiyor?
15 gündür vatandaşlarımız hangi sapkın gruplarca tutsak ediliyor?
Muhalefete göre 95, Başbakan’a göre 80 rehine olduğu söyleniyor; kaç vatandaşımız rehine, bunu nasıl bilmiyoruz?
Ayrıca günlerdir Sayın Davutoğlu’nun nur yüzünü görmez olduk, kendisinin afiyeti, sıhhati yerindedir inşallah.
Beyefendi kesin bilir, Dışişlerinin kriz masası ne işe yarar?
Soruyorum çünkü birkaç gün evvel El Kaide’ye bağlı Ensar-us Sünneh örgütü tarafından kaçırılan bir rehine Türkmen bir general sayesinde serbest bırakıldı.
İsmini açıklamak istemeyen şahıs, kısıtlı imkânlarla kontörlü telefondan kriz masasını ve Bağdat Büyükelçiliğini en az 10 kez aradığını, cevap olarak da “yapabilecekleri bir şey olmadığını” aldığını söylüyor.
Büyük Ortadoğu, pardon, dünya liderliğine oynayan bir ülkeye yakışıyor mu bu davranış?
Büyük dünya lideri, Türkmenler için hangi kapıları ve lüks kampları açıyor?
Kelle kesen, toplu tecavüz eden, Nazi filmlerine öykünürcesine insanları çukurlara gömen militanların elindeki çoluk, çocuk onlarca vatandaşımız için kaç damla gözyaşı döküyor?
Ve yayın yasağı koymakla neyi elde etmiş oluyor?
Sedat Ergin’in her zamanki ince okumalarından da gördüğümüz üzere: sıfır.
Daha doğrusu sıfırlaya sıfırlaya elde var sıfır.
Yok efendim “devletin zafiyetini ortaya koyacak şekilde yayınlara” ket vurup vatandaşlarımızın güvenliğini sağlayacaklarmış.
Affedersiniz ama sizin ciddiyetsizliğiniz yüzünden bu günlere gelmedik mi?
Dışişleri’nden aldığım duyuma göre, bir uçağımız IŞİD’in Musul’a doğru hareket ettiğini duyunca vatandaşlarımızı toplamak için oraya gönderilmiş.
Heyhat, militanlar havaalanını ele geçirdiği için uçak gerisin geriye Ankara’ya dönmüş.
Buna en kibarca “too little, too late” derler. Yani, “çok az, çok geç.”
Gelelim tekrar hortlayan TIR meselesine. Malumunuz, 19 Ocak’ta MİT’e ait TIR’lar durdurulmuş, kurabiye ve Mickey Mouse dolu TIR’lar yüzünden “casusluk soruşturması” açılmıştı. Bugün TIR’ları durduran 13 askeri personel hakkında 15 günden müebbede kadar hapis cezası isteniyor.
Neden? Oyuncak ve benzeri şekerler taşıdıkları için mi?
Acaba hangi Sünni arkadaşlar bu oyuncaklarla oynuyor?
Ve bu oyuncakları Musul konsolosluğunda rehin olan 3 çocuk, 2 anne ile paylaşma inceliğini sergiliyorlar mı!?
Dünyada ilk kez rehine krizi yaşanmıyor. Bu krizlerin nasıl başarıyla yönetildiğini görüyoruz. Kimi liderler dünya turuna çıkıp oy toplamaya çalışarak değil konuya odaklanıp vatandaşını “yağdan kıl çekercesine” kurtararak popülaritesini cilalıyor. Almanya olsun, Amerika olsun bu konuda neler yapabileceğini gösterdi.
Meşhur Tahran vakasında, rehinelerin kurtarılması konusunda medyanın ne önemli bir rol oynadığını biraz araştırma yaparsanız görürsünüz Hani, Başbakanımız, “Bütün Batılı dostlarımızla kurduğumuz kontaklar var” dedi ya. Yandaş/muhalif fark etmez, uluslararası kamuoyu ve baskı unsuru oluşturma babında medya neden kullanılmıyor?
Ama bizim gibi ileri demokrasilerde insanın ne kadar kıymetli olduğu malum.
Musul’daki, Soma’daki vatandaşlarımızı adeta unuttuk.
Şunu kabul edelim, 2013 yılında Filipin hükümeti rehine krizini nasıl eline yüzüne bulaştırdıysa, Cezayir, Kolombiya, Afganistan, Yemen bu konuda ne denli başarılıysa, o ligdeyiz.
Temennim, tiz vakitte, bize sürekli “çok konforlu” oldukları söylenen vatandaşlarımız o konforlarından kurtulup yurda dönmeleri. O zaman, her şeye rağmen sizi alkışlayacağız.