Abdullah Kocaman

21 Ağustos 2019

Geçtiğimiz sezon birçok futbolsever Başakşehir’in ligin en iyi oynayan takımı olduğu konusunda hemfikirdi. Bunda da en büyük pay Abdullah Avcı’nın takımın çok zor gol yemesiydi. Nitekim turuncu mavililer 34 lig maçının 17’sini gol yemeden tamamlarken kalelerinde sadece sadece 22 gol gördü. (Şahsen bundan daha düşük bir rakam hatırlamıyorum.) Fakat bu madalyonun öteki tarafı biraz kafa karıştırıcıydı. Zira ligin son haftalarına lider giren takım çok az gol atıyor, elinde önemli hücum oyuncuları olmasına karşın gol kaydına çok da fazla muvaffak olamıyordu. Nitekim tüm sezon 49 gol gibi çok düşük bir gol sayısı ile tamamlanırken şampiyonluk kupasına da uzanılamadı.

Gün olup devran döndükten sonra Abdullah Avcı kendisini biraz daha şehir merkezinde, Beşiktaş’ta buldu. Bu birleşmede benim yanıtını en çok merak ettiğim soru Avcı’nın kendi oyun anlayışını koruyup korumayacağı. Avcı, hazırlık maçlarında çeşitli alternatifler denese de belli etti ki o kendisini Beşiktaş’a değil Beşiktaş’ı kendisine uydurma gayretinde olacak. Fakat özellikle Haziran sonu ve Ağustos başında yapılan dört hazırlık maçında rakip kalelere gol atılamaması önemli olduğu kadar kötü de bir sinyal oldu.

Sezonun

Yazının Devamı

Ali Koç'un Vizyonu

23 Nisan 2019

Güvendiğiniz veya gıpta ettiğiniz insanların sizi yanılttığı olmuştur muhtemelen. Hani şu çok beğendiğiniz, kendinizden daha üstün meziyetli diye düşündüğünüz ama yaptıklarıyla sizi olumsuz anlamada çok şaşırtan ve size “nasıl ya” dedirten insanlar... Son yaptığı garip açıklamalarla Mazhar Alanson’undan tutun da, Nikola Tesla’nın çalışmalarını kötülemek için hayvanlara elektrik vermek gibi saçma sapan yollara başvuran Edison’a kadar birçok insan vardır bu listede. Bu durumdan benim çıkardığım sonuç şu ki, kim olursa olsun kimseyi gözümüzde fazla büyütmememiz gerekir.

Bu sene bu kötü kervana maalesef Ali Koç da katıldı. Hayır kastım Fenerbahçe’nin kümede kalma savaşı veren feci futbol performansı değil, Koç’un, sadece Fenerbahçe’ye çağ atlatmakla kalmayıp, Türk spor kamuoyunda yıllardır süregelen kötülüklerin de üstesinden geleceği düşünülen “vizyonu”. Yabancıların tabiriyle günün sonunda Ali Koç, bugüne kadarki performansıyla o beklenen vizyonun yanına dahi yaklaşamadığı gibi yaptıklarıyla vasatın da altında bir başkanlık performansı çizdi. Onun futbolculara verdiği ve vermediği cezalar, taraftarı toplayıp Samandıra’da futbolcularla konuşma yaptırması, hakem hatalarından

Yazının Devamı

Çanlar Fenerbahçe İçin Çalıyor

10 Mart 2019

Hani Aykut Kocaman, zamanında “kalemize gelen ilk top gol oluyor” diye serzenişte bulunuyor ve aslında işi biraz da şanssızlığa vuruyordu ya, işte ondan sonra gelen üç teknik adam da o “şanssızlığa” çare bulamadı. Bugün de Isla benzer şekilde, “her maçın başında geri duruma düşüp bu durumdan kurtulmaya çalışıyoruz” diye veryansın ediyor. Gerçekten de Fenerbahçe bu sezon oynadığı 25 maçın 15’inde yenik duruma düştü. Sonra da ha babam geri dönme çabaları.

Bu erken geri düşme işi on maçta bir olsa belki şanssızlık parantezine alınabilirdi. Fakat on maçın altısında oyuna 1-0 geride başlıyorsanız burada şanssızlıktan öte ve şanssızlıktan ziyade bir durum var demektir.

Geçen hafta Rizespor, deplasmanda oynamasına, yenik durumda olmasına ve on kişi ile mücadele etmesine karşın Fenerbahçe’ye gol atmayı başarmış ve skoru 2-2’ye getirmişti. Bana göre o maçın galibiyetin gölgesinde unutulmaması gereken dersi, bu duruma izin verilmesiydi fakat o ders üzerine çalışılmadığı için Fenerbahçe, Başakşehir karşısında, hiç de yenilgiyi hak edecek bir oyun oynamamasına karşın, kolay yenen goller nedeniyle sahadan puansız ayrıldı.

25 maçta 36 gol yemek, öyle kolay sindirilebilecek, “o bir

Yazının Devamı

Reaksiyon

26 Şubat 2019

Maçın ilk yarısı tamamlandığında sadece Beşiktaşlı ve Fenerbahçeli değil maçı takip eden Yeni Malatyasporlu veya Herta Berlinli futbolseverlerin de aklında farkın daha da açılacağı ve Beşiktaş’ın hem kolay hem de tarihi bir galibiyet alacağı düşüncesi vardı ve bu düşünce gayet normaldi. Fakat ikinci yarıda sarı lacivertli oyuncular, kendilerini alelade bir alt sıra takımından ayıran “forma” farkının ayırdına vardı, Ersun Yanal da ilk yarıdaki kadro yanlışından döndü ve Fenerbahçe, futbol sınırları dahilinde bir imkânsızı başardı.

Fenerbahçe bu kadar geriden olmasa da benzer bir reaksiyonu Galatasaray deplasmanında da göstermiş, o gün de “Fenerbahçe kümeye” tezahüratında bulunanları mahcup etmişti; aynı forma farkıyla.

Sarı lacivertlilerin rakiplerinin biraz duygu, biraz da temennilerle karışık Fenerbahçe eleştirilerini bir nebze anlamak mümkün ama dünkü maçın devre arasında sosyal medyada olduğu gibi Fenerbahçe taraftarının takımlarından, yönetimlerinden, oyuncularından; haydi isim de vereyim Hasan Ali veya Sadık’tan bu kadar çabuk vazgeçip mahcuplar kervanına katılmalarını anlamak çok zor. Elbette Sadık, Puyol değil ve çok ciddi eksikleri var ama o her şeyden önce hırsı ve

Yazının Devamı

Abandone

26 Ocak 2019

Dilimizde “teveccüh“ diye söylenişi son derece eğlenceli bir kelime var. Aslında bu kelime Arapçadaki orijinal halinde “yüzünü dönme, ilgi gösterme” anlamında ama biz onu “layık görme, yakıştırma” anlamlarında kullanıyoruz. Geçen seneki başkanlık seçimi döneminde, bu kelime Ali Koç ile neredeyse özdeşleşti. Öyle ki Fenerbahçe camiası bundan önce hiç kimseye göstermediği “teveccühü” Koç’a gösterdi ve Koç, başkanlık koltuğuna büyük bir ittifakla oturdu.

Bugün Fenerbahçe, tarihinin belki de en çok desteklenen başkanı ile, hiç tartışmasız tarihinin en kötü dönemindeyse her şeyden önce bu olaydan futbol üstü bir ders çıkarmak lazım: bu hayatta hiçbir şeyi o kadar fazla istememek, istediğimiz olmadığında da o kadar üzülmemek gerek.

Fenerbahçe, önceleri şakayla karışık söylenen “ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali” noktasından, Yanal’ın ifadesiyle “bu işin şakası yok” noktasına geldi. İşin kötüsü, borsa tabiriyle dibini arayan kâğıt gibi işler her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Hal böyle olunca, kurtarılacaklar listemize memleket ve Venezüella ile birlikte ister istemez Fenerbahçe de girdi ve “abi Aziz Başkan gitmeyecekti” veya “ben size bir şey söyleyeyim mi, Ziko’yu gönderdiği

Yazının Devamı

Şenol Güneş'ten Ne İsteniyor?

21 Ocak 2019

Kutsal kitaplarla aranız nasıl bilmiyorum ama ben ara ara okurum onları. Bizde genelde “hocam ben ateistim bana Kur’an’dan örnek verme” veya “ben Müslümanım, İncil’i okumam” anlayışı vardır ama herhangi bir dine tabi olup olmamanın bu okumalara engel olmaması gerektiği kanaatindeyim. Zira o kitapların insan yazması olduklarını düşünsek dahi, zaten onlar dışında okuduğumuz her kitabı insanlar yazdı ve aslına bakılırsa bunlardan hiçbiri onlar kadar popüler olmadı.

Tüm bunları, bugün tartışılan Şenol Güneş’in açıklamaları ile ilgili, İncil’den bir cümle yazabilmek için söyledim. Luka İncil’inde şöyle bir cümle var: “kendisini yükselten kişi alçaltılacak, kendini alçaltan kişi de yükseltilecektir.” Çok doğru!

Çevrenizde, kendini sürekli öven kişiler mutlaka vardır ve mutlaka siz bu davranışı yadırgıyorsunuzdur. Aynı şekilde tevazu (aşırıya kaçmadan, çünkü fazla tevazu da kibirdir) sahibi olup kendini olduğundan da önemsiz gösteren kişileri de muhtemelen daha çok seviyor ve her fırsatta onlara, düşündüklerinden daha önemli olduklarını anlatmaya çalışıyorsunuzdur. Merak etmeyin yalnız değilsiniz.

Şenol Güneş’in Akhisarspor maçından sonra yaptığı açıklama çok konuşuldu, zaten

Yazının Devamı

Burak Yılmaz'ın Gösterdikleri

3 Ocak 2019

Şu an Türkiye’de en “istenmeyen“ futbolcu muhtemelen Burak Yılmaz, onu en istemeyen taraftar grubu da Beşiktaşlılardır sanıyorum. Fakat gelin görün ki bu ikili biraraya gelmek üzere.

Bu buluşmanın benim açımdan en sevindirici yönü, şu çok abartılan, yere göğe sığdırılamayan hatta başkalarına yukarıdan bakmamıza neden olan ama aslında sadece gönülden gelen duygulardan ibaret olan taraftarlık kavramının gerçek yüzünü gösterecek olması.

Eğri otutup doğru konuşanlara, başka bir deyişle, "Burak’a o kadar laf etmemizin en önemli nedeni onun ahlaksız olması değil başka takımda olmasıydı“ diyen (az sayıdaki) Beşiktaşlılara hiç sözüm yok. Onların bugün yine takımdaşlık adına Burak’a sahip çıkıp onu desteklemeleri de bir çelişki değil. Fakat “biz Burak’a başka takımda olduğu için değil, yanlış işler yaptığı için bir araba laf ettik“ diyenler, ilkeli bir duruş adına bugün ya onun kendi takımlarına gelmemesi için sokaklara dökülmeli ya da maçlarda onu ıslıklamalı. Aksi takdirde, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı “e ne oldu?“ dediği zaman bu soruya verilecek bir yanıt bulunamaz.

Zamanında Robin Fan Persi dil çıkardığında Fikret Orman “Beşiktaş’ta olsa yapamazdı bizim geleneklerimiz var

Yazının Devamı

Ali Koç'un Hayali

11 Aralık 2018

Her şey Mert Nobre’nin “yetersiz” denilerek takımdan göndrilmesiyle başladı ve o günden itibaren futbolcusundan teknik direktörüne kadar, Fenerbahçe’den aynı düşünceyle gönderilen kimsenin yerine daha iyisi getirelemedi.

Bu değişiklikler hiçbir zaman kötü niyetle yapılmadı belki ama sonuç hep pişmanlık oldu ve her hamle o meşhur sözü doğruladı: gelen gideni aratır.

Ali Koç’un hayali tam olarak neydi? Fenerbahçe başkanı olmak mı yoksa başarılı bir Fenerbahçe başkanı olmak mı? Eğer birincisiyse bu hayal çoktan gerçekleşti, tebrikler! Fakat ikincisiyse, ki öyle olmalı, bugün kendisi o hayale geçen sene olduğundan daha da uzak.

Fenerbahçe’nin bugünkü durumunda faturanın patrona kesilmesi şaşırtıcı değil fakat şunu da atlamamak lazım ki Fenerbahçe gibi bir takımı idari olarak ne kadar kötü yönetirseniz yönetin altı ayda bu duruma getiremezsiniz. Hani bazen denir ya “Fatih Terim Fenerbahçe başkanı olsa bu kadarını yapamaz” diye, o hesap. Aynı duruma teknik heyet veya maaşları ligte altında bulundukları takımlardaki meslektaşlarının kat be kat üzerinde olan futbolcular da tek başına sebep olamaz. O halde olan biteni ya bir beddua veya kara büyü gibi fizik ötesi kavramlarla

Yazının Devamı