Haberin Devamı

Nietzsche boşuna “İnsan en zalim hayvandır” dememiş.
İşte görüyoruz, Musul’da insan başka bir insanın kafasını kesip, “Bu da bizim dünya kupamız” diyerek kelleye top muamelesi çekiyor.
Van’da 17 yaşında bir Afgan çocuk, polisler tarafından dövülerek öldürülüyor.
Ve katiller nasılsa hep korunuyor, kamera görüntüleri hep karartılıyor.
Her gün katledilen kadın mı dersiniz, sokaklarda patır patır vurulan çocuk mu...
Ama insan burada durmuyor. Dünyayı, ekosistemi, çevreyi, hayvanı da katlediyor. Kendi malıymış gibi. Ölümsüzmüş gibi. Kısa günün kârı adına...
Zavallı, kendi dalını kestiğini göremeyecek kadar ahmak.
Buna örnek bir yasadan bahsedeceğim. Bugün Meclis’te görüşülecek, sonra da Genel Kurul’da oylanacak.
Şayet AK Parti milletvekilleri, Soma da olduğu gibi CHP, MHP ve HDP’den mürekkep muhalefete kulak tıkayıp topyekun oy verirlerse, büyük bir katliam olacak. Bugün görmüyor olabilirler ama onların çocuklarını da etkileyecek.
O yüzden, bir kere olsun, partinizi, koltuğunuzu, takımınızı bir tarafa bırakın, lütfen kitabınızı, görevinizi, etik denilen tozlu kavramı hatırlayın.
Gelelim 5199 no.lu yasaya.
Yeni tasarıya göre sokaktaki sahipsiz hayvanlar toplanıp beslenme noktalarına taşınacak. Beslenme noktalarının ne olduğu ise muğlak. Çöplüklere, dağa, ormana salınacaklar. Orada kimisi açlık ve susuzluktan ölecek, birbirlerini yiyecek, eninde sonunda da şehre inecek.
Kulağa tanıdık geliyor mu? Bu 1910 yılında İstanbul’da denenmişti. 80 000 köpek Hayırsızada’ya gönderilmiş, çığlıkları aylarca yankılanmış, zamane İstanbulluları, bu ölüm seslerini ölene kadar unutmadıklarını belirtmişti.
Yani Neo-Osmanlıcılık oynamak istiyorsanız, yol yakınken vazgeçin. Ortadoğu politikalarında denediniz, sonuç ortada.
Yasanın bir diğer dehşetengiz tarafı da hayvan deneylerinin önünü açması.
Avrupa’da deneyler artık in vitro yapılıyor, yani canlı hayvan üzerinde değil doku üzerinde. Bu katliam yasasıyla Türkiye Avrupa’nın deney merkezi olabilir. Yani sokaktaki hayvanlar toplatılıp üzerlerinde her türlü deney yapılabilecek.
Avrupalı ilaç firmaları kirli çamaşırlarını burada yıkayacak, biz de biraz para kazanacağız. Yani gönüllü muz cumhuriyeti olacağız. Bilmeyenler için söyleyeyim, deneyler Ortaçağ işkenceleriyle eşdeğer: gözleri yakılacak, kırışıklık önleyici krem testlerinde hayvanlara verilen ilaçlar yüzünden önce paralize olacak, sonra yavaş yavaş boğulacaklar. Daha fazla örnek vermeyeyim: bu deneyler, en vahşi IŞİD işkencesinden beter. Sadece hayvan oldukları için göz yumanlara bir çift kelam: Kuran’da hayvanlarla ilgili 37 Ayete göz atarlarsa ne demek istediğimi anlarlar. Tıp ilerlemeyecek mi diyenlere de bir not: hayvan kullanılmadan, üstelik daha ucuz yöntemler mevcut. Şayet bu yasayı geçirirsek, ilaç lobilerinin gönüllü kirli çamaşırcısı olacağız. İşin ironisi, bunu Avrupai olmak adına yapacağız.
Yasa tasarısı o kadar tutarsız ki, makyajın ötesine gitmiyor. Şayet amaç sokaktaki hayvan nüfusunun önüne geçmek ise, hayvan kısırlaştırmayı şart koşun, petshoplara hayvan ithalatını durdurun. Yeni yasada bunlar yok. Hatta, Muharrem İnce’nin öngördüğü gibi gündem yoğun/etraf toz dumanken, GDO’lu ürünler ve deney konusu, bir torba altında birleştirilip, kaş göz arasında geçirilecek gibi görünüyor. Ne acı, doğayı, doğalı bitirecekler ve ruhumuz bile duymayacak.
Buradan Sayın Veysel Eroğlu ve milletvekillerine çağrı yapmak istiyorum.
Lütfen, 5199 no.lu yasa tasarısına dur deyin. Söz verdiğiniz gibi çevre kuruluşlarına kulak verin. Kendiniz için değilse, çocuklarınız ve torunlarınız için. Bir konuda birlik olmak çok mu zor?