Ah şu Erdal İnönü yok mu?
Onun yüzünden fiziğe meftun oldum, yıllarca fizik okumak istedim.
Merakım hiç sönmedi ama olmadı işte, olmadı!
Son zamanlarda tekrar tekrar fizikle ilgili yazılar yazıyorum çünkü son aylarda astrofizik dünyasında olup bitenler bir devrim niteliğinde. Galile çağı bir, Andrei Linde’in enflasyon modeli iki.
O yüzden kozmolojinin dâhilerinden birisi İstanbul’a gelince hemen Boğaziçi Üniversitesi’ne koşuyorum. Scott Dodelson’un konuşmasını dinledim, söyleşi yaptım. Mesudum.
Kimdir Dodelson? Evrenin düz olduğunu ilk hesaplayanlardan ve kâinattaki enerjinin “sıfır” olduğunu gösterenlerden. Chicago Üniversitesi’ndeki astrofizik profesörlerinden biri, meşhur Fermi laboratuvarında parçacık fiziği çalışması yapan ekibin başında. Hani o CERN’deki meşum deney var ya, ondan.
Üç büyük soru(n)
Dodelson, son zamanlarda dark matter (karanlık madde) ve karanlık enerjinin peşine düşmüş. Evrenin yüzde 75inin karanlık enerjiyle, yüzde 21’inin de karanlık maddeyle kaplandığı öngörülüyor ama ne hikmetse bunu ne görebiliyoruz, ne gösterebiliyoruz.
Dodelson hikâyeye üç büyük soru(n) ile başlıyor. Belki bu muammalara cevap bulursak evreni daha iyi anlayacağız.
Birincisi hız meselesi. Newton’dan sonra Einstein’ın yerçekimi teorisini kabullenmiş olarak şu mesele çözülemiyor: teoriye göre Güneş’e yakın gezegenlerin daha hızlı, daha uzak olanların daha ağır hareket etmesi gerekiyor. Dolayısıyla, Merkür ya da Venüs, Uranüs ya da Neptün’den daha hızlı bir şekilde hareket ediyor.
İkincisi yoğunluk meselesi. Evrenin zaman içindeki haritası çıkartılmış. Bir yıldıza bakınca ancak geçmişteki halini görüyoruz. Mesela güneşimiz şu anda yok olsa, bizim ancak 8 dakika sonra haberimiz olacak. Planck’in uydu haritalarına göre, evren 400.000 yıl evvel gayet üniform bir halde. Bir tarafta daha fazla şey, bir tarafta boşluk yok. Ama bugün, bir kısmı çok dolu, bir kısmı az. Neden? Çünkü kütle, kütleyi çekiyor. İkinci sorun da burada başlıyor. Einstein’ın genel izafiyet teorisini mevcut duruma uygulayınca sınıfta kalıyoruz.
Karanlık enerjinin varlığı
Üçüncüsü genişleme meselesi. Einstein’a göre evrenin genişleme oranının yavaşlaması lazım. Ama bizim gördüğümüz tam tersi. Evren müthiş bir hızla genişliyor.
Dodelson’a göre ilk iki sorun, karanlık enerjinin varlığıyla açıklanabilir.
Belki, evrenin ilk haritalarından göremediğimiz şey bu karanlık madde?
Belki, soru işaretleri Einstein’ın e=mc2’sine karanlık enerji eklersek çözülecek?
Belki evrendeki boşluklar karanlık enerjidir?
Belki evren farklı boyutlardan mürekkep?
Şunu biliyoruz, Einstein’ın teorileri hâla başlangıç noktası ama onun ötesine gitmemiz gerekiyor. Teorinin pratiğe uymadığı noktalarda varlığını kanıtlayamadığımız karanlık madde ve enerjiyle açıklamak için eski haritaları üst üste koymamız gerekiyor.
Konuşmasından sonra oturup sohbet ediyoruz. Mütevazı, heyecanlı, meraklı bir insan. O kadar ki, bizdeki bir hoca bozulmuş. Neden bizim ne kadar az şey bildiğimizin altını çiziyorsunuz, bizleri sosyal bilimcilere aciz gösteriyorsunuz diyebilmiş! Dodelson’la saatlerce konuşabilirim çünkü bakmayın şu fizikçilerin anlaşılmaz figürleri ve komplike formüllerine, onlar, insanın en temel sorularını irdeliyor. Yerim bitti, ama neyse ki karanlık madde bitmiyor.